Bölüm 14 - Doğum

7 2 106
                                    

Karnım büyüdüğü zaman, içimden bir ses "Dünya kadar oldum ama kocaman oldum," diye mırıldandım. Bu büyüyen karnım beni hem heyecanlandırıyor hem de endişelendiriyordu. Simon'un gözünde artık o zarif ve ince kız değildim, bu büyük karnımla sadece bir yük olmuş olabilir miydim?

Bu düşüncelerle kendi kendime konuşurken, bahçenin diğer ucunda Marcus ile konuşan Simon beni görünce Marcus'un yanından ayrılarak yanıma yaklaştı.

Bakışlarımı ona çevirdim ve hüzünle, "Simon, karnım bu kadar büyüdü. Artık kilolu kocaman bir dünya gibi oldum. Şişman oldum beni artık sevmezsin," dedim ve hemen sonrasında küçük bir kız çocuğu gibi surat yaptım.

Simon bir an durdu, sonra bana arkamdan sıkıca sarıldı. Ellerini kocaman olmuş karnıma yerleştirdi. "Ekim," dedi yumuşak bir sesle, "senin karnının büyümesi, seninle birlikte büyüyen bir aşkı ve umudu simgeliyor. Seninle ne kadar gurur duysam azdır." Aynı zamanda karnımda ellerini gezdiriyordu.

Bu sözler beni derinlemesine etkiledi. Karnımdaki bebek bir kez daha hareket etti ve içimde bir sevinç dalgası yayıldı.

"Simon," dedim heyecanla, "görüyor musun? Bebek hareket ediyor!"

Simon yüzünde sevgi dolu bir gülümsemeyle bana baktı. "Gerçekten mi?" dedi heyecanla. "Bana da hissettir, Ekim!"

Simon başını karnıma yaklaştırıp bir öpücük kondurdu. "Seninle her anı paylaşmak, benim için en büyük mutluluk," dedi yumuşak bir sesle.
Ben tekrar bir hareket hissettiğimde, bu sefer Simon, karnıma uzanıp ayağını yakalamaya çalıştı. "Hissettin mi?" diye sordum.

Gözleri ışıldamıştı. "Naz yapıyordu hem, beni görür görmez duruyordu..." dedi gözlerinin dolduğunu fark ettiğim an.
"Ekim, ayağı mı bu?" Dedi göbeğimde ki şişkinliği gördüğünde. Mutlu bir şekilde onaylamak için.

Bir sonraki gün, Simon ve ben bahçedeki salıncakta oturuyorduk. Karnımdaki bebek yine hareketlenmişti ve bu sefer Simon da ellerini karnıma koyarak oynak hareketlerini hissedebiliyordu. Güneşin sıcak ışıkları üzerimize vururken, içimizde büyüyen mutlulukla doluyduk.

"Ekim," dedi Simon, yüzünde huzurlu bir ifadeyle, "bu bize yeni bir hayat getiriyor. Bu bebekle birlikte, bizim sevgimiz ve ailemiz daha da güçlenecek."

Ben de ona gülümseyerek cevap verdim, "Evet, her hareketiyle bize bir adım daha yaklaşıyor. Onunla birlikte büyümek, beni her geçen gün daha da mutlu ediyor."

Salıncak hafifçe sallanırken, etrafımızdaki çiçeklerin kokusu ve bahçenin huzuru içimizi sarmıştı. Simon'ın elleri karnımda, bu yeni başlangıcımızın ne kadar değerli olduğunu bana hatırlatıyordu. Onunla bu anları paylaşmak, hayatımın en güzel anlarından biriydi.

Sonra birlikte güneşin altında yürüdük, ellerimiz birbirine dolanmış. Geleceğe dair umutlarımız, bu bahçenin her bir köşesine yayılmıştı. Karnımdaki bebekle birlikte, biz de bir aile olmanın ne demek olduğunu yeniden keşfediyorduk.

---

Aradan bir kaç gün geçmişti kraliyet sarayının bahçelerinde, gün batımının altın ışıklarıyla aydınlanan bir akşamda Simon yanıma geldi. Nazikçe karnıma dokundu, bebeğimizin hareketlerini hissetti ve sevgiyle onunla konuşmaya başladı.

Elleri karnımda gezinirken, sıcaklığını hissettim. "Merhaba bebeğim," dedi yumuşak bir ses tonuyla, "Ben senin baban, yine seninle konuşmaya geldim. Çok konuştuk bu dokuz ay boyunca biliyorum. Fakat sana hiç geleceğin yuvayı anlamadığımın farkına vardım... Sana hiç Newburry krallığını anlatmadım yavrum."

Karşımda ki adamı huzur ile dinliyordum. Sesimi çıkarmadan kulak verdim sevgilimin diyeceklerine...

"Burası bir kraliyet kalesi. Aslında bir sarayda yaşamamız lazım. Fakat baban eski bir vikont. Ve asil görevi prensin ailesini korumak olduğu için, Krallığın ilk cephesinin kalesinde görevliydi. Bu kalede doğdum ve büyüdüm ben. Tıpkı senin gibi..." derin bir nefes aldı ve devam etti.

Kraliyet Gölgesinde Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin