Ertesi sabah, Ekim ve ben, kale odamızın huzurlu atmosferinde güne başladık. Yataktan kalktığımda, odamıza nazikçe süzülen güneş ışıklarıyla aydınlanan Ekim'in yanına yaklaştım. Ellerimiz hala birbirine dolanmıştı, bu sabahın bize getireceği her şeyi birlikte karşılayacağımızı hissediyordum.
Kale hizmetkarları günün ilk ışıklarıyla birlikte içeri girdi ve günün programını bize iletti. Krallık işlerim ön plandaydı; kale yönetimi, politik meseleler ve günlük idari işlerle ilgilenmeliydim. Ekim ise, köylülerle ve kale halkıyla ilgileniyor, onların ihtiyaçlarını dinliyordu. Onun liderlik yetenekleri ve insanlarla kurduğu samimi iletişim, kalenin sosyal dokusunu güçlendirmemize yardımcı oluyordu.
Gün boyunca odamız arasında gidip gelerek, birbirimize destek oluyor, fikir alışverişinde bulunuyor ve kararlarımızı birlikte alıyorduk. Ekim'in odasına geçip onun günlük planları hakkında bilgi alışverişi yapmak beni her zaman rahatlatırdı. Birlikte geçirdiğimiz her anın değerini bilmek, işlerimizi daha verimli yapmamıza yardımcı oluyordu.
Öğle vaktine doğru, Ekim ile beraber kale meydanında köylülerle buluştuk. Onların taleplerini dinlemek ve sorunlarına çözüm bulmak beni derinden etkiliyordu. Ekim'in hassasiyeti ve insanlara duyduğu içten ilgi, kalenin huzur ve refahını sağlamamıza yardımcı oluyordu.
Gün boyunca krallık sorunları ve kalenin günlük işleriyle meşgul olduk. Bazı diplomatik meseleler ve krallık içindeki politik konular da gündemimizdeydi; bunları çözmek için stratejiler geliştirmemiz gerekiyordu. Ekim, köylülerin ihtiyaçlarını anlamaya çalışırken, ben de krallık danışmanları ve kale hizmetkarlarıyla toplantılar düzenleyip, kale yönetimi ve politik meseleler üzerine görüşmeler yapıyordum.
Günün sonunda, yorgun ama bir o kadar da memnun bir şekilde odamıza döndük. Ekim, yatağa uzanırken yanına yaklaşıp onun alnına bir öpücük kondurdum. "Seninle her anı değerlendirmek, en büyük mutluluğum," dedim içtenlikle. Ekim, gözlerini kapatıp gülümsedi ve "Ben de seninle," diye karşılık verdi. Bu an, bize ne kadar güçlü bir ekip olduğumuzu ve her zorluğun üstesinden gelebileceğimizi hatırlattı.
Uyumadan önce, ellerimiz hala birbirine dolanmış şekilde sıcacık bir şekilde uyuduk. Kalbimizdeki mutluluk ve birbirimize olan sevgimiz, bizim için her şeyin üstesinden gelebileceğimizi hissettiriyordu.
Gece yarısına doğru, odamıza Archie ve Faylinn adında ikiz bebeklerimizden bir ses yükseldi. İkimiz de hemen ayaklandık ve bebeklerimizin yanına koştuk. Ekim, onları nazikçe kucağına aldı ve sakinleştirmeye çalıştı. Gözlerimiz bir an olsun bebeklerimizden ayrılmazken, kalbimizde bir kez daha sevgiyle dolup taştı. Archie ve Faylinn, bizim için hayatımızın en değerli hediyesiydi; onları kucağımızda tutarken, geleceğe umutla baktık.
Bebeklerimizle vakit geçirmek için odamıza geri döndük ve birlikte onları besledik, oyuncaklarıyla oynadık. Ekim'in annelik duygusu beni her zaman etkilerdi; onun sevgisi ve sabrı, Archie ve Faylinn'in güvenliğini sağlamak için her şeyi yapabileceğimizi gösteriyordu. Birlikte geçirdiğimiz bu özel anlar, ailemizin ne kadar güçlü bir bağa sahip olduğunu bir kez daha hissettirdi.
Archie ve Faylinn'in odalarını ziyaret ettikten sonra, Ekim ve ben birlikte bahçeye çıktık. Kale avlusunda birlikte yürürken, çocuklarımızın büyüyüp gelişmesi ve onlarla birlikte geçireceğimiz anların hayaliyle doluyduk. Ekim'in yanımda olması, bu hayalleri gerçekleştirmek için büyük bir güç kaynağıydı.
Gün boyunca aldığımız yoğun sorumluluklar arasında, ailemizle geçireceğimiz zamanların değerini asla unutmuyorduk. Archie ve Faylinn ile vakit geçirmek, bizi işlerimizde daha da motive ediyor ve günlük streslerimizi azaltıyordu. Onların gülüşleri ve masumiyeti, bize hayatın gerçek değerini hatırlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet Gölgesinde Aşk
General FictionDoğdukları büyüdükleri kraliyet topraklarından sürgün edilen iki kişi... Laranda Baronesi Ekim bir yandan, Newburry vikontu Simon Hartford diğer yandan... Hiç bir şeyleri kalmamıştı. Her şeyleri elinden alınmıştı... Duyguları haricinde...