"Başla bakalım," sabırsızlıkla yerimde sekerken mırıldandım.
"Yvette ve Irrina'nın," dedi Urien. "Xaviera tarafından infaz emirleri verilmiş." Parmaklarını kız kardeşinin pembe tutamlarıyla karıştırdı.
Yvette ve Irrina da kimdi, ve bu neden beni ilgililendiriyordu?
Odanın ahşap zemininde gıcırtılı ses eşliğinde gezindim. "Onlar da kim?" Uzun uğraşlar sonucunda bu isimleri aklımın bir köşesinden geçiremediğimde konuştum.
Başını çaresizce salladı. "Senin arkadaşın Ceylin ve Kraius'un düşesi," dedi, parmaklarını Nixie'nin alnına ardındansa yanaklarına ilettiğinde.
"Olamaz," diye belli belirsiz fısıldadım. Urien'ın duyduğundan dahi şüpheliydim.
Ceylin'in canını ben almalıydım, yıllarca benimle yaptığı arkadaşlığı yakıp yıkmanın bir borcu olmalıydı.
Öfkeyle hırladım. "Gidelim!" Aceleci bir tavırla biricik dükümü omzundan kavrayarak çekiştirdim.
Parmakları, pembe saçlı kızın yanaklarından sıyrılan adam yataktan afallayarak kalktı. "Elbette gideceğiz düşesim," dedi. "Ancak öncelikle Nixie'nin ayılmasını beklemeli, ona bütün olanları anlatmalıyız." Diyerek bana karşı çıktı.
Somurttum.
Nixie huzursuzca, yattığı yatağında kıpırdanmaya başladı. "Bana ne anlatacaksınız?" Boğuk sesiyle bir soru yöneltmekte gecikmedi. Kollarını iki yana gererek sırtını yatağın başlığına yasladı.
Gözlerini daha henüz yeni aralayan kıza yakınlaştım. Kızın gözlerinin içi doldu. "Abi," diye fısıldadı. "S-sen," sesi titrediği esnada kollarını bana sardı.
"Evet pamuk şekeri, ölmedi ve burada," dedim umutluca. "Yaşıyor, biricik düküm yaşıyor," yanaklarımdan bir damla yaş yakıcı sıcaklıkta ilerlediğinde çoktan hıçkırıklara boğulmaya başlamıştım.
Kollarımı daha çok sıktığımda kız anlamsız bir inilti çıkardı. "Acıyor," diyerek mızmızlandı Nixie.
Kısa bir kahkaha atarak kollarımı gevşettim. Ben bu kızı çok seviyordum. Geriye çekildim ve işaret parmağımla gözümden akan bir yaşı geriye sürükledim.
"Tamam," dedim tekdüze. "Sen anlat düküm," Kocaman gülümsedim.
Adımlarını geriye ilerlettiğimde Urien Nixie'ye bütün olanları anlatmak üzere boğazını temizledi. "Xaviera, verdiği o acımasız emir ile benim sonumu getirebileceğini sanıyordu," sola savurduğu kumral saçlarının arasından sözlerine başladı.
"Ne!" Beklenmedik bir anda haykırdı pembe saçlı kız. "Irrina ve Yvette mi, infaz kararı mı?" Zihninde yer etmiş bütün soruları sıralamaya başladı.
Sevgili dükümün anlattığı, kendisinin yaptığı planlara dahi hiçbir tepki vermeyen Nixie'nin bir anlığına bunlar için meraklanması beni dehşete düşürdü.
Nixie'nin dudakları yeniden aralandı. "Biz öldürmeliydik onları, ayrıca," bileklerini esnetti. "Xaviera amacını gerçekleştirmemeli." Gerçekten çok öfkelenmişti bu kız.
Başımı onaylar şekilde salladım. "Evet, acele etmeliyiz." Dedim, duruşumu dikleştirdiğimde.
Nixie'nin bedeni bir ürpertiyle titredi. "Freya, o nerede?" Dedi Nixie. Aklına bir şey gelmişçe yeniden mırıldandı. "Evet! Kaçık kız, koş. Delmar!"
Anladığımı belirtirce tek gözümü kırparak sırtımı döndüm, kendimi dışarı atmamla sarayın muhafızlarla dolu koridorlarında koşar adımlarla ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşes Katliamı
FantasyÜniversite öğretmenin bir krallığın dükü olsa ve seni kaçırıp orada düşes olmanı teklif etse, mükemmel bir şey değil mi? Haydi birlikte hikayenin içine bir giriş yapıp öğrenelim. Gerçekten mükemmel mi?