Selamm, evrenime hoş geldinizz.
İlk kitabım olduğu için hatam çok olabilir. Fark edince uyarirsaniz sevinirimm.
Umarım kurgumu beğenirsiniz.
Keyifli okumalar.
Çaresizlik; zincirlere vurulmuş bir ruhun çığlığıdır. Çaresizlik, bu hayattaki en lanet duygudur. Çünkü yapabileceğin hiçbir şey yoktur. Her şeyden kurtulmak istesen de, artık yeter desen de hiçbir şey yapamazsın.İşte bu çaresizliktir.
Elinden hiçbir şey gelmez, ne kadar kurtulmak istesende bağırıp çığırsanda kurtulamazsın. Bu yüzden çok nefret edilen bir duygudur.
Duru, aşağıdan bağırma sesleri bir şeylerin yere düşme ve kırılma seslerini işitiyordu. Yirmi yaşına gelmiş ve bu duruma alışmış olsa da hâlâ çok korkuyordu.
Duru, titreyen elleriyle odasının kapısını açtı ve merdivenlere doğru yürüdü. Merdivene her yaklaştığında sesler artıyordu. Sesler arttıkça korkusu da artıyordu. Onları, görebileceği şekilde merdivenlerde biraz aşağıya indi ve onlara baktı. Babası ve annesi kavga ediyordu.
Daha doğrusu sadece babası bağırıyordu, annesi sesini çıkartamıyordu. O da, eşi Hakandan çok korkardı. Duru keşke onu o adamdan kurtarabilsem diye düşündü.
Annesine baktı. Ne kadar çaresiz olduğuna. Zihnini dağıtmak için annesine ne kadar benzediğini düşündü. Resmen onun genç haliydi. Onun gibi siyah uzun saçları, keskin yüz hatları vardı. Bedeni de onunki gibi inceydi. Aralarındaki tek fark annesinin gözleri koyu kahve rengiydi. Ama Duru'nun gözleri onunkine zıt bir şekilde mavi rengindeydi.
Duru, çaresizlikten nefret ederdi. Kendini en çaresiz hissetiği anlar ise babasının annesine zarar verdiği anlardı. En çaresiz hissettiği an, özgürlüğünün elinden alınması olabilirdi. babasının ona zarar verdiği an olabilirdi. Çocukluğunu yaşayamamış olması olabilirdi. Çocukluğu onun en çaresiz anlarını paylaşmış olabilirdi ama o en çaresiz ânı olarak annesine yardım edememiyor oluşunu seçmişti.
Duru, her zaman bir umut için çırpınırdı ama o umut asla ona uğramazdı.
Hakan, eline gelen her şeyi fırlatıyordu. Yanındaki sehpada duran içinde beyaz lalelerin olduğu vazoyu aldı ve yere fırlattı.
Vazonun camları her yere saçılırken, "Gerçekten o adamın sana yardım edebileceğini mi sandın?" Dedi kahkaha atarak.
Yasemin, sessiz kaldı ve âşık olduğu adamın hediye ettiği beyaz lalelere baktı. Hakan'ın lalelerden haberi bile yoktu.
Yasemin, Hakan'ın ayağının altındaki beyaz laleye baktı. İçinden, 'kalbimi de tıpkı bu beyaz lale gibi eziyor.' Diye geçirdi.
Hakan, "Yüzüme bak!" Diye bağırdı.
Duru, annesinin bu haline acıyla baktı ve onu kurtaramadığı için kendisine kızdı.
Yasemin, başını kaldırmadı. Hakan hiddetle ona yaklaşıp çenesini sıkıca tuttu ve başını kaldırıp kendisiyle göz göze gelmesini sağladı. "O şerefsiz adamdan yardım istemenin cezasını ödeyeceksin!" Diye yüzüne doğru bağırdı. Ve hâlâ çenesini sıkan eliyle, onu arkaya doğru itti. Yasemin dengesini sağlayamadı ve vazonun etrafa saçılan parçalarının üstüne düştü.
Duru, artık bu duruma dayanamıyordu. "Anne." Diye haykırarak, hemen merdivenlerden indi ve annesinin yanına ulaştı.
Yasemin'in ellerinden, hafifçe kanlar akıyordu. Duru, onu tam kaldıracakken Hakan, kızını itekleyip, "Çekil şuradan." Diye bağırdı.
Sonra Yasemin'i kaldırdı ve yeniden kendisiyle göz teması kurmasını sağladı. "Senin tek aşkın benim tamam mı? O adam, benim yanımdan bile geçemez. Gerçekten o piç kurusunun seni sevdiğini mi sanıyorsun? Senin, benden başka yolun yok anla artık bunu."
Şaşırtıcı bir şekilde, bunları sakince söylemişti.
Yasemin, "Âşık oldum." Diyebildi sadece.
Yasemin'in, bu kelimesi Hakan'ı delirtti. Hakan, bir ânda belinden bir silah çıkartıp iki kez ateşledi.Yasemin, inleyerek dizinin üstüne çöktü. Birinci kurşun, diz kapağının biraz üstüne isabet etmişti. İkinci kurşun ise göğsüne isabet etmişti. Dizlerinin üstünde fazla duramadan yana doğru yere düştü.
Hakan, "Benden başka kimseyi sevemezsin!" Diye bağırdı.
Duru, yere çöken annesine baktığı anda gözleri doldu. Kalbi korkuyla ve çaresizlikle atıyordu. Zaten kimsesi yokken tek varlığı olan annesinide kaybetmek istemiyordu. Hemen annesinin yanına çöktü. "Anne." Dedi, titrek bir sesle. Annesi, kızının gözünün içine bakıp gülümsedi. Duru ise ağlamaya başladı.
Duru, şu an her zaman olduğu gibi çaresizdi. annesi şu an kanlar içinde yerde yatarken çaresizdi.
Hakan, kızını annesinden uzaklaştırdı. "Cezasını çekecek, yardım etmeye kalkışma."
Duru dolu olan gözlerini, babasının koyu kahve gözlerine dikti. " Ne cezasından bahsediyorsun? O ölüyor." Dedi, hiddetle.
Hakan, kızını kolundan tutup yürütmeye başladı. "Cezası ölüm zaten."
"Nereye götürüyorsun? Bırak beni. Anne!" Diye çırpındı kız. Babasının ellerinden kurtulmaya çalışıyordu ama kurtulamıyordu. Kız acıyla,"Anne! Anne ne olur dayan." Dedi. Babasının ellerinin arasında yine çırpındı. "Bırak beni, gitmek istemiyorum.Bırak beni! Annem ölüyor. Bırak beni!" Diye bağırdı.
Hakan, ellerini daha çok sıkılaştırdı."Şşş! Uslu dur. Onun cezasını sende çekeceksin, yoksa bu beni tatmin etmez." Dedi.
Duru, kapıdan zorla çıkartılırken son gördüğü şey annesinin kanlar içinde yatan bedeniydi.
Hakan, kızını zorla arabaya bindirirken adamlarına, "İçerideki cesedi temizleyin. Geldiğimde görmek istemiyorum." Dedi.
sürücü koltuğuna yerleşti ve arabayı çalıştırıp kapıları kilitledi.
Duru sadece, "O öldü mü?" Diyebildi.
Hakan acımasızca, "Eğer ölmediyse, öldürene kadar durmam." Dedi Sert bir sesle.
Uzun sessiz bir yolculuğun ardından, kızını çok ıssız bir yere getirmişti. Kız arabadan inip etrafına bakındı.
Hava kararmak üzereydi. Etrafta hiç ev, bir ışık kaynağı hiçbir şey yoktu. Sadece ağaç ve toprak birde tam karşılarındaki depo.
Hakan, kızını o depoya doğru yürütmeye başladı. Deponun önünde iki adam duruyordu. Hakan, adamlara elini sallayarak emir verdi. Adamlar emri hemen anladı ve deponun kapısına yönelip kilidini söktüler. Hakan, kızını oraya sürükleyip içeriye itti. O kadar hızlı itmiştiki Duru dengesini sağlayamayıp yere düştü.
Hakan, kızına bakarak, "Yakında tekrar görüşeceğiz. Kızım." Dedi, üstten üstten. Adamlara doğru yine elini sallayarak emir verdi ve kapı kızın üzerine kapandı.
Duru için bundan sonrası çok zor olacaktı ama hayatının tamamen değişeceğinden haberi yoktu ve bu değişimi bir süreden sonra seveceğinden.
Duru'nun ruhu, kelepçeleniyordu ama aynı zamanda ruhu özgürlüğe kavuşuyordu.
Ruhu, kelepçelendiği için çok isyan edecekti ama sonunda özgürlüğe kavuşacağı için kabullenmek zorundaydı.
Kelepçelenmek, özgürlüğe kavuşmayı hem kolaylaştırırdı, hem de zorlaştırırdı.
Kelepçelenmek ve özgürlük, ne kadar da zıt kavramlar. Aslında kelepçelenmek özgürlüğe kavuşmayı kolaylaştırırdı. Çünkü kelepçelenmeden özgür olup olmadığınızı anlamak zorlaşırdı.
Kelepçelenmek, özgürlüğe kavuşmayı zorlaştırırdı ama zor bir yolu geçtikten sonra özgürlüğe kavuşunca özgürlük daha anlamlı olurdu. Kolay yoldan kazanınca ise değersizleşirdi.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskenin Ardındakiler
Teen Fictionbabası kızını oyun kurucusuna satar ve oradan sadece beş kişi kurtulabilecektir kız bu zorlu mücadelelerle baş etmeye çalışır. oyundan kurtulan beş kişi ise oyun kurucusu tarafından görevlendirilir bu görevleri yerine getirirken bu beş kişi birbiri...