M-13

173 15 31
                                    

🧁* 🦁
*Fransa Günlükleri*

Her şey bir yanılsama olsa bile yaşadıklarım gerçek diyorum kendime. Her şey bir yanılsama olsa bile... Aklım hala başımda. Varlığım delirmediğimin en güzel örneği hatta.

Fransa'da geçirdiğim aylardan herhangi bir günün içindeyim. Karşımda asılı duran sipariş fişini alıp avucumda katladıktan sonra çöpe bırakıyorum.

"Mutfağı kapatmamıza yarım saat kaldı."

Mathis'in sesi beni kendime getiriyor. Beline bağladığı önlüğü gevşetirken karşımdaki tezgaha yaslıyor bedenini.

"Eve gitmek için sabırsızlanan biri var."

"Masal... Hadi ama burası kapanabilir ama içmek için bizimle takılabilirsin."

Mutfakta çalışacağın insan da yemekler kadar önemlidir der Cedric. Sonuna kadar haklı çıkıyordu. Mathis, dışarıdan soğuk bir imaj çizse de arkadaş olduktan sonra gösterdiği yakınlık bambaşkaydı. Kollarındaki dövmelerle başlı başına bir tarzı vardı ve küçük motoruyla başına geçirdiği kaskla komik görünse de her yere üşenmeden gidebiliyordu. Çoğunlukla Cedric'i delirtiyor olsak da birbirimizle çalışmaktan inanılmaz keyif alıyorduk.

Gülümseyerek ellerimi tezgaha yasladım ve ona baktım.

"Bana bu sabah yaptığın sosun reçetesini verirsen düşünebilirim."

"Bana bilmediğim bir Türk yemeği öğretme sözü verip kaçan mı bunu söylüyor?"

"Hayır, hiç de bile!"

Belimdeki önlüğün düğümünü yavaşça çözdükten sonra yerine asıyorum. Mathis'le karşılıklı iddiaya girmenin sonuçlarını yaşıyordum.

"Bak Türkiye güzeli..." derken sırıtmaya başlamıştı. Elimi belime yerleştirirken tek kaşımı kaldırmış yüzüne bakıyordum. "Şuraya geleli neredeyse bir sene oluyor ve sen hala benden reçete saklıyorsun."

"Mathis, çok tatlı olduğunu sana söyleyen oldu mu?"

"Konuyu değiştiriyorsun."

"Bence Cedric beni çağırıyor."

Gülerek kolunu omzuma sardığında ondan kurtulup mutfak bölümünden koşar adımlarla çıkmıştım. Cedric, girişteki "açık" yazısını "kapalı" olarak çevirmekle meşguldü.

"Çıkıyor musun? Mathis nerede?"

"Buradayım!"

"Ah... İyi iş çıkardınız çocuklar. Kasayı kapatıp bende çıkıyorum."

"Cedric acaba-"

"Küçük hanım, söyleyeceğin şeyi unutma ama telefonun ısrarla çaldı. Nereye koymuştum..." diyerek etrafı taramaya başladı ve sanki aklına gelmiş gibi kasaya doğru yürüdü. "İşte, burada!"

Çekmeceden çıkardığı telefonumu elime bıraktıktan sonra işine dönmüştü. Kibarca teşekkür ettiğimde her zamanki gülümsemesi yüzüne yayılmıştı. Mathis'e baktığımda merakla bana bakıyordu. Telefonun şarjı bitmiş kapanmıştı. Kim bilir ne zamandır bu haldeydi... Varlığını bile unutmuştum.

"Küçük hanım, babanla konuştun mu bakalım?"

"Hala tereddütleri var," dediğim an bakışlarım ikisi arasında dolaşmıştı. Cedric elindeki kağıtları önüne bırakıp dikkatini bana vermişti yeniden.

"Bakın siz ikiniz her ne kadar ara sıra beni delirtseniz de sizi seviyorum çocuklar. Senin de dönmeni istemiyorum Masal."

"Biliyorum fakat..."

MasalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin