Uyandığımda saat sabah 11'di. Annemler anneannemlere Bursa'ya gitmişlerdi. Evde 2-3 gün tektim.
Telefonumu komodinin üzerinden alıp kilit ekranını açtım. Arden mesaj atmıştı.
arden.sss : Sabah not bırakmışsın okudum. 15 dakikaya kapının önüne geliyorum. Seninle olmaya ihtiyacım var.
Mesajı 12 dakika önce atmıştı. Her an gelebilirdi.
beemelis : Annemler evde değil. Kapıyı çalabilirsin. Evde dururuz istersen.
Mesajımı hemen görmüştü. Cevap vermesine kalmadan kapı çaldı. Koşup kapıyı açayım derken yere yapıştım. Allah'tan ellerimle yeri tutmuştum da suratım dağılmamıştı.
"Melis, iyi misin?" dedi kapının arkasından Arden.
Kalkıp kapıyı açtım.
"İyiyim, sorun yok. Hoşgeldin."
"Hoşbuldum balım."
"Şöyle geçebilirsin."
"Tamamdır."
Onu oturma odasına oturttuktan sonra ben de karşı koltuğa oturdum.
"Melis bacağına ne oldu? Düştün mü sen?" dedi Arden.
"Ha ne olmuş ki?"
Bacaklarıma baktığımda iki dizimde kıpkırmızı olmuş hatta bir tanesi kanıyordu.
"Bacakların çok kötü olmuş, canın yanmıyor mu?"
"Farketmemişim. Canımın yandığını bile şimdi farkediyorum. Şuralarda bir yerde ilk yardım çantası olacaktı orda batikon ve yara bandı vardı. Alıp geleyim." dedim kalkınarak.
"Dur otur sen neredeydi tam olarak?" dedi Arden eliyle omzumdan aşağı hafifçe iterek.
Kaşlarımla işaret ettim. Kutuyu alıp önüme gelip dizlerinin üstüne oturdu.
"Arden ben yaparım. Çok büyük bir şey değil zaten."
"Balım şimdilik susmanı rica ediyorum. Sadece otur." diyerek gülümsedi.
Pansuman yapmaya başladı. Öylesine dikkatli yapıyordu ki. Neredeyse hissetmiyordum bile. Her on saniyede bir 'acıyor mu?' diye soruyordu. Ben de her seferinde başımı hayır anlamında sallıyordum.
"Kahvaltı yaptın mı?" diye sordum.
"Hayır, sen yaptın mı?"
"Yapmadım. Hadi hazırlayayım da karnımızı doyuralım."
"Ben de yardım edeyim."
Arden bana karşı normal gözükmeye çalışıyordu ama içinin nasıl yandığını hissediyordum.
Kahvaltıyı hazırladık, sohbet ede ede bitirdik ve topladık. Sonrasında benim odama geçtik. Ben yatağıma, o da sandalyeme oturdu.
"Arden duygularını gizlemene gerek yok."
"Ne duygusu?"
"Dün annen ve baban vefat etti, sanki hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyorsun ama ben anlıyorum. Güçlü gözükmene gerek yok. Her zaman en iyi halinde olamayabilirsin. Her halini seviyorum."
Sandalyeden kalkıp yanıma oturdu.
"Sadece senin de moralini bozmak istemiyorum." dedi gözlerini kaçırarak.
"Sen üzgünken mutlu olamam ki zaten. Ayrıca hayatta hep mutlu olamayız. Birlikte üzülüp birlikte gülebiliriz. Bırak benim de moralim bozulsun ne olur sanki? Daha çok üzüleceğimiz güleceğimiz anlar olacak. Bırak da şimdi üzülelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hiç Sönmeyecek Yıldızım
Teen Fiction"Tüm yıldızlar bir gün sönüp gidiyor. Kuzey yıldızı hariç. O hep orada aralarında en parlak yıldız olarak dikkat çekiyor. Yolunu kaybetmiş insanlara yol gösteriyor." Boğazını temizleyip devam etti. "Sen de bana yol gösterdin. Kim olduğumu anlamamı s...