Sekiz

2.6K 167 16
                                    

Tanıdık olan sesi tekrar duymam mideme saplanan bir acıya neden olurken yatakta hareket ettim. Eğer aynı şekilde oturmaya devam etseydim acıdan bayılabilirdim.

Sıkışan göğüs kafesimle üstümdeki pikeyi kenara atıp ayağa kalktım. Ne zaman aramızın düzeldiğini düşünsem Onur beni yanıltıyordu.

Lavabonun kapısına geldim. Soğuk suyla yüzümü yıkamak bana iyi gelecekti.

"Onur bize bunu neden yaptın?" Aklımdan bir türlü çıkmayan bu soruya yanıt bulamamak kendimi daha da kötü hissettiriyordu. Evde durursam kafayı yiyecektim. Beynimin içinde bir ses sürekli konuşuyordu.

Dış kapıdan çıktım. Nereye gideceğimi bilemez halde yürümeye başladım. "Ege." Sesin geldiği yere döndüğümde Burak'ı gördüm. Bahçesinden bana sesleniyordu. "İşin yoksa gelsene. Otururuz."

Benim için de birisiyle konuşmak iyi olurdu. Adımlarımın yönünü değiştirip yürüdüm çağrıldığım eve doğru. Burak zile basmama gerek kalmadan kapıyı açmıştı.

"Hoşgeldin." Muhtemelen şişmiş gözlerimi gördüğünde yüzü düştü. "Hoşbuldum. Teşekkür ederim çağırdığın için." Onun aksine yüzüme bir gülümseme kondurdum.

Kapıdan bana yol verdiğinde koridorda ilerledim. Sanırım bahçeye çıkmam gerekiyordu. Sitedeki tüm evler aynı şekilde dizayn edildiği için yolu biliyordum. Bahçeye çıkıp koltuklardan birisine oturdum.

Etrafı inceleme içgüdüsüyle gözlerim dolaştı etrafta. "Tek mi yaşıyorsun?" Başka birisine dair bir iz görmemiştim. "Evet. Birkaç haftaya kardeşim gelicek."

"Öyle mi? O ne iş yapıyor?" Kafamı dağıtmak için sorular soruyordum. Bunun onunla ilgilenmemle veya dikkatimi çekmesiyle bir alakası yoktu.

"Burada genetik mühendisliği okuyor. Kendi evini kapatıp yanıma taşınacak." Anladığıma dair başımı salladım. İnsanlarla kolay iletişim kuran birisi değilim. Ama bu durum Onur'dan sonra artmıştı. Genellikle konuşmamı istemez onu kötü düşürecek davranışlarla bulunmamı istemezdi. Bazen magazincilerin bana sorduğu soruları bile o yanıtlar nerede ne yapacağıma dair komutlar verirdi.

"İçecek bir şeyler ister misin?" Yere eğdiğim kafamı kaldırdım. "Fark etmez. Ama bazı şeyleri içemiyorum biliyorsun- " cümlemi bitirmeme izin vermeden "Bebek." diye o tamamladı.

Bebek.. bebeğim...

Bahçede tek kaldığımda aklımdaki düşüncelerin Onur'a kayması çok uzun sürmemişti. Titreşen telefonumla cebimden telefonu çıkarttım. "Alo?" Ses çıkartmadım. "Ege, orada mısın?" Konuşmamakta kararlıydım. Sesli bir nefes verdi Onur. "Demin kapatmak zorunda kaldım. Özür dilerim."

"Kimdi o kız?" "Neyden bahsediyorsun Ege?" Hala salağa yatıyordu. "Ben seninle konuşurken odanda olan kız kimdi?" Konuşmaya devam ettim. "Arkadan sana seslenen ve senin apar topar telefonu kapatmana neden olan kız kimdi?"

Buna vereceği cevaba hazır değildim. Her seferinde sormaktan kaçma nedenim de buydu. İçime ilk şüphe düştüğünde de şimdi de sormaya ve alacağım cevaba hazır değildim. Ve bir şey itiraf etmem gerekirse 'nolur bir cevap verme' diye içimden yalvarmamın sebebi de buydu. Onur nolur gerçek cevabı verme. Yaşadığım süre boyunca sadece bir kişi tarafından gerçekten sevildiğime inanıyım. Nolur.

Bir yatın içerisindeydik. Sadece ikimiz. İtalya'nın doğu kıyısından uzaklaşıyorduk. Gök karşımızda kırmızıya dönerken köşe koltuğun bir kenarına sıkışmıştık Onur'la. Arkama uzanmış elleriyle sarmıştı karnımı. Nefes alış verişini boynumda hissediyordum. "Seni seviyorum. Seni seviyorum Ege. Seni her daim seveceğim."

Kulağıma ordan da tüm hücrelerime yayılan sesle gözlerimi kapattım. Kendimi hiç hissetmediğim bir huzurun içinde hissediyordum. O benim ilacımdı. O benim her şeyimdi.

"Saçların gün batışından bile güzel." Turuncuya yakın saçlara sahiptim. Onur her fırsatta saçlarımın güzelliğinden bahsediyordu. Tüm vücudumu Onur'a döndüm. Bir elimi yanağına koyarak yavaş hareketlerle okşamaya başladım. Sakallarını kesiyordu. Pürüzsüz bir yüzü vardı. "Seni çok seviyorum Onur." Yattığım yerde yükselip dudak kenarına bir öpücük kondurdum Onur'un.

Elinin belimi bulması uzun sürmemişti. Sıkıca kavradığı belimle beni altına aldı. Sarı saçları alnıma dökülürken yaptığım tek şey sessizce onun hamlesini beklemekti. Bazen öyle hareketler yapıyordu ki kalakalmaktan başka bir şey yapamıyordum.

Gözlerinin dudaklarıma kaydığını gördüğümde sertçe yutkundum. İlk öpüşmemiz yaşanıcaktı birazdan ve ben daha önce kimseyle dudaklarımı paylaşmamıştım. Lise zamanında bir sevgilim olmuştu. Kimse tarafından doğru karşılanmadığı için el ele bile tutuşmamıştık. Ailem erkeklerden hoşlandığımı ilk o zaman öğrenmişti. Hatırlamak bile istemeyeceğim günlerdi.

Gözlerimi yavaşça kapattım. "Seni öpebilir miyim Ege?" Sorduğu soru tekrar yutkunmamı sağlarken gözlerimi açtım. Kafamı bir kez sallamamı cevap olarak aldığı anda dudaklarıma yapıştı. Dudaklarımı emmiyordu. Sadece üzerinde bir baskı hissediyordum. Bir elimi saçlarının arasına atarak onu kendime daha çok bastırdım.

"Ege?" Gözümün önünde anılar geçerken telefondaki sesle irkildim. "Söylediğim gibi bir menajere ihtiyacım vardı. Bersu bana yardım ediyor." Telefon başındaki Onur'u tamamen unutmuştum. Zihnim beni geçmişe götürmüştü. "Anladım. İyi geceler." diyerek kapattım telefonu.

Bahçeye giren Burak'ı gördüğümde elinde kocaman bir meyve salatasıyla gelmesini beklemiyordum. "Biraz beklettim kusura bakma." Bir kase bana verip bir kase kendisi aldı. "Teşekkür ederim." diyerek gülümsedim. "Bebeğe de iyi gelir."

Başımı öne eğdim. "Bak bebiş Burak abin sana meyve salatası hazırlamış." Elimi karnıma koyarak konuştum. "Şimdi yiyelim sen de bir an önce büyü." Kafamı kaldırdığımda bana parlayan gözlerle bakan bir Burak'la karşılaştım. Görmemle birlikte kafasını başka yöne çevirmişti.

"Teşekkür ederim tekrardan." Elimdeki boş tabağı masaya koymak için hareketlendiğimdeki elimdeki tabağı alarak masaya koydu Burak. "Bebeğini içerde sıkıştırmak istemeyiz." Bebeklerle ilgili gereğinden fazla bilgiye sahipti. Merakla sordum. "Bebeklerle ilgili bu kadar bilgiyi nerden biliyorsun?"

"Bahsettiğim kardeşimin bir bebeği var. Annesi doğum sırasında vefat ettiği için ailecek bakıyoruz Can'a. Bilgiliyim." Duyduğum şey üzülmemi sağlarken "Başınız sağ olsun." diyebildim. Birkaç saat konuştuktan sonra evime gitmek için izin istedim. "Kalsaydın? Başına bir şey gelirse yardım ederdim." "Karşı villadayım zaten." Telefonumu gösterdim. "Ararım."

Biraz karışık bir bölüm oldu ama Egenin beyninin de çok normal olduğu söylenemez şu an. Elimden geldiğince yazmaya çalıştım iyi okumalarrr<3

Yüce Aşk l BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin