Keyifli okumalar. Tabii, keyifli olabilirse:)
Eve, şarkı dinleyerek ve söyleyerek gelmiştik. Şu an ise hepimiz masada oturuyorduk. Yanımda Ayaz, karşımda Deniz ve Kumsal vardı. Toprak ise masanın baş ucunda oturuyordu.
"Toprak. Dosya yanında mı?" Diye sordum.
"Evet. Neden sordun?"
Ona bakıp kurnazca sırıttım. "O dosya için az kalsın yanacaktık. İçine bakmadan vermeyeceğiz herhalde değil mi?"
Toprak da sırıttı ve bana dosyayı uzattı. Dosyayı elinden alıp kurcalamaya başladım. Toprakta yanaşıp dosyaya baktı. Dosyanın her sayfasında farklı bir çocuğun fotoğrafı vardı. Ayaz bana doğru yanaştı ve o da incelemeye başladı. Ayaz'a fark ettirmeden göz ucuyla baktım ve tekrar dosyaya döndüm. Dosyada çocukların evlatlık verileceği ailelerin isimleri de yazıyordu.
Kumsal, "Neden o kadar dikkatli inceliyorsunuz. Çok merak ettim şu an. Ne yazıyor?" Dedi.
Kafamı dosyadan kaldırıp ona baktım. "Dosyada bazı çocukların evlatlık verileceği yazıyor." Tekrar dosyaya döndüm. "Yetimhane falan mı yönetiyor bunlar?"
"O iğrenç oyunları için yeni kurbanlar bulmuşlardır." Dedi Deniz.
Dosyayı biraz daha inceledim. "Ama bu fotoğraftaki çocuklar çok küçük. Eğer o oyunlar içinse neden bu bilgiler Sinan Öztürk'ün elinde olsunki?"
Bir anda kapının açılma sesini duyunca yerimden sıçradım ve hızlıca dosyayı kapattım. Kapıya doğru baktığımda Kurucuyu ve adamlarını gördüm.
O ürkütücü maskesiyle bize baktı. "Malikaneyi yakmışsınız. Dosyayı alabildiniz mi?"
Dosyayı uzattım. "Aldık."
Dosyayı aldı. "Umarım içine bakmamışsınızdır."
"Bakmadık." Dedim hızlıca.
Dosyayı incelemeye başladı. "Yanlış dosyayı almışsınız." Sayfaları biraz daha çevirdi, bir sayfada durup dikkatle baktı. "Ama bu daha çok işime yarar." Dosyayı kapatıp bize baktı. "Tebrikler. Dosya için göndermiştim ama artı olarak malikaneyide yakmışsınız. Böyle devam."
Adamları bize telefon ve banka kartı uzattı. "Telefonda sadece birbiriniz kayıtlısınız. Bu kartlar ise ihtiyaçlarınız için. Görevinizi düşündüğümden bile daha iyi tamamladınız. Yarın göreviniz yok istediğinizi yapabilirsiniz." Dedi ve adamlarıyla beraber gitti.
Toprak merdivenlere doğru ilerledi. "Ben uyuyacağım. Hepinize, iyi geceler." Omzunun üzerinden bize baktı. "Ne kadar iyi olabilirse artık."
Deniz de kalktı. "Ben de gidiyorum. İyi geceler."
Ardından Kumsal da gitti. Ayaz'a baktım.Tek ikimiz kalmıştık. Tek kaşını havaya kaldırdı. "Sen de gidecek misin?"
"Hayır." Dedim ve içkilerin olduğu dolaba yöneldim. Burayı kahvaltı hazırlarken görmüştüm. Bir tane şarap ve iki kadeh aldıp Ayaz'a döndüm. "Yıldızları izlemeye ne dersin?"
Dudağının tek kenarı yukarıya doğru kıvrıldı. "Tabii ki de olur, derim."
Balkona çıktım. Kadehlere şarap doldurup yere oturdum ve gökyüzüne baktım.
Omuzlarımda ince bir battaniye hissedince Ayaz'ın geldiğini anladım. Yanıma oturup kadehi kafasına dikti sonra şişeyi alıp tekrar doldurdu.
Bakışlarımı ona çevirdiğimde beni dikkatle izlediğini gördüm. "Gökyüzünde bu kadar güzel bir manzara varken gerçekten beni mi izleyeceksin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Maskenin Ardındakiler
Teen Fictionbabası kızını oyun kurucusuna satar ve oradan sadece beş kişi kurtulabilecektir kız bu zorlu mücadelelerle baş etmeye çalışır. oyundan kurtulan beş kişi ise oyun kurucusu tarafından görevlendirilir bu görevleri yerine getirirken bu beş kişi birbiri...