KURTARICI

171 51 334
                                    

Merabaaa yeni bölüm geldii🥳

Keyifli okumalar.

Bütün gece uyuyamamıştım. Sadece annemi düşünüp ağlamıştım. Hâlâ aklımdaydı ama artık gözlerim kurumuştu. Ağlıyamıyordum artık.

Yatakda uzanmış, gözlerim kapalı bir şekilde duruyordum ne zaman açıcaklardı şu ışıkları? Gerçi açıldığı anda kabuslar başlıyacaktı. Ama yinede karanlıktan korkuyorum işte. Açın artık!

Beni yerimden sıçratacak o ses odayı doldurdu. "Günaydın. Sevgili konuklarım, bugün ki maceranıza hazır mısınız? Umarım hazırsınızdır. Bugün çok güzel bir gün olacak." Demesiyle ışıklar yandı.

Kime göre, neye göre güzel acaba? Yataktan ayaklarımı sarkıtıp oturdum. O kocaman beyaz kapı, gürültülü bir şekilde açıldı. Ve içeriye yine siyah maskeli adamlar girdi. İçinde tepsilerin olduğu bir şeyi itekleyerek içeriye girdiler.

"Kahvaltınızı yapmak için sıraya girin."

Herkes, hemen sıraya geçti. Bende yataktan çıktım ve sıraya girdim. Dün o ölen kişileri temizlemişlerdi. Yemek yemek için sıraya giriyorum. Harika! Off! Uzun bir süre sıra bekledikten sonra sonunda yemeğimi alabilmiştim. Yatağıma doğru gidip yanına oturdum ve bağdaş kurdum.

Tepside, sadece bir tane haşlanmış yumurta, bayat ekmek ve su vardı. Gerçekten mi? O kadar kaçırıyorsunuz. Pardon bizi satın alıyorsunuz! Bari düzgün yemek verin!

Yemeğimi yemiş, öylece bekliyordum. Yanımdaki yatakda uyuyan kız, ayağa kalktı ve yanıma gelip oturdu. Sorgular gözlerle ona baktığımı görünce, "Merhaba. Burada kimseyle konuşmadan durursam kafayı yiyeceğim. Sohbet edebilir miyiz?" Dedi. Aslında pek buradaki insanlarla muhattab olasım yoktu ama geri çevirmedim.

"Tabii, ne konuşacağız?" Dedim.

"Önce kendimizi tanıtsak?" Elini öne uzattı. "Pelin."

Elini sıktım. "Duru." Kız benden küçüktü sanırım, yüzü çok küçük duruyordu. Esmer tenli, siyah saçlı, kahverengi gözlüydü.
"Yaşın kaç? Çok küçük duruyorsun."

"On altı. Sen kaç yaşındasın? Buradaki herkes aynı yaş grubunda değil mi?"

On altı yaşındaki bir çocuğu buraya getirmeleri büyük haksızlıktı! Aslında hepimize haksızlıktı! Hayatımızı elimizden alıyorlar ve buna kimse ses çıkaramıyor mu gerçekten!

"yirmi yaşındayım. Okuyor muydun?" Dedim. Okuma hakkını elinden mi almışlardı? Belki hayalleri vardı. Ve belki de birazdan ölecekti. Söylemesi ne kadar acı olsa da bu bir gerçek.

Yüzüne bir hüzün çöktü. "Okuyordum. Ve avukat olma hayalim vardı."

Onun gibi benimde yüzüme bir hüzün çöktü. Hayalleri elinden alınmıştı. Buradan kurtulsa bile eski o olabilecek miydi ki? Zaten kurtulsa bile bırakmazlardı. Onlardan kurtulmanın tek çaresi ölümdü. Ama ben yaşamak istiyorum onunda yaşamak istediğine eminim.

O ses aşırı yüksek bir şekilde " Evet ilk oyunumuzu oynamaya hazır mıyız!" Deyince, Pelin irkildi.

"İlk oyunumuz atış olacak. Tabanca ile atışlar yapacaksınız. Şimdi Maskelileri takip edin."

Maskeliler. O siyah maskeli adamlar. Hepsi birden kapıdan çıktı ve bizde peşlerine takıldık. Bir merdivenden yukarıya çıkıp  ilk kapıdan girdik. Önümüzü komple kaplayan, belime kadar olan bir duvar ve üstünde de tabancalar vardı. Onun önünde ise herkese birer tane gelicek şekilde mankenler.

"İlk oyunumuz şöyle. Mankenleri alnından ve kalbinden vurmanızı istiyorum. İki atış hakkınız var ıskalayan elenir. Yani ölür."

İki atış hakkı mı? Ve ikisininde isabet etmesi mi gerekiyor? Yoksa ölecek miyim? Bu imkansız ama! Ya ıskalarsam ölecek miyim? Yaşamak istiyorum.

Maskenin ArdındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin