┏━━━━━━༻❁༺━━━━━━┓
"Benden sana bir nehir çağlıyor."┗━━━━━━༻❁༺━━━━━━┛
Sezen Aksu, Tutsak
Bol bol yorum yapmayı ve yıldız vermeyi unutmayın.
🥀
Hayatımın en zor döneminde umut ışığım olmak istermişçesine karanlığımı aralayan bir adam.
Arkasına aydınlığın ışığını almış ağlayan yüzüme şefkatle bakıyor, elini uzatıyordu bana. Onun elini tuttuğumda içime dolan kokusu dün gibi burnumdaydı. O benim bağrımda açan nice karanfillerdi, benim bağrım hayallerimin mezarlığıyken o mezarın üstüne ekilen karanfillerdi. Kara toprağın üstünde açan bir çiçekti, yaşam kokuyordu.
En büyük şansım oydu benim, bunun gayet farkındaydım. Bu öyle bir şanstı ki küçükken babamın vermediği ilginin ve sevginin neredeyse tamamını bana vermişti. Öyle bir şanstı ki grip olduğum günlerde ateş içinde yatakta kıvranırken babamın iyi misin diye bir kere bile sormadığı yerde başucumda oturup ateşimi dindirmek için alnıma ıslak bezler koyması, eczaneden şuruplar getirmesiydi. Öyle bir şanstı ki, geceleri evden kovulduğumda beni her seferinde bulmasıydı. Öyle bir şanstı ki bana her gün bir sürü yiyecek alması, sevdiğim her şeyi önüme dizmesiydi.
Afşin benim umudum, umduğum, kanadığımdı.
Ona nice kızlar düğünlerde cilve yaparken ben oturduğum sandalyede hep umutsuz gözlerle izlerdim. Bilirdim benimle olmayacağını, çok imkansızdı. Şu an bu kadar yakınlaşmam bile bir iki yıl önce ki İnci için imkansız ötesiydi. Boyum kısaydı, yüzüm sivilce doluydu, ve dahası... O ise bir çocuk değil adamdı, koca bir adamdı. Tanıştığımız gün bile benim yaşıma hiç yakın değildi, ben on on yaşındaydım o yirmi bir yaşındaydı.
Fahriye teyze sürekli ona kızları gösterip torun istediğini dolaylı yoldan belli ederken Afşin'in ellerinden tutup gösterdikleri kızı inceleyen yine bendim.
Hiçbir zaman şikayet etmedim, hep sustum.
Fakat dün gece dudakları dudaklarımdaydı, bu sefer ben değil o beni öpmüştü. Dudaklarım hâlâ cayır cayır yanıyordu. Unutmam mümkün değildi, aklımdan bir türlü çıkaramıyor çekinip duruyordum. Sürekli bunu düşünmek midemi adeta kavuruyordu. Kasılıp duruyordum.
Fakat içimdeki derin mutsuzluk yerini koruyordu, elimdeki çatalla tabağımı eşelerken bunu çok net anlayabiliyordum.
Nitekim... ikimizde birbirimizin yüzüne bakamıyorduk.
Karşımdaki sandalyede o oturuyor çayını içerek yumurtasını yiyordu, sesini duyabiliyordum ama birkaç kere göz göze gelmiş onda da hızla bakışlarımızı kaçırmıştık. Bir süre sonra ben düşüncelere dalmıştım, yemek yemeyi canım istemiyordu. Bir elimin tersini yanağıma koymuş yorgun bakışlarla önümdeki omleti eşeliyordum.