İki aydır hamileydim. Tam iki aydır içimde Onur'dan bir parça taşıyordum. Bunu ona ne zaman söylemeye çalışsam beni itmişti. Görmezden gelmişti. Yok saymıştı. Artık bu hallerine o kadar alışmıştım ki eski halimizi unutmaya başlıyordum.
Karnımdaki ağrı azaldığında yavaş bir şekilde oturduğum yerden kalktım. Gittiğim doktorun önerdiği vitamin ilaçlarından birisini ağzıma atıp bol suyla içtim.
Aynanın önünde ona son bir şans vermek için hazırlanıyordum. Saatlerim geçmişti ve giydiğim hiçbir şeyi üzerimde beğenmiyordum. Sanki ne giysem vücudumundaki bir bölgenin kusurunu gösteriyordu. Belki de o kadının üstünde mükemmel duran şeyler bende çuvaldan farksız duruyordu.
Duvarda asılı olan saate baktığımda Onur'un antrenman bitişine yaklaştığını görmüştüm. Önce mutfağa inip yapabildiğim en güzel yemekleri yapacak sonra da zorla seçtiğim kıyafetlerimi giyecektim.
Buzdolabında düzgün hiçbir şey kalmadığını fark edince hemen sipariş verdim. Onun sevdiği gibi ıstakoz yapıcaktım. Istakozu sevdiğini ama benim yaptığım ıstakozu daha da sevdiğini söylüyordu hep.
Siparişlerimin gelmesini beklerken bahçedeki masanın örtüsünü örtüp tabakları koydum. Birkaç inci tanesi ve beyaz mum koymuştum masanın üstüne.
Kapı çaldığında kapıya doğru adımladım. Siparişim gelmiş olmalıydı. Burada sık sık markete gitsem de bu aralar artan iştahımla dolapta hiçbir şey kalmıyordu.
Tüm malzemeleri mutfak masasına döktüğümde gözüm önümde parlayan çikolatadaydı. Bir dilim bir dilim derken bitirdiğim paketi çöpe attım
"Mutluyuz dimi bebiş." Elimi karnıma koyup konuştuğumda kendime kıkırdadım. Evde benimle konuşan bir eşim olmayınca bebeğimle konuşmaya başlamıştım.
Ocaktaki yemeklerin kokusu midemi daha da bulandırırken alt kattaki lavaboya koştum. Bu kaçıncı kusuşumdu bilmiyordum ama mutfağın kokusunun bana iyi gelmediği kesindi. Lavaboda yüzümü yıkadığımda yüzümün bembeyaz olduğunu gördüm. "Babaya yemek yapıyoruz. Hadi yardım et bana. Lütfen." Lütfen.. belki düzelir aramız.
Masayı hazırlamıştım. Üstüme dantelden kısa bir gömlek giydim. Altıma da kumaş pantolonlarımdan giymiştim. Evde genelde şortla veya spor kıyafetlerle durduğum için aynadaki halime de garipsedim.
Sıra yüzüme renk katmaya gelmişti. Kusmaktan o kadar solgun duruyordum ki ölmüş gibiydim. Fondötenimden sürüp yanaklarımı kırmızılaştırdım. Dudaklarım dolgulu olduğu için kalemle büyütme ihtiyacı duymadan parlatıcımı sürmüştüm.
Hızla çalan kapıya koştum. Kapıyı açtığımda Onur'un gözleri üzerimde dolandı. Kıyafetlerime anlam verememiş gibi baktığını hissettim. Lütfen güzel olmuşsun de..
"Hoşgeldin." Başını salladı. "Yemek hazırladım. Üzerini değiştir gel."
Yüzüne zorla kondurduğu gülümsemesi tekrar soldu. Boğazını temizleyip koridorda ilerlemeye başladı. "Spor çantamı değiştirip çıkacağım. Sen ye yemeğini." Yatak odasından sesini duyduğumda tam anlamıyla donakaldım.
Masanın başında artık soğumuş ıstakozla oturuyordum. Onur dediğinden sonra evden çıkmıştı. Yemek yemedim. Canım istemedi. Gözüm duvardaki şaraplarda gezse de içemezdim. Bunu ona yapmaya hakkım yoktu.
Yatağımın yanında hissettiğim ağırlıkla gözlerimi araladım. Onur gelmişti. Saat gecenin üçüydü ve benim kocam evlilik yıldönümümüzü dışarda geçirmeyi tercih etmişti.
Bir elini belime atıp boynumdan öpmeye çalıştığında geri çekildim.
Yavaşça benden ayrıldı. "Ege neden böylesin?" Yatakta oturur pozisyona geçtiğimde o da üstünü bir kenara atmış altındaki eşofmanı değiştiriyordu.
"Nasılım?" Sıkıntılı bir nefes verdi. "Hep mutsuzsun. Yüzün düşük." Bana yaptıkları yetmezmiş gibi bir de mutsuz olmamdan şikayet ediyordu.
"Bana soğuk yapıyorsun. Sebebini çok düşündüm ama bulamıyorum." Onur bir şeyler daha saçmalarken konuşan ben oldum. "Bilmem belki evlilik yıldönümümüzü unuttuğun için olabilir mi?"
Sesim sinirlinin aksine kırgın çıkmıştı. Bakışları yavaş yavaş yumuşadı. Sinirli ifadesini yüzünden silip yanıma oturdu Onur.
"Ben özür dilerim. Bu aralar çok yoğun çalışıyorum tamamen aklımdan çıkmış." Hatırlamamıştı bile...
Ellerimi tutmaya çalıştığında ona izin verdim. Buna ihtiyacım vardı çünkü. "Aşkım özür dilerim." Bir elini elimden çekip yanağıma koydu. "Ağlama." Ağladığımın farkında değildim. Hormonlar yüzünden duygularım da tavan yapmıştı bu iki ayda.
Beni yavaşça kucağına çektiğinde sırtı yatağın başlığına yaslıydı. Ben de ona yaslanmış başımı omzuna koymuştum. Boşta olan elini tutup karnıma yerleştirdim. "Neden yaptın böyle bir şey?" Elini karnıma bastırırken elim de onun elinin üstündeydi. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. "Biraz kalsın mı böyle?"
Belimdeki eli bana masajlar yapaken mayıştım. Uykuya dalmadan önce duyduğum son şey "Seninle geçirdiğim bir yıl için teşekkür ederim." fısıltısı olmuştu.
Aldatıyo mu dersiniz yoksa Ege kafasında mı kuruyor

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüce Aşk l BXB
Teen FictionMpreg kurgusudur. Erkeklerin de evlenip hamile kalabildiği bir evrende geçmektedir.