4 ay sonra...Yine bir vazife dönüşüydü. Osman bey Bursa'nın fethi için obaları iyice dört bir yana yerleştirmişti. Bu vazifeyi de oğulları Orhan bey ve Alaeddin beye vermişti.
Vazifelerini tamamlayan iki kardeş Atranos kapılarından neşeyle girdiler.
Zira haber gelmiş, Nilüfer hatun doğum yapmıştı. Hızla Nilüferinin yanına koştu Orhan. Pek heyecanlıydı.Kapı da Bala anasıyla karşılaştı.
" Ana? Nilüferim eyi midir?"
" Eyi oğul, eyi. Nilüfer de evladında eyiler çok şükür"
Kapının aralanmasıyla Gonca ve Fatma çıktı içeriden.
" Muştu mu isterim ağabey! Nur topu gibi bir oğlun olduu"
" O-oğlum, oğlum oldu ha? Allahıma bin şükür " dedi gözlerinin içi parlayan Orhan.
" Hayırlı olsun Orhan bey, Allah analı babalı büyütsün inşaallah "
" Sağ olasın Gonca hatun"
Heyecanla içeri geçen Orhan Nilüferinin yanına koştu. Evladını sarıp sarmaladı. Nilüferinin çiçek kokusunu içine çekti narince.
Goncanın gözü erindeydi tabi. Orhan bey dönmüştü amma Alaeddin nerdeydi diye aranırken koridorun köşesinde karşılaştılar.
" Beyim.."
" Gülüm.." dedi ikiside aynı anda. Özlemle sarılıverdiler sımsıkı.
" Alaeddinim sonunda döndün.."
" Ne o? Çok mu özledin erini?"
" Hem de çok özledim Alaeddin! Kaç aydır yoksun, tek kaldım buralarda"
" Bir başına kalma deyü Nilüferin yanına da getirdim seni amma anlaşılan o da yetmemiş "
" Yetmedi, ben senden gayrısını istemezim Alaeddin anlamaz mısın?"
" Anlarım ya, anlamaz olur muyum Goncam? Hemi sende öyle burnumda tüttünki anlatamam sana. Sensizlik yedi bitirdi beni, şu ay yüzün, şu bal dudakların.." yavaştan elleri Goncanın boşta olan boynuna gitti.
" Alaeddin yapma! Valla bi gören olacak"
Alaeddinin ellerini boynundan yavaşça çekti. Amma şehzadenin duracağı yoktu. Kolundan tuttuğu gibi boş bir odaya çekiverdi hatununu. Goncayı kolları arasına alarak sedire doğru yatırıverdi bir anda.
" Hemi çok özledim dersin hem de izin vermezsin.."
Gözlerinin içine baktı Gonca.
" Ondan mı derim ben Aleaddin! Burda olmaz bi gören olur diye-"
Şehzade dinlemeden boynuna gömülüverdi Goncanın. Ağır ağır öptü boynunun her bir yanını. Nasılda özlemişti, nasılda hasret kalmıştı şu güzelim tene... Sıra dudaklarına gelince soluklandı biraz. Zira Goncanın yüzüne bakmak bile onun için bir lütuftu.
İşte Gonca gülü karşısında gözlerinin içiyle gülümsüyordu ona. Hemi de kollarıyla boynunu sarmış sabırsızlıkla bekliyordu kendisini. O da özlemişti bilirdi ama bu kadar naz aşık usandırırdı.
Yavaştan dudaklarına doğru yer edindi. Sonra narince iki dudağı arasına alıverdi incecik bal dudaklarını. O öptükçe Gonca daha da kendine doğru çekti, o çektikçe Alaeddin daha da hızlandı. Bıraksalar akşama kadar böyle kalabilirlerdi. Lakin kendileri de bilirlerdiki burası münasip bir yer değildi. Maksat özlem dolu sabırsızlıklarını bir nebzede olsa gidermekti. Öylede olmuştu zaten.