Sabah yavaşça gözlerimi araladığımda yanımda Arden'in uyuduğunu gördüm. Kolunu başımın altına yerleştirmişti. Aslında benim Beril ile aynı çadırda kalmam gerekiyordu ama Arden yanımdaydı.
Biraz duruşumu düzeltip yarı oturur şekilde Arden'e bakmaya başladım. Çok mükemmeldi. Kıvırcık saçlarıyla oynamamak için kendimi zor tutuyordum. Ama sonra beni engelleyecek hiçbir şeyin olmadığını farkettim. Saçlarıyla hafifçe oynamaya başladım. Yumuşacık ve parlaklardı.
Ben oynamaya devam ederken Arden gözlerini araladı ve gözlerimiz buluştu. Aptal sarhoş gibi çarpık bir gülümseme yaptı.
"Günaydın" dedim gülümseyerek.
"Hâlâ sana nasıl sahip olduğumu anlayamıyorum. Hayattaki tüm şansımı kullanmış gibiyim."
Cümlesini bitirdikten sonra derin bir nefes aldı ve bana doğru yaklaştı. Dudaklarıma doğru.
Bir saniyelik minik bir öpücük kondurup arkasından atlılar koşturuyor gibi apar topar çıktı çadırdan.
İlk başta şoka girip öylece arkasından bakakaldım. Sonradan da koşuşu aklıma gelince kahkaha attım.
Çadırdan başımı çıkardığımda Kaan'la konuştuğunu gördüm. Beril nerede diye bakınırken Kaan'ın kaldığı çadırdan o da başını çıkardı. Göz göze gelince ikimiz de gülmeye başladık.
Çadırdan çıkıp Beril'in yanına gittim.
"Beril biz seninle aynı çadırda kalmayacak mıydık?"
"Gece sen uyuduğunda Arden rica etti. Ben de senin bunu isteyeceğini bildiğim için kabul ettim. İyi yapmış mıyım?" dedi sırıtıp göz kırparak.
"Çok iyi yapmışsın." deyip ben de güldüm.
İkimiz de çadırdan çıkıp Ardenlerin yanına gittik. Zaten iki dakika sonra da hoca ortaya çıkıp düdüğünü çaldı.
"Hadi arkadaşlar uyanmayanlar uyansın. Kahvaltımızı edip otele döneceğiz. Orada serbest takılmanıza izin vereceğiz."
"Oh be serbest zamanları çok seviyorum." dedi Kaan Beril'in omzuna kolunu atarak.
Aramızda gülüştük. Öylesine sohbet ederken Arden'in telefonu çaldı.
"Bir saniye geliyorum hemen."
Telefonu çaldığında ekranına bakmıştım. Arayan amcasıydı. Konuşurken ona baktım. Birden yüzü düşmüştü. Elleri titremeye başlamıştı. Farkedip koşarak yanına gittim. Telefonu kapattı.
Nefes alamıyor gibiydi.
"Arden iyi misin? Ne oldu?" dedim endişeli bir şekilde.
"Melis annem ve babam yoğun bakımdaymış."
Duyduğum cümleyle sarsıldım. Ama kendimi hemen toparlamaya çalıştım.
"Neden yoğun bakımdalarmış?"
"Onlar da tatile gitmişlerdi. Annem kayalıklarda fotoğraf çekerken düşmüş, babam da onu kurtarmak için aşağı atlamış."
"Bir saniye şöyle otur sakin ol."
Onu yavaşça bir taşın üstüne oturttum. Başını ellerinin arasına almış yere bakıyordu.
"Hocaya söylemeliyiz." dedim.
"Sanırım ben söyleyemeyeceğim."
"Peki ben söylerim. Otur bekle hemen geliyorum."
Koşarak hocanın yanına gittim ve durumu anlattım. Arden'in amcasını aradı. Durumun ciddi olduğunu anlayınca Arden'in yanına gittik beraber.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Sönmeyecek Yıldızım
Teen Fiction"Tüm yıldızlar bir gün sönüp gidiyor. Kuzey yıldızı hariç. O hep orada aralarında en parlak yıldız olarak dikkat çekiyor. Yolunu kaybetmiş insanlara yol gösteriyor." Boğazını temizleyip devam etti. "Sen de bana yol gösterdin. Kim olduğumu anlamamı s...