Onun bu soruyu sormasını anlayabiliyordum. Kocam dururken o davete onunla gitmeme bir anlam yüklemiş olabilirdi. Belki de o günden sonra bir şeylerin değiştiğini sanmış olabilirdi. Ama o gün benim tek amacım Onur'a karşı kendimi göstermekti.
Onur'un davetini reddettikten sonra Burak'a yazıp kulübün düzenlediği partiye gitmek istediğimi söylemiştim. Bana seve seve eşlik edeceğini ne zaman hazırlanırsam onu aramamın yeterli olacağını söylemişti. O gece partiye birlikte gitmiştik.
"Ailemin yanına dönmem lazımdı." açıklamasında bulundum. "Anladım."
Aramızda olan sessizliği tekrardan Burak bozdu. "Benim de Türkiye'ye gelmem lazımdı ama sürekli erteliyordum. Akşama uçağım var. İstanbul'a gideceğim." Türkiye'ye gelir gelmez yanıma mı gelmişti.
Bazen bir şeyi düzeltmeye çalışırken her şeyi mahvettiğimi hissediyordum. Kırılmıştım. Ama beni kıran kişinin değil başkalarının elini kesiyordum. Beni toplamak için uğraşanların canını acıtmak beni üzüyordu.
Gelen mesaj bildirimiyle telefonuna baktı. "Söylemek istediğin bir şey yoksa ben gidiyorum. Birkaç arkadaşımla daha görüşmem lazım. " dedi Burak. Başımı iki yana salladım. "Teşekkür ederim." Söyleyecek başka bir şeyim yoktu.
Onur dışında kimle konuşmaya çalışsam kelimeler dudaklarımdan çıkmıyor ağzımı bıçak açmıyordu.
Onu uğurladığımda ablamla kaldık. "Kimdi o?" "Arkadaşım dedim ya abla." Bana daha da derin baktı. "Emin misin?" İçimde aşka dair hiçbir kırıntı yoktu. "Eminim. Son kararım hatta." Ne kadar kendime itiraf edemesem de Onur benim her şeyimdi.
Bazen ondan almayı düşündüğüm intikam bile benim canımı acıtıyordu. Onur'a hala aşıktım. Kalbimin attığını hissettiren kişi oydu bana. Söylediklerini düşündüm. Gerçekten de kurtuluşumdu benim.
Ama o benim hayatıma ne kadar etki ettiyse ben de onun hayatını o kadar etkilemiştim. Belki de daha fazlasını. Benim onsuz yaşayamacağımı düşünüyordu ama asıl o bensiz yaşayamazdı. Hayatını düzene koyan bir eşi olmadıkça o hiçti.
Karnıma saplanan ağrıyla olduğum yerde kasıldım. Elimi reflekse karnıma götürdüğümde ablam düşmemem için koluma girdi. Yavaş adımlarla salona yürüdüm.
"O da beni bırakacak."
"Saçmalama Ege. Normal şeyler bunlar. Biraz uzan uyumaya çalış." Hamilelikte dördüncü ayım dolmuştu. Geriye kalan beş ayı nasıl geçireceğimi bilmez halde olmak beni daha da geriyordu. Gözlerimi kapattım. Dolmuş gözlerimden birer damla yaş aktı.
"Çok kilo aldım emin misin?" dedim. Parlayan gözlerle hayatındaki en değerli şeye bakıyormuş gibi bakıyordu. "Hadi bebeğim." Sesinde sabırsızlığı gizleyebiliyordu ama davranışlarında asla. Ellerini nereye koyacağını bilmez halde gezdiriyordu.
Ona yaklaştım. Kalbim yerinden çıkacakçasına atıyordu. Koltuğa önce sol dizimi bastırdım. Karnımdaki şişlikten rahat ve hızlı hareket edemiyordum.
Üzerimdeki bol tişört bile karnımı gizleyemiyordu artık. "Beni taşıyabileceğine emin misin?" diye sordum tekrardan. Karnımda ikimizden bir parça yokken Onur beni rahatlıkla taşırdı. Nerde olursak olalım beni kucağına alır etrafında çevirirdi. Şimdi ise karnımda ikimizden bir parça vardı.
Başını aşağı yukarı salladı. "Taşıyabilirim bebeğim. Hem kilolu değilsin." Söylediğine güldüm. Eğer çıkarsam tartı kırılır diye kiloma bakmamıştım bile.
Bir elimi omzuna koyarak destek almaya çalıştım. Sağ bacağımı da Onur'un öbür tarafına sabitledim. Bu sayede onu bacaklarımın arasına almıştım. İki elini de bana yardım etmek için belime doladı. Hissettiğim dokunuş iyi hissetmemi sağlarken kendimi yavaşça ait olduğum yere Onur'un kucağına bıraktım.
Beni rahatlatmak istercesine bacaklarını biraz daha açtı. Yüzlerimiz birbirine çok yakındı. Nefes alışlarımız birbirimizin yüzünde yayılıyordu. Ve her şeyden önemlisi aramızda doğacak olan bebeğimiz vardı.
Ellerimi Onur'un yüzüne dokunmak için kaldırdım. Bir eli tişörtümün altından belimi buldu. Soğuk dokunuşu gerilmemi sağlarken hassaslaşmış bedenimle inledim. "Onur..." üzerime eğildi. Dudaklarımı boynuma bastırdı.
Ona yer açmak istercesine başımı geriye yatırdım. Onun öpüşüne bu kadar ihtiyacım olduğundan bir haberdim. Öptüğü yerden dudaklarını ayırdığında biraz üstünü öptü. Kendine bir yol yaparak çeneme kadar çıktı.
Öptüğü her noktada bir alev çıkıyor yangınım giderek büyüyordu.
Bir elini çıplak sırtıma doğru çıkarttı. Eliyle belimi okşuyor bir yandan da masaj yapıyordu.
"Ege. Bana bak güzelim." Altımda hissettiğim sertlik kendini gittikçe belli ediyordu. O beni ne kadar çok etkiliyorsa ben de onu o kadar etkiliyordum.
Tekrar bakışlarımı Onur'a çevirdim. "Öpülmek istiyor musun?" Şu an hissettiğim duyguyu hiçbir şekilde anlatamazdım. Bana dokunması beni öpmesi her seferinde daha da iyi hissettiriyordu.
Başımı uysal bir kedi edasıyla aşağı yukarı salladım. Gözlerim Onur'un dudaklarında dolanıyordu. Eğer o öpmezse benim öpebileceğim bir ruh halindeydim.
Beni bekletmedi. Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı. Alt dudağımı dudaklarının arasına alırken yapabildiğim tek şey seslice inlemekti.
Aralanan dudaklarım arasından dilini dilimle buluşturdu. Bu hareketi kendimi ona bastırmama yol açmıştı. "Ege.."
Çalan alarm benzeri sesle gözlerimi açtım. Baş ucumda duran telefonum çalıyordu. Hala gördüğüm rüyanın etkisindeyken telefona uzandım. Onur'u özlemiştim. Beni öpmesini özlemiştim. Sevgiye olan açlığım hamilelik dönemimde daha da artmıştı.
"Efendim." Arayan Onur'du. "Ege." Sesi oldukça sarhoş geliyordu. "Ege orada mısın?" Bir şeyler söylesem bile anlam veremeyecek haldeydi. "Burdayım."
İkimizin arasında da bir sessizlik oldu. "Oradasın. Neden yanımda değilsin?" Hiçbir şey söylemedim.
"Ben çok kötüyüm. Lütfen yanımda ol Ege. Lütfen." Aşk aptalların işiydi. Ama hiçbir zaman zeki olduğumu iddia etmemiştim. "Her şeyi batırdım. Sensiz yaşayamıyorum. Özür dilerim." Onu bu halde görmek kalbimi acıtmıştı. Telefonu Onur'un yüzüne kapatıp tereddüt bile etmeden valizimi toplamaya gittim.
Arkadaşlar ege biraz şey....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüce Aşk l BXB
Teen FictionMpreg kurgusudur. Erkeklerin de evlenip hamile kalabildiği bir evrende geçmektedir.