Aradan bir hafta geçti. Simon, geçirdiği zorlu günlerden sonra iyileşme sürecine girmişti. Yarası iyice temizlenmiş ve tedavi edilmişti. Artık yüzü daha canlı, gözleri daha parlak görünüyordu. Her gün biraz daha eski haline dönüyordu ve bu beni içten içe sevindiriyordu.
Gece gündüz demeden yanında olmuş ve her anında ona destek olmuştum. Simon'un yavaş yavaş eski enerjisini ve sağlığını geri kazandığını görmek, kalbimi hafifletiyordu. Sabırla ve özenle bakımını üstlenmiş, hekimin verdiği talimatları titizlikle uygulamıştım. Onun iyileşmesi için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım.
Bebekler de her geçen gün daha fazla babalarına bağlanıyor, onunla vakit geçirmenin keyfini yaşıyorlardı. Simon'un, onların kokularını içine çekip gülümsemesi, benim için en büyük mutluluk kaynağıydı. Onların masumiyeti ve sevgisi, onun iyileşme sürecindeki en büyük destekçileriydi.
Simon'un sağlığına kavuşmasıyla birlikte, ailemizin yeniden eski günlere döneceğine olan inancımı güçlendiriyordu. Her geçen gün, birlikte geçireceğimiz mutlu günlerin hayalini kuruyor ve bunun için sabırla bekliyordum.
Simon, bakışlarını bana çevirerek sessizce söyledi: "Ekim, burada daha fazla kalamayız. Krallığa dönmemiz lazım." Onun bu sözleri karşısında yüzümdeki hüzün belirtisini gizlemek zor olmuştu. Derin bir nefes alarak gözlerimi konuşmaya devam eden eşime çevirdim.
"Oraya gitmek istemiyorum..." dedim, içimde ki hüznü saklamayarak.
Simon bir an duraksadı, sonra sessizce elini elime koyarak yaklaştı. "Biliyorum güzelim," dedi yumuşak bir tonla. "Fakat bebeklerimiz için en güvenli yer orası."
Bu gerçeği kabul etmek zorundaydım. Gardenia Birleşik Krallığı'nın en güvenli yeri, Artemis'ti. Burada yaşadığımız son olaylar, buranın gerçekten de güvenli bir liman olduğunu kanıtlamıştı. Ancak yine de içimdeki bağlılık ve korku, bu kararı zorlaştırıyordu.
Simon'un desteğiyle ve birlikte alacağımız kararlarla güçleneceğimize inanıyordum. Artemis'e dönmek, hem güvenliği hem de ailemizin geleceğini düşündüğümüzde mantıklı bir seçenekti. Ancak içimdeki bu huzursuzluk ve isteksizlik, beni endişelendiriyordu.
Gardenia Birleşik Krallığı, dört ayrı krallıktan oluşan devasa bir ülkeydi. Bunların başında Artemis vardı. Ülkenin tam ortasında bulunan bu krallık, merkez konumda olduğu için en iyi korunan krallıktı. Bu neden ile, Artemis kralı olan kişi, tüm Gardenia Birleşik Krallığı'nında kralı oluyordu...
Yüz ölçümüne göre, bir sonrası Elysium'du. Beyaz kumlu plajları, turkuaz renkli denizi ve lüks tatil köyleriyle bilinirdi...
Newburry, yakın zamanda eşimin yönetimine geçmişti. Modern yaşam tarzıyla öne çıkıyordu. Eğitime getirdiğimiz yenilikler ile, Gardenia krallığının çoğu genci, okumaya gelirdi.
Avalon ise, mistik atmosferi, antik kalıntıları ve gizemli hikayeleriyle ünlüydü. Efsanelere ve mitolojik öykülere ev sahipliği yapardı. Zengin kültürel mirasıyla bilgelik ve gizem arayanların ilgisini çekiyordu senelerdir. Ülkemize tüm dünyanın krallıklarından meraklıları getirirdi.
Beni izleyen adama doğru çevirdim bakışlarımı, yüzünde bir gülümseme vardı.
"Biliyor musun... Dünyanın 7 harikası varmış," diye başladığı cümleyi merakla dinliyordum. Yüzünde hafif bir tebessüm belirdi ve devam etti, "Benim dünyam onların dünyasından farklı..."
"Nasıl yani?" diye sordum, anlamaya çalışarak.
"Benim dünyamın tek harikası sensin," dediğinde kalbim hızla atmaya başladı. Gözlerindeki derin anlamı yakalamak için ona dikkatlice baktım. Kelimeleriyle dünyasını anlatırken, her bir sözcüğü beni daha da içine çekiyordu. O an, kendimi özel hissettim ve onun için ne kadar değerli olduğumu bir kez daha anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet Gölgesinde Aşk
General FictionDoğdukları büyüdükleri kraliyet topraklarından sürgün edilen iki kişi... Laranda Baronesi Ekim bir yandan, Newburry vikontu Simon Hartford diğer yandan... Hiç bir şeyleri kalmamıştı. Her şeyleri elinden alınmıştı... Duyguları haricinde...