"Ege. Ege kapatma gözlerini."
Bir arabanın içinde gittiğimizi hissedebiliyordum. Yanımdaki beden bana sesleniyor bazen yüzüme dokunup ayık kalmamı sağlıyordu.
"Hızlı sür şu arabayı." Ön koltuktaki şoföre seslendiğini anladım. Sesi gergin ve tedirgin çıkıyordu. Beynimin içi o kadar bulanık ve karışıktı ki olanları anlamak için ekstra çaba harcıyordum.
Telefonunun çaldığını duydum. "Doruk işim var." Bir süre ses çıkmadı. "Evet şirketten önemli işlerim var."
Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi bir hastane odasında açmayı beklerken bir evde açtım. Çift kişilik bir yatakta yatıyordum. Koluma serum bağlanmıştı.
Önce doktor girdi görüş açıma. Sonrasında da takım elbiseli birisi. "Nasıl hissediyorsunuz?"
Bir ağrım yoktu. "İyiyim. Bebeğim nasıl?" Artık kendimden önce düşünmem gereken birisi vardı. "Gayet sağlıklı." Aklıma gelen soruyu hiç bekletmeden sordum. "Cinsiyetini öğrenebilir miyim?" Doktor başını olumlu anlamda salladı. "Hamileliğinizin belirli bir süresi dolduğu için öğrenebilirsiniz."
"İzninizle." Doktor yanımdan ayrıldığında takım elbiseli adamın da peşinden gittiğini gördüm. Yattığım yatakta biraz da olsa doğruldum. Böyle görüş açım daha iyiydi.
Bana tanıdık gelen yüzü nerede gördüğümü hatırlayamıyordum bir türlü. Beni neden evine getirdiği konusunda da bir fikrim yoktu.
Kapalı kapı birkaç kez tıklatıldı. "Gelebilirsin." İnsanların yüzünü okuyabilen birisi değildim ama bu yüz büyük bir anlayışı barındırıyordu. Saygıyı ve sınırı.
"Öncelikle kendimi tanıtmalıyım sanırım." Sert bir ses tonu vardı. "Adım Koray. Şirket yöneticisiyim." Kolundaki akıllı saatine baktı.
Yapılı sayılabilecek bir vücudu vardı. Siyah bir takım vardı üzerinde. İçine beyaz gömlek giymişti. Bu adamı daha öncesinden gördüğüme emindim.
"Beni nerden tanıyorsun?" Adımı seslendiğini çok net bir şekilde duymuştum. "Bir süredir takip ediyorum kitaplarınızı. İşle ilgili bir konu." Büyük ihtimalle saçım başım dağılmış kolumda serum takılı bir halde benimle iş konuşmak istemiyordu.
"Yardım eder misin?" Bana anlamsız gözlerle baktı. "Ayağa kalkacağım." Birine tutunmazsam ayağa kalkabileceğimi düşünmüyordum. Uzattığı elini tuttum. Diğer eli destek vermek istercesine belime yerleşti. "Serumu da çıkartabilir misin?" Çok şey istediğimin farkındaydım. Ama bunu umursayacak bir ruh halinde değildim.
"Teşekkür ederim." Ceplerimdeki çoğu şey yatağın başındaki abajura konulmuştu. Diğer tarafa dolandığımda cüzdanımı ve telefonumu aldım. Gelen bildirimlere bakıyorken telefon tekrar titreşti.
"Sonunda Ege. Çok korktum sana bir şey oldu diye. Neden açmıyorsun telefonumu?" Nefes verdim. "Oldu zaten Özge."
"Ne? Noldu?" "Adliyeden çıkar çıkmaz bayıldım. Birisi evine getirdi beni şimdi." O an o kişinin orda olması benim için mucizeydi. Eğer yere düşseydim karnımı veya başımı sert zemine çarpabilirdim. "Gelip alıyım mı seni?"
"Gerek yok. Hem nerede bırakacaksın ki. O ev klübe ait Özge. Onur kalmaya devam eder." Uğraştığım sorunlar gerçekten de bir tane değildi. "Bende kalırsın aşkım."
Biraz düşündüm. Özgenin 1+0 evine sığabileceğimizi hiç sanmıyordum. "Bir süreliğine olabilir." dedim ama sesim isteksiz çıkmıştı. "Konum at gelip alacağım." diyerek telefonu kapattı.
Arkamı döndüğümde Koray'ın odadan çıkmış olduğunu gördüm. Odanın içindeki banyoya adımlayıp yüzüme şekil verdim. Turuncu saçlarım dağılmıştı.
Kapıdan çıktığımda tek katlı bir evde olduğumuzu gördüm. "Ege? Bir şey mi istedin?" diyerek konuştuğu kişiden ayrılıp yanıma geldi Koray. "Yok hayır. Her şey için teşekkür ederim."
"İş hakkındaki konuşmayı yapabilir miyiz?" dedim. Bir işe hiç bu kadar ihtiyacım olmamıştı. "Gel otur." Elleriyle salondaki koltuğu gösterdi. "Bir dergi çıkartmayı planlıyorum. İnternetten yayınlanacak bir dergi olacak bu. Köşe yazılarını senin yazmanı istiyorum."
Kitaplarımı okumuş olmaydı. Beni Onur'suz tanıyan kişilerin olduğunu fark ettim o an. "Yeni bir düzen kurmaya çalışıyorum. Biraz düşünebilir miyim?" Başını olumlu anlamda salladı.
"Kapıdayım Ege." Çalan telefonu açtığımda Özge'nin geldiğini anlamıştım. "Gitmem gerekiyor. Teşekkür ederim her şey için."
Kapıya doğru adımladım. "Dikkatli gidebilecek misin? Şoförüm seni bırakabilir." Arkamdan geldiğini ses çıkartana kadar fark etmemiştim. Adımlarını arkamda hızlandırdı. Yaklaştığında elini ince koluma sardı. "Bekle." Diğer eliyle ceketinin cebinden bir kartvizit çıkarttı. "Bunda numaram yazıyor. Dönüş yapmanı bekleyeceğim."
Bana yaklaşımı sevmiştim. Güven veren bir abi gibi bakıyordu bana.
"Hoşgeldin." Hızlıca arabaya bindim. Kötü görünmediğim için rahat bir nefes vermişti. "Nereye gidiyoruz?" Evdeki eşyalarımı almak istiyordum. "Eve. Beni bırakman yeterli." Bugün birden fazla davası vardı. Bir de benimle uğraşmasını istemiyordum.
Kapıyı açtığımda evin alışılmış kokusu yüzüme çarptı. İyisiyle kötüsüyle bu evde yaşamıştım. Yaşamı bulmuş sonrasında da kaybetmiştim.
Ağır gözlerle etrafı taradım. Bu evi son görüşümdü belki de.
Salon masasının üzerindeki bilgisayarımı topladım önce. Üst kata çıkıp kenardaki valizlerden birisini aldım. Onur her şeyini topladığı için raflarda sadece benim kıyafetlerim vardı. Hızlıca kıyafetleri toplamaya başladım.
İki valiz hazırladım kendime. Kıyafetlerimi kremlerimi parfümlerimi bana ait olan her şeyi koydum içine. Taksi çağırdım.
Alt kata tekrar indiğimde duraksadım. Gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Boynumdaki ipe gitti parmaklarım. Nikah yüzüğümün takılı olduğu ipe. Başımda yavaşça çıkarttım ve masanın üzerine koydum.
Arkamı bir daha dönmeden evden çıktım.
Bu kadar oluyo bölüm uzatamıyorum😭
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüce Aşk l BXB
Novela JuvenilMpreg kurgusudur. Erkeklerin de evlenip hamile kalabildiği bir evrende geçmektedir.