M-8

306 25 69
                                    

"Sana duyduğum aşktan korkuyorum. Çünkü biliyorum ki bu beni mahvedecek. Ve buna izin vereceğimi de biliyorum. Çünkü zoru seviyorum."

🦁*🧁

[ Medya: Arslan Karayel ]

Kalbimin sesi kulaklarımda uğultu olarak yankılanıyordu hala. Bedenimin verdiği tepkileri çözmeye çalışmakla uğraşmıyordum artık. Bir insan nasıl kalbiyle hareket etmeden yaşayabilirdi onu düşünüyordum.

İnsanı insan yapan pek çok şey vardı. Merhameti, vicdanı, aklı... Öyle ya, bunların toplamı bir kalp eder miydi?

İnsanların duygularını çepeçevre saran kalp her şeyi silip süpürüyor muydu? Hangisi bize insan olduğumuzu hatırlatırdı sahi? Kalbimizle aldığımız kararlar mı yoksa mantığımız mı? Arslan'ın cevabı zihnime yığılan birçok soruya gebeydi artık.

Orman gözleri gitmiyordu gözümün önünden bir türlü. Öylesine şeyler dökülmüyordu dudaklarından. Tolga ya da Koray gibi değildi. Her kelimesinde ve her bakışında bir altyazı olduğunu anlıyordum. Daha doğrusu onu okumayı öğreniyordum.

Kahve makinesinin çıkardığı mekanik sesle zihnimdekiler bir kenara sürüklendi şimdilik. Filtre makinesinin altında duran kupaları elime alarak yanına yürüdüm ve orta sehpaya bıraktım.

"Gerçekten uyutmayacaksın."

Yüzündeki muzip ifadeyle birlikte eline aldı kupayı. Onun ardından kendi kahveme uzandım. Birkaç yudum aldıktan sonra geri bıraktım.

"İnsanın kalbini dinlemesi kötü bir şey mi?" dedim ona bakarken.

"Kişiye göre değişir."

"Senin için?"

Bakışları yüzüme çıktığında elinde tuttuğu sıcak kupayı önündeki sehpaya bıraktı. Birkaç saniye süren muzip ifadesi yerini yine ciddiyete bırakmıştı.

"Kalbimle hareket etmek beni korkutuyor."

"Bizi biz yapan şeylerden biri bu değil mi zaten Arslan? Korkuların bile sana sen olduğunu hatırlatıyor."

"Korkularım... Ölümle bile tanışıklığım var şu hayatta. Kimseden korkmuyorum küçük hanım," dediğinde bu kez işaret parmağını kalbine doğru çevirdi. "Ama burası farklı."

Bakışlarım istemsizce kalbine doğru indi. Kahvesini yeniden eline alıp yudumladıktan sonra geri bırakmıştı. İnsanın kalbi canını yakardı ve yeri geldiğinde kırılırdı da fakat nasıl korkusu olurdu gerçekten bilmiyordum. Kalbini dondurucuya atmış gibiydi sanki.

"İkisinin dengesini bulamadığın için böyle konuşuyorsun. Kalbinle beyninin yani."

"İkisinin dengesi diye bir şey yok Masal. Zamanı geldiğinde, biri diğerinden daha ağır basıyor."

"Sende kaçıyorsun," dedim gülerek. Bu konuda bu kadar ciddi olmasını beklemiyordum. Sol elinin parmakları ritim tutmaya başladı koltuğun kenarında. Gergin miydi yoksa öfkeli mi anlamıyordum.

"Bence senin kalbin bozulmuş," dediğimde hayretle yüzüme baktı. Kollarımı birbirine bağlayıp başımı geriye yasladım.

"Bozulmuş mu?"

Bozulmuştu ve bunu görmüyordu. Düz tavanda gezinen bakışlarımı çektim. Başımı kaldırmadan ona döndürdüm. Yanağım yumuşak koltuk minderiyle temas etti.

"Hayatta sevdiğin hiçbir şey olmadığı için böyle düşünüyorsun. Nereye kaçarsan kaç," dedim iki parmağımla aramızdaki mesafeye daire çizerek, "Şu soğuk ifadenin bir kalbi olduğuna inanıyorum."

MasalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin