Bebeklerimi güvenli bir şekilde faytona yerleştirdikten sonra sessizce saraydan çıkmaya karar verdim. Görevli hizmetçimle işbirliği yaparak bebeklerimi korumanın yollarını bulmuştuk. Ona beni burada beklemesini söyledim.
Tabi kii bebeklerimi tek bir kişiyle bırakmamıştım. Etraflarında onları izleyen çok fazla kişi vardı. Şimdi sıra, kralıma tekrar kavuşmaktaydı. Onun yanında olmak, onun bizi koruyacağına inanmak dışında başka bir çaremiz yoktu.
Kalbim hızlı hızlı atıyordu, sessizce ilerlemeliydim. Yakalanmamam gerekiyordu çünkü Simon'un güvenliği tehlikedeydi. Kararlılıkla odama doğru ilerledim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde, loş ışık altında odamın sessizliği etrafımı sarıyordu. Odanın her köşesini gözden geçirerek, odamda unutulmuş bir şey olup olmadığını kontrol ederken, zihnim hızla çalışıyordu. Sonra fark ettim, çok önemli iki parçayı unutmuştum.
Hızla onları alıp tekrar koridorlara döndüm. Her adımda kalbim hızlanıyordu, ancak ailemi koruma kararlılığı beni ileriye itiyordu. Simon'un isteği ile buraya getirilmiştim fakat benim yanım eşimin yanıydı. İçimde hala onun yanında olma isteği vardı.
Sarayın sessiz koridorlarını aşarken, ansızın Veliaht Prens James ile karşılaştım. Gözlerimiz bir an için buluştu ve o bana neden burada olduğumu sordu. James'in keskin bakışları altında duraksadım, içimdeki kararlılık ile cevap verdim.
Kalbim hızla çarpmaya başladı, çünkü anlatacağım şey çok acıydı. "Halktan bir kadın, bebeklerimize silah doğrulttu... Simon, onları korumak isterken vuruldu," dedim, sesimdeki titreme belirgindi. James'in yüz ifadesi ciddiyetle değişti, anlamış gibi göründü.
James, gözlerini bir an için kaçırıp sonra tekrar bana baktı. "Gece gece burada ne yapmayı düşünüyordun Ekim?" diye sordu, sesinde şaşkınlık ve endişe vardı.
Duraksadım, zihnimi toparlamaya çalıştım. "Kaçmayı... Kocama gitmem lazım, o ölürse... yaşayamam ben," diye itiraf ettim, içimdeki korku ve acıyla birlikte.
James'in yüz ifadesi yumuşadı, anlayışla başını salladı. "Anlıyorum Ekim. Fakat dışarıdaki Artemis Krallığının tüm askerleri seni burada tutmak için emir aldı... Gardenia birleşik krallıkları kurallarına göre kral tehlikedeyken, kraliçe Gardenia'nın en güvenli yerinde olmadı. Yani Artemis... Burada kalmalısın," dedi, sesi derin bir düşüncenin izlerini taşıyordu.
Sarayın sessiz koridorlarında yankılanan adımlarımız, bu beklenmedik buluşma ve açıklamalar arasında, zihnimi daha da karışık hale getiriyordu. Gözlerimi James'e diktim, gözlerimdeki belirsizlik ve merakla onun söylediklerini dinlemeye çalışıyordum. Sözleri zihnimde yankılandıkça, içimdeki karmaşık duyguların birbirine karıştığını hissediyordum. Derin bir nefes alarak, nihayet konuşma cesaretini buldum.
"Simon'a gitmek istiyorum..." dedim, sesim fısıltıdan biraz daha yüksek, ama kararlı.
James'in yüzünde kısa bir tereddüt ifadesi belirdi. Gözlerinde bir anlık şaşkınlık ve endişe gördüm. Ardından, yüzü yeniden ciddileşti. Birkaç saniye sessizce bana baktı, sanki ne söyleyeceğini tartıyormuş gibi.
"Bu, düşündüğünden daha zor olacak," dedi yavaşça, kelimeleri dikkatlice seçerek. "Askerler çıkmana izin vermeyecektir. Gel, benimle."
James'in teklifini düşünürken, kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Kararım ne olursa olsun, sarayın dışında beni bekleyen tehlikelerden ve zorluklardan haberdardım. Ancak, Simon'a gitmekte kararlıydım ve James'in bana sunduğu bu yardım eli, belki de tek şansımdı.
James, koridorun karanlık köşelerine doğru ilerledi, ben de peşinden sessizce takip ettim. Gizli bir geçitten geçerek, sarayın arka tarafına ulaştık. Orada, gizlice bekleyen kraliyet faytonunu gördüm. James, faytonun kapısını açarak, beni içeri buyur etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet Gölgesinde Aşk
General FictionDoğdukları büyüdükleri kraliyet topraklarından sürgün edilen iki kişi... Laranda Baronesi Ekim bir yandan, Newburry vikontu Simon Hartford diğer yandan... Hiç bir şeyleri kalmamıştı. Her şeyleri elinden alınmıştı... Duyguları haricinde...