Ay helloooo
Bana sovmeyin hepinizi seviyorum kısa olduğunun farkındayım yarın yazacam inşallah
İyi okumalarrrrrd
🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛🌛
Kimsenin görmediği, ne halde olduğunu bilmediği birirleri vardı her zaman. Yazın sıcağında, kışın ayazında, yağmurun soğuğunda, kör kurşunların içinde biz gormesekte bu yiğitler vardı.
Gariban çocuğuydu bu yiğitler. Yiğitlik hamurları kerpiçten bir evde yoğruldu hepsinin. O elleri öpülesi anneler ne zorlukla yetirmişti kim bilir bu bedirin aslanlarını?
Bugün bu milletin canı güvendeyse o anneler sayesindeydi.
Önce vatan dediler. Anneden, babadan, yârdan, paradan, mulkten önce vatan...
Önce vatan diyenlerinin yurduydu bu vatan. Sıcak yatağından kalkıp soğuk taşı kendine yatak edenlerin yurduydu. Kundaktaki bebek sıcak yatağında huzurla uyusun diye karların içinde soğuktan dolayı şehit olanların yurduydu. Bir anne bebeğiyle mutlu olsun diye kendi çocuğuna telefonda babalık edenlerin yurduydu . En çokta bu yurt için bu millet için canından geçenlerin yurduydu.
Türk'ün yiğitleriydi işte..
Görevleri bitince herkes helikoptere bindi. Yanlarında al bayrağa sarılmış bır yiğit, dönerlerdi yurtlarına. Annesine, eşine, evladına ne diyeceklerini bilmeden giderlerdi.
Hüseyin astsubay. Çıkan sıcak çatışmada şehit düşmüştü. Kanı beş para etmez bir itin kurşununa şehit düşmüştü.
Son nefesinde dahi dediği tek şey vardı o da "vatan sağolsun"
Bu yiğitler böyleydi işte. Son nefeslerinde bile akılda sadece vatan vardı çünkü küçüklükten kazınmıştı onun aklına. Elbette ailesi geldi aklına geride bıraktıkları ama evvela önce vatan.
Yara aldığında bölgeye helikopter gelememişti çünkü uçak savarlari vardı o kansizların. Hepsini temizledikten sonra yere ine bildi helikopter.
Helikopter gelene kadar elinden geleni yaptı Sabri. Şuan ona canını verebilse düşünmeden verirdi ama elinden hiçbir şey gelmezdi. Son kez baktığında nabzına anladı Hüseyin astsubayin şehadete vardığını
Kimsenin ağzını bıçak acmazdı. Ne diyebilirlerdi ki?
Şehidimize tören hazırlamışlardı. Yiğidimizin babası da şehit düşmüştü 2000 yılında. Annesi tek başına büyütmüştü. Tören başladığından beri bir damla bile göz yaşı dökmedi. O kansizlara fırsat vermezdi ama eşi o kadar dirayet gösteremedi. Ağladı. Tören boyu bir kenarda sessiz sessiz ağladı. Oğlu 10 yaşındaki Ali de gözünden yaşlar süzülürdü ama kendi istegiyle değil izinsiz dökülürdü. O gün kendi kendine söz verdi bir gün babamın intikamını alacağım. Hiçbir şeyden haberi olmayan 5 yaşındaki hilal ise babasının al bayrağa sarılmış tabutunun başına vardı. Tabutun başındaki resmine baktı "anne bu babam mı" daha da ağlaması arttı kadının. Pek saverdi Ayşe hilali kucağına alıp kenara çekti. Sonra şehidimiz için son görevlerini yerine getirdiler
O gün pence timinin aileleri şehit ailesine destek vermek için törene gelmisti. Ayşe'nin yanında nida da geldi. Uzaktan boraya baktı. Dimdik dururdu asla başını yere egmiyordu ama gözündeki keder o kadar derindi ki. Öyle yorgun öyle yaralı duruyordu ki bir an önce yanına gitmek istedi nida. Yanına gidip sarıp sarmalamak istedi.
Tören bitince komutan timine istirahat verdi. Herkes bir yere dağılırken bora bir kamelyaya oturdu. Kamelyanin masasının üzerine kafasını gömdü. Ağlamak istemiyordu. İntikamı elbette alınacaktı ama içi sogmayacaktı .
Sessizce yatarken bir kıpırtı duydu. Ona usul usul yaklaşan birini duysada kafasını kaldıracak hâl bulamadı kendinde. Sanki dünyanın yükünü omzuna yüklemişlerdi de kalkamazdi yerinden.
Oğlanın yanına yaklaştı usulca omzuna dokunduktan sonra yavaşça yanına oturdu "Bora.." kızın sesini duyunca kafasını kaldırdı hızla "nida.." oğlanın gözlerindeki kedere yüreğinde hissederken hiçbir şey demeden daha da sokuldu ve kollarını boynuna sardı. Çenesini oğlanın omuzuna koydu "iyi misin?" Kızın yaptığını ilk başta idrak edemese de kızın nefesini boynunda hissedince biraz olsun kendine gelmiş kızın beline kollarını sarmıştı sıkıca. Yavaşça kafasını kızdan tarafa çevirip boynundaki boşluğa sokuldu. "Değilim" nasıl olabilirdi ki? "Biri daha gitti.." Ağlamamak için kızı daha da sarmalayıp kendine daha çok bastırdı. "Yoruldum nida, çok yoruldum. Sevdiklerimi şehit vermekten yoruldum. Şehit ailelerine kötü haber vermekten, o küçük çocuklarının yüzündeki kederi görmekten, her defasında bu itlere şehit vermekten yoruldum." İzinsizce aktı bir damla gözyaşı Boran'nın. Kızın boynundan aktı gitti. Gözyaşını teninde hissedince bu sefer kız başını oğlanın boynuna gömdü.
Hiçbir şey demedi. Anlatmasına izin verdi. Anlatırsa biraz olsun rahatlar umuduyla
Sanki eksik parçası tamamlanmış gibi rahatlama geldi boraya "sevdiklerim her defasında gitmek zorunda mı? Annem babam komutanlarım arkadaşlarım. Hepsi . Hepsi şehit düştü bu itler yüzünden" sinirle kızın kazağını sıktı farketmeden
"Bora.." yavaşça ayrıldı oglandan eliyle yüzünü hapsederken alnını alnına dayadı, gözlerini kapattı. Kızın nefese yüzüne her değdiğinde biraz olsun huzur buluyordu içi.
Biraz daha kaldılar öyle. Ne yapacağını bilmez bir sekilde. Birbirlerinin sıcaklığında sakinlediler.
Gelen pıtırtı sesiyle kafasını istemeyerek çekti oglandan. Kız gidince boşluğa düşmüş gibi hissetti.
Nida arkasını döndüğünde Ayşe'nin geldiğini gördü "artık gidelim mi?" Olmulu anlamda kafasını salladı nida. Ayşe gittikten sonra Bora'nın eline uzandı "hadi gidelim" ayağa kalktıktan sonra yavaşça elini çekti.
İsteksizce kalktı oturduğu yerden. Nida köşeyi dönene kadar bırakmadı elini.
Önde cengiz ve Bora arkada Ayşe ve nida oturmuş gidiyorlardı. Bora arabayı sürerken cengiz dışarı bakıyordu kederle.
"Büşra abla çok kötüydü"
"Nasıl olmasın ki nida? Ciğeri yanıyordur şimdi"
"Öyle çok kötü bir durum. Sevdiğin adamın şehit düşmesi bir de çocuklar var. Allah yardımcısı olsun"
"Amin. Ben .. ben dayanamam" sesi kısıldı Ayşe'nin düşündüğü şeyle. Gözlerini kapatti düşünmek istemediğinden
Nida aklına gelenlerle aynadan ona bakan boraya baktı. İkisinin de gözünde aynı şey okunurdu.
Korku.
Kaybetme korkusu. Nida aklına gelen şeyle hızla çekti gözünü. "Ben de.."
Aklına gelenlerle yüreği acıdı sanki. Bunu ona yapamazdı...
Cengizle Ayşe'yi evine bıraktıktan sonra kendi evlerine doğru yol aldılar. Cengiz inince öne bindi nida. Yol boyu tek kelime etmediler. Apartmana geldiğinde de.
Kapılarının önüne geldiğinde bir şey demeden kapısını açtı Bora. "Yanına gelmemi ister misin?"
"Teşekkür ederim biraz dinlensem iyi olacak" anlayışla kafasını salladı nida "bir şey lazım olursa burdayım"
Bir şey demeden girdi içeri Bora.
Bunu ona yapamazdı. Gencecik birinin hayatını mahvedemezdi. Onun canını yakmaya hakkı yoktu.
Kendisi asker olurken her şeye katlanmıştı ama işin bu tarafini düşünmemişti. Kendi canından vazgeçmişti ama boyle bir şey olduğunda bir güzelin canının yanacağını ama bilmezdiki böyle bir guzelin hayatına gireceğini.
Bugün astsubayın ailesini gördüğünde de böyle hissetmişti.
Asker eşi tek başına büyütürdü bebeğini. Onlar vardı ama yoktu. Yokluğa aşıktı asker eşleri. Bazen bir gün bazen bir hafta bazen 3 ay gelmezlerdi görevden. Bundan dolayı hem annesi hem babası olurlardı.
"Bunu sana yapamam nida yalnızlığıma seni de dahil edemem. Yandığım ateşte seni de yakamam"
Korktu onu yalnız bırakmaktan. Onu kendine bağlayıp kimsesizlige koymaktan korktu. Kızın gözüne baktığında koyamadı ona bunu yaşatmayı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevda sarmalı / Bornid
General Fictionkomşuluktan can yoldaşlıgına uzanan bir sevdanın hikayesi 🌼