Altı

3.1K 163 20
                                    

Sabah 12sinde benden bölüm
Ben şok

Elimi Burak'ın elinden çekerek Onur'a döndüm. "Elin kanıyor." Gözleri hala kanaması durmamış elimi bulduğunda masadan bir peçete alıp yanıma geldi. "Bastıralım. Kanaması durur."

"Bir şey yok iyiyim." dedim görüntümün aksine.

Onur elimi gazlı bezle sardıktan sonra üçümüz de salondaydık. "Onur tanıştırıyım. Karşı komşumuz Burak." Kaşlarını kaldırdı. "Öyle mi? Memnun oldum." Yüzünde memnun olduğuna dair hiçbir ifade yoktu.

Uzattığı eli sıktı Burak. "Sen de iyiysen ben gidiyim artık. Bardaklar için de teşekkürler." dedi bana dönerek. Sadece gülümsedim.

Koltukta oturuşumu bozmadığımı gören Onur Burak'ı yollamak için arkasından gitti.

"Neydi bu şimdi?" Sesi kontrolsüz çıkmıştı. "Ne neydi?" "Ben evden çıkıyorum ve anında eve tanımadığım birisi geliyor. Normal mi sence?"

"Karşı villaya tanışmış Onur. Bardakları olmadığı için iki bardak istemeye gelmiş." Neden abarttığını hala anlayamamıştım.

"O yüzden ben eve girdiğimde lavabonun başında el eleydiniz." Beni suçlamaya çalıştığı konu giderek canımı sıkarken sustum. "Konuşmak istemiyorum." diyerek kapattım konuyu.

Bir an önce yatak odasına çıkıp kendimi yatağa atmak istiyordum. Ayağa kalktım. Onur'un bakışları üstümdeyken önünden merdivenlere doğru yürüdüm.

"Ah." Aniden karnıma saplanan ağrıyla neye uğradığımı şaşırmıştım. Kolumda ve belimde iki baskı hissettiğimde bunun Onur'a ait olduğunu anladım. "İyi misin?" "İyiyim!"

Sesim biraz yüksek çıkmıştı. Bunu Onur da fark etmişti ama vücudumdaki ellerini çekmedi.

Merdivenden çıkmama yardım ederek beni yatağa yatırdı. Üstümü örttü.

Gözlerimi araladığımda etrafta rahatsız edici bir sessizlik vardı. Onur evde olduğunda genelde ya pes oynar ya da bilgisayar oyunlarıyla birileriyle konuşurdu. Havanın da kararmış olmasıyla yatağımdan kalktım.

Alt kata indiğimde hiçbir ışığın olmamasıyla kaşlarımı çatarken Onur'un evde olmadığı düşüncesi geldi aklıma. Belki de sıkılıp dışarı çıkmıştı.

Salona geldiğimde yere kadar olan camlar ve üstündeki tül perdeler kapalı olmasına rağmen bahçede bir ışık gördüm. Sanki alevler vardı. Birkaç adımla perdeyi açtığımda yere serpilmiş kırmızı gülleri yanan mumları ve Onur'un hazırladığı masayı gördüm.

"Sevgilim." Elini bana uzattığında hala şaşırmış halde ona bakıyordum. "Geçmiş evlilik yıldönümümüz kutlu olsun."

Dediği şey gözlerimi doldururken yavaş adımlarla Onur'un gösterdiği yere yürüdüm. Sandalyemi çekti ve oturmamı sağladı. Her zaman çok nazik birisi olmuştu zaten. 

Yemekleri servis ettiğinde duyduğum koku midemi bulandırmıştı ama ona belli etmemeye çalıştım. "Beğendin mi?" Onur'un hevesli görünen tavrına karşı memnuniyetle kafamı salladım. Köfte yapmıştı. Üstüne de patates püresi koymuştu. Yanına pilav ve birkaç sebzeyle güzel bir tabak hazırlamıştı.

Masadaki mumların alevleri Onur'un yüzüne yansırken ona baktım. Aşık olduğum yüzünü inceledim. Üç yıldır baktığım yüze bir kez daha baktım. Biz mutluyduk. Bunu bize neden yaptı.

Minik bir kısmını yediğim yemeği tabağa bıraktım. Düşen çatal sesiyle Onur gözlerini bana çevirdi. "İyi misin?" Son zamanlarda sıkça duyduğum soruya gerçek cevabı verememekten çok yorulmuştum. Ona cevap vermedim.

Ayağa kalktı Onur. Ben içeri geçeceğini düşünürken sandalyesini sandalyemin yanına koydu. "Bir şeyler yiyelim. Sabahtan beri açsın." Çatalımı eline alıp köfteden bir parça böldü. Ağzıma götürdüğü yemeği itiraz etmeden yedim. Bu halime gülmüştü.

Sonrasında yeşilliklerden yaptığı salataya batırdı çatalı. "Ama sen yemiyorsun. Sen de ye." Kaşığı alıp pilavdan Onur'un ağzına götürdüm. "Dur. Boğuluyordum." Sanırım biraz fazla almıştım pilavı.

"Eskisi gibiyiz." dedim kendim tutamayarak. "Eskisi?" "İşte sen ben. Mutluyuz. Hayalini kurduğumuz gibi evlenmişiz. Üstelik ben hamileyim!" Son kısma doğru sesim yüksek çıkmıştı. Birkaç dakika önceki ruh halimden eser yoktu.

Utangaçlıkla susarken Onur hiç beklemediğim bir şey yaptı. Eğilerek karnımı öptü. Bu birkaç saniye duraksamamı sağlarken Onur koyduğu elini karnımdan çekmemiş üstüme eğilmiş haldeydi. "Babasını da öpüyüm mü?"

Sorduğu soru duraksayan dış görünüşüme karşıt içimde fırtınalar kopartmıştı. Çok yakındık. Beynimi kontrol edemeyecek derecede yakındık. Ama "Hayır." dedim güçlükle.

Üzerime eğilmiş duruşunu dikleştirdi Onur. "Anladım." dedi ama sesi fısıltıdan farksız çıkmıştı. "Bir şeyler daha yiyelim." Çatalı eline alıp bana yemek yedirmeye devam etti.

"Tatlılar geliyor." Elinde iki tane çikolatalı mousse taşıyan kocama baktım. Üstünü de meyvelerle süslemişti. Yanımdaki sandalyesini değiştirmeden tekrar yanıma oturdu. Benim kaşığımı aldığında "Kendim yiyebilirim." dedim.

Gerçekten de eskisi gibiydi. Fazla eski ve fazla güzeldi. Güzel olmasının en önemli sebeplerinden birisi birbirimizi seviyorduk ya. Aramızda sevgi vardı. Aşk vardı. O günlerden bu günlere bakacak olsak sadece gülerdik. En azından ben gülerdim. Benim için her şeyi feda edeceğini söyleyen kocamın beni aldattığını görmek gerçekten de komik olurdu.

Evimizin bahçesinde oturuyorduk. Yanımdaydı. Biz bir şeyleri başarmıştık. Sonra da elimize yüzümüze bulaştırmıştık. Kararımı verdim. Onur'u bebeğinden koparamam ama kendimden olabildiğince uzak tutacağım.

Yüce Aşk l BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin