İki

3.8K 219 46
                                    

Terleyen vücudunu yanıma attı. Karın kasları o kadar belirgindi ki nefessizlikten inip kalkan göğüsleriyle birlikte baş döndürücü duruyordu. Kafamı Onur'dan tarafa çevirdim. İçimden akan sıvıyı umursamadan yatakta uzanıyordum.

Yatak odamızda yankılanan tek şey nefeslerimizken kurumuş dudağımda dilimi gezdirdim. Boğazım bile kurumuştu. Yatakta doğrulmaya çalıştığım bu hareketimi gören Onur "Aşkım. Ne istiyorsun?" diye sordu.

Bana karşı hep ilgili olmuştu. İşimi evden yürütmeme tüm gün evde olmama rağmen ev işlerinde bana severek yardım ediyordu. İş bölümü yapmıştık ve ikimiz de tamamen uyuyorduk. Zaten uyumlu olduğumuzu söylerlerdi. Hep.

"Su alıcaktım." Cümlemi bitirmemle Onur dudaklarıma yapıştı. Biraz önce sevişmemişiz gibi hırsla öpüyordu dudaklarımı. Onun ıslaklığıyla dilim ıslandı. Ağzımın içine yolladığı dilini dudaklarıma hapsetmiş emerken çölde kalmış birisi gibi onu içiyordum.

Zar zor ayrıldığımızda "Duş alalım." dedim. Buna ikimizin de ihtiyacı vardı. Onur cevap vermeyince duymadığını düşündüm. "Aşkııım duş alalım."

Yüzü ciddileşti. Dağılmış sarı saçlarına rağmen yüzünün her hattı keskinleşti. "Benim gitmem lazım." Duyduğum şeyle kaşlarım çatılmıştı. "Neden?" O sırada ayağa kalkan Onur kirlendiği yerlerini silmeye başlamıştı. "Antrenman koymuşlar ona gideceğim."

"Gecenin 11inde hiçbir futbol antrenmanı olduğuna beni inandıramazsın." Ben konuşmaya devam ettikçe üstüne kıyafetler geçiriyordu. "Şampiyonluğa oynuyoruz biliyorsun. Ek antrenman yapıyoruz." En son asla anlam veremediğim şekilde makyaj masasının üstündeki güneş gözlüğünü kafasına takıp odadan çıktı.

Eşini yatakta öylece bırakıp gitmişti. Bu sanki... Sanki bir fahişeymişim gibi hissetmişti.

Arkamdan belime dolanan elle gözlerimi araladım. Aslında uyanmıştım ama yüzümü Onur'a dönmek istememiştim. Onur beş dakikadır boynuma öpücükler konduruyor kokumu içine çekiyordu. Ben ise hamile kaldığımı düşündüğüm geceyi tekrar gözümün önüne getirmiştim.

Hormonlardan mıydı yoksa bana eski değerini vermeyen kocamdan mıydı bilmiyordum ama sürekli gözlerim eskiye dalıyordu. Eski güzel anılara.

"Ben çıkıyorum bebeğim." Tam kulak mememin bitişine boynuma bir öpücük kondurmuştu. "Kahvaltı yaptın mı?" "Tesiste atıştırırım bir şeyler. Kendine dikkat et." Kafamı salladım sadece.

Dün akşam kucağına uyumuştum. Bir eli belimdeyken diğer eli karnımdaydı. Beni ve bebeğimizi öyle sıkıca sarmıştı ki elinden kaçıp gitmemizden korkar gibiydi. Daha bebeğimizden haberi yoktu. Ama dün gece varmış gibi davranmıştı. Veya bana öyle gelmişti.

Ne zaman olduğunu bilmediğim bir zamanda beni kucağından indirip yatağa yatırmıştı. Sonra da yanıma yatmıştı. Onur'la böyleydik işte.

Yataktan şort giydiğim bacaklarımı sarkıtıp doğruldum. "Acıktın mı?" "Ben acıktım. Hadi mutfağa inip bir şeyler yapalım." Çıplak ayaklarımı parkeye çarpa çarpa ebeveyn banyosuna yürüdüm. Aynaya baktığımda çirkinleştiğimi görmüştüm. Bu moralimi bozarken hemen yandaki raftan bir maske alıp yüzüme koydum.

Burnuma gelen çilek kokusuyla canım feci çilek çekmişti. Maskenin kenarından yesem nolurdu acaba?

Mutfağa indiğimde kendimi sadece avokado salatası yapmak istemişti canım. Bahçeye çıktığımda hala hazırladığım gibi duran masayı gördüm. Hayır Ege. Moralini bozmak yok. Dün gece çok güzeldi.

Salatamı bahçede yemekten vazgeçip salona adımladım. Böylesi daha iyiydi. O masayı görmeden.

Uyku modundaki bilgisayarımı açtım. Birkaç dizi araştırdığımda güzel bir şeyler bulmuştum. Ne kadar süredir izliyordum bilmiyordum ama çalan telefonumla daldığım diziden ayrıldım. Belki iki saat izlemiştim belki de üç saat. O kadar kaptırmıştım ki kendimi.

"Alo." Onur'du arayan. "Ege. İyi misin? Yanına gelmemi ister misin? Ne olduğunu söylersen buradan da çözebilirim belki? Ne oldu?" Onur'un art arda sıraladığı cümleler duraksamama neden oldu. "Onurrr." "Söyle aşkım. Söyle ki bileyim seni neyin ağlattığını."

"Kedi alalım mı?" Ağladığımın farkında değildim. Ama ağlıyormuşum. Duygularım tamamen altüst olmuştu. "Alalım bebeğim. Sen ne istersen alalım."

"Demin bir dizide gördüm. Çok tatlı. Bizim de olsun bir tane." Gördüğüm kedi beyazdı ve siyah noktaları vardı. Avcumun içine sığacak kadar küçük ve tatlıydı. Hatta adını bile seçmiştim. Hamsi koyucaktım.

Burnumu çektim birkaç defa. Elimin tersiyle de ıslanan yanaklarımı sildim. "Sen neden aramıştın?" Sonuçta Onur aramıştı beni. "Ben mi?" Demin yaşadığımız duygu karışıklığı ona da yansımıştı. Büyük ihtimalle ne yaptığıma anlam vermeye çalışıyordu. "Sen aradın ya Onur."

"Bugün maç var." Biliyordum. "Gelmek ister misin? Hm? Uzun zamandır birlikte bir şeyler yapmıyoruz." Gerçekten de uzun zamandır maçına gitmemiştim. Hamile kaldığımı öğrendiğimden beri. "Olur." dedim çekingen bir sesle. "Ben hazırlanırım o zaman." Genelde tek gidiyordum stada. Zaten yürüyüş mesafesinde olduğu için nefes almış da oluyordum. "Tamam güzelim görüşürüz akşam."

Ne giyeceğimi bilemez bir şekilde dolaba bakınıyordum. Acilen dolabımın baştan sona düzenlenmesi gerekiyordu. Hava sıcak olduğu için elimi kısa kalçalarımı saran kot şortuma attım. Üstüme giyecek bir şeyler bakarken Onur'un formasını gördüm.

15 numara giyiyordu. Benim uğurlu sayım olduğu için... Formayı hemen başımdan geçirdim. Bir kısmını şortun içine sokarak düzelttim. Onun formaları bana büyük geliyordu.

Kulağıma kulaklığımı takıp telefonumu cüzdanımı midem bulanır diye bir şişe su ve peçete aldım çantama. Orta boylarda bir çantamdı bu. Ve en sevdiğim çantamdı.

Kapıyı kilitleyip anahtarı da çantama attım. Kulaklığımda klasik müzik çalıyordu. Bebeklere iyi geliyormuş. Stada loca kısmından girdiğimde birkaç arkadaşımı gördüm. Bunlar Onur sayesinde tanıştığım arkadaşlarımdı. Ya Onur'un takım arkadaşının eşi ya sevgilisi ya da ailesinden birisi oluyordu. "Yiğit!"

Yiğit'i gördüğüme çok sevinmiştim. Bayadır görüşemiyorduk. "Ege!" Beni gördüğünde kocaman gülümseyip yanıma geldi. "Nasılsın?" "İyiyim. Sen nasılsın?" Birbirimizin iyi olduğu kararlaştırdıktan sonra dışardaki koltuklara adımladık.

Locanın iç kısmı ve tribünden oluşan dışarısı vardı. Yiğit'le yan yana oturduk. Maçın başlamasına daha yarım saat vardı. "Furkan'la nasıl gidiyor?" Masmavi gözlerini bana çevirdi. İnsan hamileyken en çok kime bakarsa çocuk ona benzermiş gibi bir şey duymuştum. Yiğit'e mi baksam ki?

"Evliliğimiz çok iyi Egeee. Sen de biliyorsundur. Bizden önce evlendiniz sonuçta. Evlilik bize o kadar yaradı ki. Sürekli benimle ilgileniyor. Bebek düşünmeye başladık bile."

Yiğit'in söyledikleriyle kendimi kıyasladığımda gözlerim doldu. "Anladım." diyebildim ağlamamaya çalışarak. "Çok mutlu oldum size. Hadi maçı izleyelim." Dolan gözlerimi göstermemeye çalışarak önüme döndüm.

Yüce Aşk l BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin