"Ben geldim."
Kapı açıldı. Beni gördüğünde koşarak yanıma geldi Özge. "Ağladın mı sen?" Gözümdeki yaşı silip başımı iki yana salladım. "Yoo."
Ağlamak beni rahatlatıyordu. Hatta eve geldiğim ruh halimden kat kat iyiydim. Uzandığım koltukta oturur şekle geldim. Kendimi bu ayrılığa alıştırmıştım. Artık canım daha az acıyordu.
"Bir duş alıp geleceğim bebeğim." dedi Özge. Çok yorgun görünüyordu. Ona taşınarak onun hayatının düzenini de bozduğumu hissediyordum ve bu durum beni rahatsız ediyordu.
Mutfağa girip ikimiz için salata yapmaya kadar verdim. Acıkmıştık. Hızlıca malzemeleri alıp tezgahın üzerine koydum. Bir şarkı açarak modumun yerine gelmesini umdum.
*
Aradan üç gün geçmişti. Aynı şekilde yaşıyorduk Özge'yle. Yemek masasında oturmuş konuşuyorduk. "Koray'ı aramayı düşünüyor musun artık?" Bu konuda gece rüyalarıma girmesi dışında çok kararsızdım. Yeni bir hayat kurmalıydım.
"Bilmiyorum Özge." dedim. Birbirimize bakışımızı sonlandıran şey odada yankılanan telefonumun sesi olmuştu. Bilinmeyen bir numaradan gelen aramaydı. Özge aç dercesine kafasını salladı.
Telefonu açıp hoparlöre aldım. "Ege?" Bu Koray'dı. "Benim." Sesimi duyunca boğazını temizledi. "Koray ben. Birkaç gün önce tanışmıştık." Sözünü bölmeden onu onayladım. "İş teklifime cevabını merak etmiştim. Onun için aradım."
Kafam çok karışıktı. O an resmen telefonun başında hareketsiz kaldım. Aklıma gelen ilk saçmalığı söyleyerek "Yüzyüze olsak daha iyi olacak." dedim. Bana itiraz etmeden "Seni alabilirim istersen." dedi. Kararsız gözlerle Özge'ye baktığımda kafasını onaylarcasına salladı. "Olur. Konum atarım ben. 8 nasıl?"
Yarım saat sonrası gayet ideal bir saatti bence. "Nasıl istersen." diyerek telefonu kapattı. Herkese karşı mı bu kadar iyiydi yoksa sadece bana karşı mı bilmiyordum.
Belki de hamilelik hormonlarımın bana verdiği bir sanrıydı.
Açık televizyonla kafamı sesin geldiği yöne çevirdim. "Milli futbolcudan büyük skandal. Bir mekanda dört kızla birlikte gözüken Onur Soral dağılmış gözüküyor. Mekan çıkışı mikrofonlarımıza konuşan futbolcu neden ve kimden olduğunu anlayamadığımız şekilde sürekli özür diledi."
"Beter olsun." Özge'nin sesiyle geri masaya döndüm. "Bazen hep mi böyleydi de ben görmedim diyorum." Elini elimin üzerine koydu. "Seninle hiçbir alakası yok Ege. Bazı insanlar doğuştan kötüdür. Bazıları ise kötülüğünü göstermek için hayatlarındaki belki de en mutlu olacakları anı seçerler."
"Senden bir şey isteyebilir miyim Özge?" "Tabi aşkım." dedi samimiyetle. "Alacağımız tazminatı benim için kimsesiz çocuklara bağışlar mısın?" Bunu uzun süredir düşünüyordum. Bana dişlerini de göstererek sıcak bir gülümseme sundu. "Seve seve."
Saate baktığımda yaklaştığını gördüm. Oturduğum masadan kalkıp tabağımı makineye koydum.
"Ben hazırım." Üstüme siyah bol bir tişört ve siyah bol paça eşofman giymiştim. Nereye gideceğimiz hakkında hiçbir fikrim olmadığı için klasik şeyler tercih etmiştim.
"Çok güzel olmuşsun." Gülümsedim. Yanına gidip Özge'ye sarıldım. Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra "Gidiyorum." dedim.
Rezidansın kapısından çıktığımda Koray'ı gördüm. Beni fark ettiğinde arabadan indi. Burada ayakta mı konuşacağız diye düşünürken ön kapıyı açtı Koray. Bana kapı açmıştı. "Hoşgeldin."
"Hoşbuldum." Bu araba bir süredir peşimde olduğunu hissettiğim siyah arabaydı. Yüksek mercedes marka bir arabaydı.
Beni düşüncelerimden ayıran "Nereye gidelim?" sorusu oldu. "Canım tatlı çekti." dedim aniden. İçimden bir his tatlııı diye bağırıyordu adeta. "Tatlıcıya gidiyoruz o zaman."
Loş ışıklı bir mekandı geldiğimiz yer. Gürültü yoktu. Klasik müzik çalıyordu. Bir yıldır burada olmama rağmen ilk defa geldiğim bir mekandı ama beğenmiştim.
Siparişlerimiz önümüze geldi. Koray sadece kahve istemişti. Benim önümde ise meyvelisinden çikolatasına tatlılar duruyordu. Hangisini önce yesem diye içimden tekerleme sayıyordum.
Gözlerimi masadan ayırıp karşımdaki kişiye baktım. Rahatsız görünüyordu. Koray gözlerini mekanda gezdirdi. Bir şey canını sıkmışçasına ayağa kalktı. Ve arkama geçti.
"Oraya klima vuruyor. Ceketimi giy istersen."
Gülümseyerek teşekkür ettim. "Bir sorum var." dedim çatalı ağzıma götürmeden önce. Birbirimize daha açık olmamız gerekiyordu. "O gün adliyede olduğumu nerden biliyordun?"
"Seni takip ediyordum." dediğinde gerildim. "Neden?" Sandalyesini karşımdan alıp yanıma çekti. Elimdeki çatalı aldı ve tatlıdan bir parça böldü. "Göremiyorsun değil mi Ege?" Elindeki tatlıyı itiraz etmeden yedim. Söyledikleri hakkında yorum yapamaz hale gelmiştim.
Gözlerim yutkunduğunda kayan adem elmasına değdi. "İki yıl önceydi. Nasıl oldu bilmiyorum ama ben ilk görüşte aşık oldum." İfadelerimi kontrol etmek istercesine duraksadı. Gözleri yüzümde dolandı.
Bir his boynumdan belime kadar beni yakarak geçti. Yüz ifademi koruyama çalıştım ama ne kadar başarılı olmuştum bilmiyordum.
Aldığım ilk aşk itirafı değildi ama beklemiyordum. "İmkansızlığının farkındaydım ve bunu unutmaya çalıştım. O zamanlar sevgilin vardı."
"Her şeyi unutum hayatıma devam ettim Ege. Ta ki seni o davette Onur'la kavga ederken görene kadar. Atlattığımı düşündüğüm duyguların hepsi kalbimde yerini aldı." Bunu söylemenin onun için de ne kadar zor olduğunu görebiliyordum.
"Belki bir umut dedim Ege. Ve olmayacak bir şey oldu. Şu an buradasın. Senden bir cevap veya tepki beklemiyorum. Sadece beni yanlış anlamanı istemiyorum."
Karşımda aşkın yüceliğinden bahsediyordu.
"Cevaplamanı istediğim tek bir sorum var. Benimle İstanbul'a döner misin?"
Tam anlamıyla afallamıştım. Beklemiyordum. Böyle bir senaryo yaşayacağım aklımın ucundan bile geçmiyordu. Dudaklarımı araladım.
Buraya gelmeden karar verdiğim şeyi söylecektim. "İş teklifini kabul ediyorum." Şartlarım vardı. "Bebeğime zaman ayıramadığımı ve yorulduğumu hissettiğim zaman ayrılırım." diye ekledim. "Seni yormayacağıma emin olabilirsin."
EGEYİ BULDUM
Tam olarak hayalimdeki kişiliğe uyuyorrr ve sadece bir öneridir istediğiniz gibi hayal edebilirsinizz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüce Aşk l BXB
Teen FictionMpreg kurgusudur. Erkeklerin de evlenip hamile kalabildiği bir evrende geçmektedir.