Birkaç dakika önce elime tutuşturulan kağıda bakıyordum. Mahkeme tarihi belli olmuştu. Her şeyin sonuna geldiğimizi hissediyordum. Yaptığım tercihlerin beni yüz üstü bıraktığı gerçeğini kabullenmiştim.
Kimse hamileliğini böyle sorunlu bir dönemde geçirmek istemezdi. Bazen ona haksızlık ettiğimi yeterince ilgi göstermediğimi düşünüyordum. Nolursa olsun yaşadıklarımı bebeğime yansıtma hakkım yoktu.
Masadaki telefonu elime aldım. "Özge?" "Efendim aşkım." Hitap şekilleri herkese böyleydi. O yüzden şaşırmadım. "Mahkeme kağıdı ulaştı elime. Bu salıymış." Beni onaylayan sesler çıkardı. "Hı hı."
"Ben de seni arayacaktım. Son kez söyleceklerinin üzerinden geçmek ister misin?" Aslında konuşmak benim için de iyi olurdu. Sessizce Özge'yi onaylayıp telefonu kapattım.
Ben evin adresini verdiğim için kağıt buraya gelmişti ama Onur'a kağıt gitmiş miydi bilmiyordum. Duruşmaya gelmemesi benim için avantaj bile olurdu. Onu görmemek her şeyden daha iyi geliyordu bana son günlerde.
Üzerimi değiştirip Özge'yle her seferinde buluştuğum kafeye gittim. Her zamanki gibi erkenden gelmiş beni bekliyordu. Bazen bu kafede uyuduğu düşünüyordum. "Çok güzel olmuşsun." Gülümsedim. "Teşekkür ederim Özge."
İnsanları arkadaşı olması böyle hissettiriyordu galiba. Her ne olursa olsun sana destek verecek birinin olması. Aynısını Onur için de düşündüğümü ve yanıldığımı hatırlayınca yüzüm düştü. Hayatım boyunca kimseye güvenemeyeceğim gerçeğini bana Onur kazımıştı.
"Sadece bana söz verildiğinde boşanmak istiyorum diyeceğim o zaman." "Aynen öyle aşkım. Geri kalanı bana bırak. Donuna kadar alacağım." Son söylediği şeye kıkırdadım. Onur'a en az benim kadar nefret doluydu.
Çalan telefonumla Onur'un aradığını gördüm. Her şey biteceği için uzatmanın bir anlamı yoktu. Hızlıca açtım telefonu. "Onur?" "Ege konuşmamız lazım. Nerdesin?"
Sesinden kağıdın ona ulaştığı belli oluyordu. "Dışarda arkadaşımlayım." Hala ona açıklama yapıyor olmak moralimi bozuyordu. "Konum at. Geliyorum."
"Arkadaşımlayım dedim Onur. Ne söyleceksen şimdi söyle." Bana ait olan tek alanımı da elimden almasına izin veremezdim. "Ege özür dilerim. Çok özür dilerim. Son kez düşün Ege. Yaşadığımız güzel anları düşün. Benimle yaşadığın ilklerini düşün."
"Geçmişi düşündürmek bize hiçbir şey katmaz Onur. Asıl sen beni düşünüyorsan yarın mahkemede ayrılmak istediği söylersin. Ya da hiç gelme."
Benim için tamamen bitmişti. Aldattığı yalan olsun diye yalvardığım geceden onu unutarak uyanmıştım. "İznin varsa kapatıyorum." dedim ve cevabını beklemeden telefonu kapattım.
*
Mahkeme günü gelmişti. Beyaz giyinmeyi tercih etmiştim. Yumuşak kumaşlı bir üst ve pantolon giydim. Onur'un aksine bu gün benim için beyazı temsil ediyordu.
Gelen korna sesiyle evden çıkmam gerektiğini anladım. Özge beni bizzat evimden alacağını söylemişti. Toz pembe bir arabası vardı. Arkasında 'dikkat arabada bebek var' yazan cinsten bir arabaydı bu.
"Nasılsın?" Nasılım. Bilmiyorum. "İyiyim Özge. Sen?" "Ben de iyiyim sağ ol." dedi. İkimizin de gergin olduğu her halimizden belli oluyordu.
Özge için de önemli bir duruşma olacağını biliyordum. Şirketinde işler pek yolunda gitmiyordu ve bu dava onun için bir şans olabilirdi.
Yol boyu aramızda başka bir konuşma geçmedi. Kısa bir mesafeyle adliyeye gelmiştik. "Bir cübbe bulup geleceğim." diyip elini koluma sürttü. Gittiğinde girişte tek başıma kaldım. Rüzgarlı ve güneşsiz bir İngiltere günüydü. Üzerime giydiğim uzun kollu kazağın doğru bir tercih olduğunu anlamıştım.
İçimdeki ürpertinin geçmesini istercesine kollarımı kendime sarıp kollarımı birkaç kez okşadım. Destek almak için bir banka yaklaştım. Birkaç gündür üzerimde gözler hissediyordum.
Karşıdan gelen Onur'u gördüğümde içim buz kesti. Kenara çekilmek istedim ama hareket bile edemedim. Hızlı adımlarla yanıma geldi. Beklemeden önümde diz çöktü. "Ege özür dilerim." Bu diz çöküş daha öncesinde de yaşanmıştı. Gözlerimi ondan çekip etrafa baktım.
Mahkemenin önündeki siyah arabayı gördüm. Bir süredir peşimde gezen bir arabaydı bu. Sanki nereye gitsem peşimden geliyordu.
İçeri girdik ve mahkeme başladı. Onur kendisine bir avukat tutma zahmetine bile girmemişti.
"Müvekkilim kendisini aldatma gerekçesiyle Onur Soral'dan boşanmak istemektedir." Elimizdeki kanıtlar istenildiğinde Özge Sena'nın bana attığı fotoğrafları gösterdi. Gözlerim nedensizce Onur'u bulduğunda söylediği her şeyin yalan olduğunu anladım.
Fotoğraftaki kadını tanıyordu.
"Seninle alakası yok. Sadece... sadece o bana kendimi iyi hissettirdi Ege." Ses duvarlardan çarpıp vücudumu yaktı. Bugüne kadar yaşadığım her şey gözlerimin önünde yıkıldı.
Biraz daha iyi hissetmek için yanımda duran Özge'ye tutundum. Her an düşüp bayılabilirdim.
Gerçekler bir kez daha yüzüme çarptı. O kadar ağır geldi ki oturduğum yerde kalakaldım. "Gereği düşünüldü.." denildiğinde bile ayağa kalkamadım.
"Tutun bana Ege." Özge kolunu uzattı ve ayağa kalktım.
Boşanmıştık.
Önce babamın sesi kulaklarımda yankılandı. "Sevilmeyeceksin." İnce bir çizgiye dönüştü ses. Soğuk rüzgar yüzüme çarptı. Adliyenin bahçesine çıktığımı fark ettim. Gözlerim kapanırken bir çift kolun beni tuttuğunu hissettim.
Bi şerefsizden daha kurtulduk
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüce Aşk l BXB
JugendliteraturMpreg kurgusudur. Erkeklerin de evlenip hamile kalabildiği bir evrende geçmektedir.