Uyandığımda güneş ışığı perdenin arasından beni uyandırmak istercesine süzülüyordu. Gözlerimi açmakta zorlanıyordum. Göz kapaklarım adeta güneşle savaş veriyordu. Göz kapaklarımı ne kadar açamasam dahi güneş bir şekilde varlığını haber vererek kapalı göz kapaklarımı aşarak korneama ulaşıyordu. En sonunda bu savaşın galibi güneş olmuştu, gözlerimi kırpıştırarak açtım.
Esneyerek kalkacağım esnada, başımın üstünde bir ağırlık hissettim. Başımı kaldırıp yukarı baktım, bunu görmeyi hiç beklemiyordum. Evet başımın bir ağırlık vardı çünkü Aras çenesini başıma dayamış, kolu belimi sarmış; ben ise onun göğüne başımı yaslamıştım.
Öyle bir manzarayı hiç beklemiyor olacağım ki ne yapacağımı bilemez halde afallamıştım. Hiçbir tepki vermeden uyuyan Aras'ı izliyor, onun nefes alış verişlerinin sesini dinliyordum. İşin garip yanıysa bu sesler bana huzur veriyordu.
Çoğunlukla nefes nefese kabuslarla uyanan ben, neredeyse hiçbir zaman bu kadar huzurlu bir şekilde uyumamıştım. Ama Aras'ın göğsünde huzurla uyumuştum işte bu beni korkutmuştu.
Hemen Aras'ı uyandırdım.
-Aras kalk!
Aras gözlerini açamaz bir halde mırıldandı. Bu hali nedense gözüme çok tatlı gelmişti.
- Aras kalk dedim!
-Ne diye sabahın köründe bağırıyorsun, kalktık işte.
Aras hiçbir tepki vermeden kalkmaya başladı ama benim anlamdıramadığım bir şey vardı. Aras hiçbir şaşkınlıkta bulunmamıştı, sanki her gün sarılarak uyanıyorduk.
-Şu anki halimizin farkında mısın?
-Ne var ki halimizde?
Cidden bunu sormuş muydu?
- Ne mi var!
- Biz senle en son ayrı koltuklardaydık, nasıl aynı koltuk da sarılarak uyuya kalmışız, ben senin yanına gelmeyeceğime göre?
- Gece film bitmeden uyuya kaldın, aradan 20 dakika geçti ve sen nefes nefese sayıklamaya başladın 1-2 dakika sonrasında " anne, baba gitmeyin" diye bağırmaya başladın. Ben de seni uyandırmak için yanına geldim ama sen uyanmıyordun ateşin olabileceğini düşünüp ateşine baktım çok sıcaktın, ateşini bir şekilde düşürdüm sen uyumaya devam ediyordun; tam yanından ayrılacağım esnada tekrar sayıklamaya başladın. Ben de seni sakinleştirmek için sana sarıldım sayıklamayı bıraktın fakat benim gitmeme izin vermedin ve uykunda ağlamaya başladın bende yanından ayrılmadım ve en sonunda ben de uyuya kaldım bir süre sonra.
Dedikleriyle şaşırmadım çünkü her gece uykusunda kabus gören biri için gayet normal bir durumdu.
- Ama anladığım kadarıyla halinden memnunsun.
Demek istediğine anlam veremedim.
-Ne demek istiyorsun?
- Bana sarılmaya devam ettiğine halinden memnunsun.
Dediği şeyle kendime geldim, ben hala ona mı sarılıyordum? Hemen ondan ayrıldım.
-Ne münasebet! Sadece konuşmaya dalmışım.
- Benim için bu sadece keyif verir.
- Hadi kahvaltıyı hazırlayalım, sonra bizimkileri çağırırız.
Diyerek yerimden kalktım, o da benim peşimden geliyordu. Elimizi, yüzümüzü yıkadıktan sonra kahvaltıyı hazırlamaya koyulduk.
...
- Oh be! Sonunda kahvaltı hazır, çok acıktım.
- Bir dakikaya diğerleri de gelir, biraz daha sabret.
Aradan bir dakika geçti ve gerçekten de zil çalmıştı. Bunu nasıl denk getirmişti bilmiyorum ama kesinlikle bir tesadüftü. Aksi olamaz!
Aras kapıyı açmasıyla tim biraz şaşırmıştı. Bu durum gayet doğaldı benim evimde Aras'ın kapıyı açmasını beklemiyor olacaklardı ki, ben hemen araya girdim.
- Aras az önce gelmişti, kahvaltı da birkaç eksik vardı oda sağ olsun yardım etti.
Aras kurduğum cümleyle sırıttı. Yani geceyi Aras'la geçirdiğimizi
söylemezdim herhalde. Aksi takdirde yanlış anlaşılırdı ve ben bunu istemiyordum.
Herkes içeri geçtikten sonra kapı çaldı, gelen Alpay olmalıydı. "Ben bakarım" diyerek ayağa kalktım.
Kapıyı açtım ve yanılmamıştım. Alpay kapıyı açmamla eve dalmıştı.
- Yavaş be hayvan! İnsan var burada.
Dediğimi aldırmadan masaya oturdu. Benim yerime oturmuştu. Ben de mecbur tek kalan yere Arasın yanına oturmuştum. Aras onun yanına oturmamla sırıtmaya başlamıştı.
- Ne gülüyorsun?
" Hiç" diyerek geçiştirdi.
Benimde oturmamla herkes tabağına bir şeyler doldurmaya başlamıştı, sanki açlıktan şikayet eden ben değilmişim gibi canım hiçbir şey istemiyordu.
Benim aksime Aras gayet de tabağını dolduruyordu. Bense sadece sofraya bakıyor arada önümde duran çayımdan birkaç yudum alıyordum.
Birden Aras önümdeki boş tabağı alarak, kendi tabağını önüme koydu. Ben bu hareketini şaşkınlığını yaşarken o " Bu tabak bitecek" demişti.
- İştahım yok yemek istemiyorum.
- Bu tabağı bitirmezsen, kim var yok demeden sana ben yediririm.
- Yapamazsın.
-Öyle mi?
Diyerek çatalımı elime aldı ve peynire batırdı. Ben yaptıklarının şokundayken Aras hemen çatalı ağzıma soktu. Masadaki herkesin bakışları bizi buldu.
Oğuz gülerek "Komutanım afiyet olsun" dedi. Mehmet " Komutanım hayırlı olsun, ne zamandır birliktesiniz?" dedi. Tam verecektim ki Ayhan somurtarak " Aşk olsun komutanım, gerçekten benden bu haberi sakladınız mı, lütfen bir süre sizinle konuşmayalım?" diyerek bana trip attı.
Benimle diğerleri de Ayhan'a anlam veremez bakışlar atıyordu. Aras'a baktığımda olanları keyifle gülerek izliyordu. Kolunu masanın altından cimcikledim. Birden dudakların ufak bir inilti döküldü. Diğerlerinin bakışları yine bizi buldu.
Konuşacaktım ki bu sefer araya Alpay girdi " Yalnız ben en başından beri sizin aranızda bir şeyler olduğunu biliyordum." diyerek kendince haklılığını yaşıyordu.
Yine konuşmayı denedim ancak bu sefer de sözümü kesen Hafız oldu gülerek "Komutanım düğün ne zaman?". Bu artık çıldırmama vesile olmamış gibi Aras da " İnşallah en yakın zamanda kardeşim" demişti.
En sonunda bağırarak " Biz Aras'la sevgili falan değiliz, eğer ağzınızdan bununla alakalı bir söz duyayım size yapmadığımı bırakmam" dememle hepsi sus pus olmuştu.
Aras'a ters bakışlar atıyordum ama Aras pek takmıyor olacak ki sırıtıyordu. Bana yaklaşarak kulağıma " Bence şimdiden bu duruma alışsan iyi edersin çünkü çocukların söylediği her bir şey gerçek olacak." demesiyle yutkunamamıştım bile.
Tam konuşacaktım ki Aras'ın telefonu çaldı. Yüzündeki sırıtış silinmişti. Telefonu yanıtladı hepimiz ona bakıyorduk, Aras "Geliyoruz komutanım" demesiyle yeni görev geldiğini anlamıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bayrağın Gölgesinde
ActionKıdemli Üstteğmen Ayça Binay Barlas Yüzbaşı Çınar Aras Burçak