Bölüm 26 - Şaka ve Gerçek

6 3 86
                                    

Gece boyunca uyandığımda, onun huzurla uyuyan yüzünü izledim. Her nefes alışında, içimdeki karamsarlık biraz daha azalıyor, yerini huzur ve umut alıyordu. Bu anın sonsuza dek sürmesini diledim. Zor zamanlar yaşamıştık, ama belki de bu zor zamanlar bizi birbirimize daha da bağlayacaktı.

Sabahın ilk ışıkları odaya dolarken, gözlerini yavaşça açtı. Bana baktığında yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Günaydın," dedi, sesi yumuşak ve nazikti.

"Günaydın, sevgilim," dedim. "Nasıl hissediyorsun?"

Bir an düşündü, sonra derin bir nefes alarak cevap verdi. "Daha iyi... Senin yanında olduğumu bilmek, her şeyin düzeleceğine dair bir umut veriyor."

Gülümsedim ve onun elini tuttum. "Birlikteyiz ve her şeyin üstesinden gelebiliriz. Sadece birbirimize güvenmemiz gerekiyor."

Kalkıp mutfağa doğru yürüdü, kahvaltı hazırlamak için. Onu izlerken, ilişkimizin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha anladım. Geçmişte yaşadığımız sıkıntılar, zorluklar, hepsi geride kalmalıydı. Şimdi, sadece önümüzdeki geleceğe odaklanmalıydık.

Kahvaltıyı hazırlarken aramızda sessiz bir anlaşma vardı. Bu, birbirimize olan sevgimizi ve saygımızı yeniden inşa etmek için bir başlangıçtı. Masaya oturduğumuzda, gözlerimizin içinde bir umut ışığı vardı.

"Simon," dedi, sesinde hala biraz kararsızlık olsa da, daha önceki gibi acı yoktu. "Sana her şey için teşekkür ederim. Beni anladığın ve yanımda olduğun için."

"Senin için her zaman burada olacağım," dedim. "Seni seviyorum ve bu asla değişmeyecek."

Kahvaltıdan sonra el ele tutuşarak yürüyüşe çıktık. Doğa, her zamanki gibi sakin ve huzurluydu. Kuşların cıvıltısı, rüzgarın yapraklarda yarattığı hışırtı, her şey bize yeni bir başlangıcın müjdesini veriyordu.

Geri döndüğümüzde, evin kapısında durup birbirimize baktık. "Burası bizim yuvamız," dedi. "Ve burada, her şey yeniden başlayacak."

Ancak içeri adım attığımızda, beklenmedik bir manzara ile karşılaştık. Evimiz alt üst olmuş, eşyalar dağılmış, pencereler kırılmıştı. Gözlerimiz dehşet içinde birbirimize bakarken, içeriden bir hışırtı sesi geldi. Sesin kaynağına doğru ilerlediğimizde, yerde yatan maskeli bir adam gördük. Adam, baygın haldeydi ama hala hafifçe nefes alıyordu.

"Simon, ne yapacağız?" diye fısıldadı, gözlerindeki korku belirginleşmişti.

"Önce onu bağlamalıyız," dedim, hızla ip bulmak için etrafa bakındım. Elimize geçen ilk uygun iple adamın ellerini ve ayaklarını sıkıca bağladık. Adam yavaşça kendine gelmeye başladığında, gözlerini kısarak bize baktı.

"Kim olduğunu ve burada ne aradığını söyle!" dedim, sesim titriyordu ama kararlıydım.

Adam, yüzünde haince bir gülümsemeyle bize baktı. "Beni buraya gönderdiler," dedi kısık bir sesle. "Sana bir mesaj getirdim."

Kalbim hızla çarpmaya başladı. "Ne mesajı? Kim gönderdi seni?"

Adam, cebinden buruşmuş bir kağıt parçası çıkardı ve bize uzattı. Kağıdı aldım ve açtım. Üzerinde sadece birkaç kelime vardı: "Seni izliyoruz. Güvende değilsin."

Bu mesaj içimi ürpertiyle doldurdu. Onu daha fazla sorgulamak için ağzımı açtığımda, kapı aniden çarparak açıldı. İçeri giren üç adam daha vardı, hepsi silahlı ve yüzleri kararlıydı.

"Ne istiyorsunuz bizden?" diye bağırdım. O an, içerideki adam ayağa kalkmaya çalıştı ama ipler onu engelledi. Yeni gelen adamlardan biri, bağladığımız adamı işaret ederek, "Onu serbest bırakın," dedi.

Kraliyet Gölgesinde Aşk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin