Beş

3.3K 171 43
                                    

Yorgun bedenime ve aşırı uykuma rağmen uyuyamıyordum. Saate baktığımda gecenin üçüne geldiğini gördüm. Yatağın bana ait kısmına uzanmış yatıyordum.

Onur hiçbir şey söylemeden çıkmıştı ve bir daha gelmemişti. Onu telefonla aramak ise benim içimden gelmemişti. Sesini duymak istemiyordum.

Alt kapının açılış sesini duydum. Gözlerimi hızlıca kapattım. Uyanık olduğumu bilmesini istemiyordum.

Yatağın arkamdaki kısmı çökeldi. Onur'un yorganı kaldırmasıyla tüm vücudum buz kesmişti. Dibime girdiğinde aldığım yoğun alkol kokusuyla içtiğini anladım. Buram buram kokuyordu. Bir elini her zaman yaptığı gibi belimden geçirip karnıma sardı.

Karnımı okşamaya başladığında ses çıkartmamak için zor duruyordum. Uyumadığımı anlarsa elini karnımdan çekerdi. Her ne olursa olsun bunu istemiyordum.

Mutfaktan gelen yemek kokularıyla gözlerimi araladım. Normalde beni görmemek için erkenden antrenmana giden kocam bana kahvaltı hazırlıyor olmalıydı. Üstümdeki kısa kollu saten üstü ve uzun altı umursamadan yataktan kalktım.

Genellikle kahvaltıya pijamayla inmiyordum ama bugün içimden üstümü değiştirmek gelmemişti. Onur kapıda bekleyen beni fark etti. "Günaydın aşkım. Gel otur." "Günaydın." dedim bozuk bir sesle. "Portakal suyu aldım marketten. Bardaklara koyup geliyorum."

"Antrenmanın yok mu senin?" İkimiz de masaya oturmuş bir şeyler yemeye başlamıştık. Onur omlet yapmıştı. "Bugün yok. Öğlen bir kutlama olucak klübün gideriz dimi?" Futbol klübünde her şeyin mükemmel gittiğini biliyordum. Ama yorgun hissediyordum.

"Ben gelmesem?" Kaşlarını hafifçe çattı Onur. "Neden?" Tüm gece uyumayıp seni beklediğim için olabilir belki.

Sakin ol Ege. Pozitif kal.

"Yorgun hissediyorum." açıklamasında bulundum. Bahanemi beğenmemiş gibi yüzünü salladı. "Bu mu yani? Tek başıma gidemem Ege. Magazin orada olacak lütfen."

"Yorgunum dedim Onur." Seslerimiz yavaş yavaş yükseliyordu. "Yorgun falan görünmüyorsun. Sen yine başka bir şeye sinirlenmişsin ama sinirini böyle çıkartıyorsun."

"Evet sinirliyim. Sana sinirliyim. Dün sana dedim ki hamileyim. Cevabın ne oldu peki? Beni masada öylece bırakıp gittin. Üstüne eve geldiğin saat üçtü!"

Kelimeler ağzımdan hızlı hızlı dökülürken Onur sadece yüzüme bakıyordu. "Tamam. Tamam sakin ol. Elindeki bardağı bana ver. Gel otur." Elini uzattığında fark ettim ayağa kalktığımı ve elime bardağı aldığımı.

Tekrar yerime oturduğumda Onur iki eliyle iki elimi tutmuştu. "Bana bak." Bakmadım. "Lütfen." "Ege ben korktum. Böyle bir sorumluluğa hazır değildim. Beklemediğim bir anda söyledin. Ama tüm gece düşündüm. Baba nasıl olunur bilmiyorum ama öğreneceğim."

Yalan söylüyordu. "Eve geldiğinde içki kokuyordun Onur." Onun geldiği saatlerde uyanık olduğumu anlamıştı. "Üstüme sinmiş. Ben içmedim." Ona inanmak istedim. Bana baktığı gözleri gördüğümde ona tüm kalbimde inanmak istedim.

Önce gözlerimi ondan çektim. Sonrasında da ellerimi. Kafam çok karışmıştı.

"Gitmem lazım. Özür dilerim." Bana ne kadar ısrar etse de kutlamaya katılmayacağımı söylemiştim. Yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacım vardı. Kariyerini o kadını bilmiyorum ama benden her defasında öteye koymuştu. Başarı ve başarıyla gelen ün onu tamamlıyordu sanki.

Bilgisayarı açıp mutfaktan bir şeyler almaya gittim. Acıkmıştım sanki. Dolabı açtığımda Onur'un tüm içkileri ve zararlı abur cuburları attığını gördüm. Dolapta bir sürü meyve vardı.

Meyveleri güzelce yıkayıp bir tabağa koydum. Bilgisayarımın başına geldiğimde açıldığını gördüm. Hikaye yazıyordum. Daha doğrusu hikayeler. Bir hesabım vardı ve orada paylaşıyordum.

Birkaç satır yazdığımda dışardan gelen sesin dikkatimi dağıttığını fark ettim. Bilgisayarı kapatıp dışarı çıktım. Birkaç haftadır boş olan karşı villaya taşınıyorlardı. Evin eski sahiplerinin gitmesine üzülmüştüm çünkü arada oturup konuşuyorduk.

Neyse ki hızlıca yeni birileri taşınmıştı. Eşyaları taşımayı bitirmek üzere olduklarını gördüm. Zaten çok eşya yoktu benim gördüğüm.

Eve geri dönüp tabakta kalan meyvelerimi yemek tek düşüncemken düşüncemin bana yön vermesine izin verdim.

Onur'la ilgili düşüncelerimi düşünmeyi her seferinde erteliyordum. Vereceğim kararlar beni korkutuyordu. O yüzden uzak durmaya çalışıyordum o düşüncelerden. Çalan kapıyla kapıya koştum. Belki de Onur bensiz sıkıldığı için partiyi bırakıp gelmişti.

Kapıyı açtım. Tanımadığım birisi duruyordu. "Hello. I'm your new neighbor." Karşı villaya taşınan kişi gelmişti. Gülümsedim sadece. "Can I take two glass?" Sonrasında açıklamasına devam etti. "I forgot some boxes in old house."

"Please wait." dememe rağmen açık bıraktığım kağıdan içeri girdi. İyi ki pijamalarımı değiştirmiştim. Boş meyve tabağını mutfağa götürmek için aldım. Gözümün kararmasıyla tabak yere düşmüştü. "Hay aksi." "Türk müsün?"

Misafire döndüm. "Evet. Sanırım sen de." "Evet." diyerek gülümsedi. Yere eğilip dağılan tabak parçalarını toplamaya başladım. Yanıma eğilmişti. "Adım Burak bu arada." "Memnun oldum. Ben de Ege."

"Ah." Elime batan porselen parçasına baktım. Kesilmişti. "İyi misin?" diye sordu Burak. Başımı salladım ama gözlerim çoktan dolmuştu. Bu ağlama görünenin aksine her şeyin üst üste gelmesiyle yaşanmış bir ağlamaydı.

Burak ayağa kalktı ve beni hızlıca ayağa kaldırdı. Mutfak lavabosunun yanına geldiğimde suyu açmış elimdeki kanın gitmesini bekliyorduk. Sürekli kanadığı için Burak arada baskı uyguluyor sonra elini tekrar çekiyordu.

O an fark ettiğim şeyle irkildim. Fazla yakındık. Vücudumuzun yanı birbirine temas etmiş haldeydik. Zaten dar bir alan olduğu için daha da yakındık. Bir adım yana kaymak istesem de akan suyun altında elimi kavrayan eli buna izin vermedi. "Dur."

"Ege?" Arkamdan gelen sesi duyduğumda gözlerimi kapattım. Yanlış duyduğumu umarak arkamı döndüm. Onur sinirli gözlerle bize bakıyordu.

Yeni kişi diye tutturan @sevimliresi ye ithafen

Yüce Aşk l BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin