Taksideki şoföre parayı uzatıp aradan indim. Eve çok yakın bir yere gelmeme rağmen yürüyüp ne kendimi ne de bebeğimi yormak istemiştim. Kavgamızdan sonra ben hiçbir şey demeden odaya çıkmıştım. Onur ise evden çıkıp gitmişti.
Dün sabahtan beri Onur'u görmüyordum. Bu benim için bir yandan da iyi bir şeydi. Verdiğim karardan dönmek istemiyordum.
Onu affetmeyi düşünmüyordum.
Sabahtan bir avukatla konuşmuştum. Bu kişi önceden de araştırdığım birisiydi. Türk olması derdimi anlatabilmem için büyük avantajdı. Bana ofis ortamındansa bir kafe bahçesinin iyi olacağını söylemişti. Bebek için iyi gelirdi. Avukat hanım bana böyle demişti.
Kafeye girdiğimde Özge hanım ayağa kalktı. Bu sayede onu fark ettim. "Hoş geldiniz." "Teşekkür ederim."
Sarı neredeyse belinde olan saçları vardı. Kırmızı rengi bir takım elbisenin içinde duruyordu. Sıcak bir sesle "Hanım'a gerek yok Özge demen yeterli." dedi. Masaya içecek ve tatlı söyledikten sonra konuya geçtik. Tatlı seçim sürecim uzun ve acılı olmuştu.
"Eşimden boşanmak istiyorum. Bunu telefonda da söylemiştim." Benim için itirafı en zor yere geldim. "Beni aldattığı için." Karşımdaki kişinin bakışları değişti. Her ne kadar kadar avukat olsa da o da bir insandı ve duygular taşıyordu.
Bazıları aldatılmanın suçunu yine size yükleyebiliyordu. Eşini evde tutamamış kendisine aşık edememiş diye içlerinden geçiriyorlardı. Ama ben bunun kendi suçum olduğuna inanmıyordum.
"Emin misin?" dedi. Bu karar daha önceden verilmesi gereken ama ertelenmiş bir karardı. Başımı aşağı yukarı salladım sadece.
"Elimde itiraf ettiği ses kaydı ve birkaç fotoğraf var." Onur'la tartıştığımız gün telefonumdan bir kayıt almıştım. Sena'nın attığı fotoğraflar da duruyordu. Böylece her şey daha kolay olucaktı.
"Fotoğrafları ve ses kaydını bana atabilir misin?" Telefonumu açıp hemen Özge'ye mesaj attım. Fotoğrafları açtığında duraksadı. Büyük ihtimalle gördüğü kişiye inanamıyor aşırı benzeri bir kopyası olduğunu düşünüyordu.
Şehirde futbola denk gelen herkes Onur'u tanıyordu.
Ellerini destek almam için masanın üzerinde duran ellerimin üstüne koydu. "Sana sadece bir sorum var Ege. Lütfen dürüst ol." Gözlerine baktım. "Seni olabildiğinin en kısa süresinde boşarım ama onu hala seviyor musun?"
"Birbirlerine aşık insanların boşanmalarına şahit oldum. Birçok kez. Bu acıyı senin yüzünde görmek istemiyorum."
Hamile olduğum için böyle düşünmesini anlıyordum.
Bu soru aylar öncesinde sorulsa hiç düşünmeden 'kimsenin hayal edemeyeceği derecede seviyorum' derdim. Ama söyleyemedim. Karşımdaki kişinin beni yargılamayacağını ben demiştim demeyeceğini bildiğim için aklımdan geçen fikirleri serbest bıraktım. "Bilmiyorum."
"Belki de aşkımız bitti Özge. Yapabileceğimiz her şeyi yaptık." Onunla dertleşmemin doğru olmadığını fark ettiğimde derin bir sessizliğe büründüm. Bir arkadaşım olmadığı için aklımdan geçenleri beni dinleyen ilk kişiye söylemek istiyordum.
Tuttuğu ellerimi yavaşça sıkıp geri geçti. "Seni en kısa sürede o adamdan ayıracağım. Kendine bir hayat düzenlemeye başla." Gülümsedi. Onun gülümsemesi beni de gülümsetti.
Eve geldiğimde Onur evdeydi. Ayakkabılarımı hemen girişteki dolaba koyup yatak odasına çıktım. "Neden geldin?"
"Birkaç eşya almaya geldim. Otelde kalıyorum." Açıklamasında bulundu Onur. Gerçekten de valizine eşya dolduruyordu. "Sen neden yoktun?"
"Avukatla konuştum. Boşanmamız için." Bakışları birkaç dakikanın sonunda ilk defa gözlerimi buldu. Yıkılmış bakıyordu. Teni solmuştu. Göz altları koyulaşmıştı.
Onu incelemeyi bıraktım. İnceledikçe bana yaşattıkları geliyordu aklıma.
İçimi kavuran hırs ve anın getirdikleriyle "O kadınla daha rahat görüşürsün artık." dedim. "O kadın falan yok Ege. Tek gecelik bir şeydi." Sert sesini duymam irkilmemi sağlamıştı ama devam ettim.
"Burada görüştüğüm tek arkadaşım ablasını seçtin sen de yani. Mükemmel bir tercih." Sıkıntılı bir nefes verdi. Pes ediyormuş gibi çıkarttı sesini. "Neyden bahsediyorsun Ege?" "Sena'nın ablası diyorum. Üzerinde istediğin etkiyi yaratamamış sanırım. Adını bile hatırlamıyorsun."
Valizi önünden çekip üzerime doğru yürüdü. Aramızdaki mesafe kapandığında başımı kaldırıp gözlerinin içine baktım. "Sena'nın ablasını tanımıyorum Ege." "Ne?"
"O zaman telefonda aylardır konuştuğun kişi kimdi Onur?" Her zaman duyduğum o kadın sesi kimdi. "Sana söylemiştim. Kişisel menajerim. Aynı zamanda nasıl iyi bir baba olurum onun derslerini veriyor." Duyduğum şeyle kalakaldım. Yalan mı söylüyordu yoksa gerçek miydi her şey karışmıştı.
İnsanların ilk yalanı yakalandığında sonrasında dizdiği her şey yalan gibi geliyordu. Güveni oluşturmak oldukça zorken kırmak için birkaç yalan yeterliydi.
"Sana inanmıyorum." Daha rahat nefes alabilmek için birkaç adım geriye gittim. "Sana güvenmiyorum."
Söylediğim şeylerin onda bir kurşun etkisi yaratmasını beklemiyordum. Dudağımdan çıkan her kelimede gözlerimin önünde bir kez daha kırıldı.
"Tek gecelik bir şeydi. Yaşandı ve bitti. Yüzünü bile hatırlamıyorum. Burada değildim zaten." Bana bahanelerini sıralamaya devam ederken valizinin yanına adımladım. Ağzını kapatıp fermuarını çektim. "Valizini al ve git Onur. Senin için de benim için de bebeğimiz için de en iyisi bu olacak."
Pek içime sinmedi bölüm ama paylaşıyorumm
Nasılsınız?? Beni sorarsanız yorgunum :'(
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüce Aşk l BXB
Teen FictionMpreg kurgusudur. Erkeklerin de evlenip hamile kalabildiği bir evrende geçmektedir.