M-16

86 8 118
                                    

🧁*🦁
*Bölüm Müziği*
James Arthur - Car's Outside

Mutlu olduğumuz her anı bir kağıda yazıp kavanoza koyan birileri olduğunu biliyor muydunuz? Dünyanın herhangi bir yerinde bile insanlar anılarını kavanoza koyup saklamak istiyor. Yıl sonu açıp mutlu anılarını okurken yüzünde tebessümler açıyormuş.

En mutlu anımı düşünüyorum. En mutlu anlarımın içinde bile unuttuklarımın olup olmadığını düşünüyorum. Her şey bir yana en azından üç günün en mutlu anlarımdan biri olarak hafızamda yer edindiğini biliyorum.

İkinci gün kafeyi Koray'a bırakıp Mathis'e şehrin her yerini göstermeye çalışmıştım. Ona rehberlik ederken sokak lezzetleriyle başlayan rotamızı Koray'la Yağmur'un organize ettiği restoranda sonlandırmıştık.

İki şefin yan yana gelmesi lezzetleri yorumlamak adına kaçınılmaz bir sondu. Dolayısıyla yediği her şeyin içeriğini ona tek tek izah etmiştim. Onun için en çok şaşırtıcı olan şey kahvaltı kültürümüzün sınırsız çeşide sahip olmasıydı.

Dün geceyi gece yarısında bitirmiştik. Yorulmuştuk ve yemek yemekten patlamıştık fakat mutluyduk. Bu gece gidecek olmasının burukluğu çökmüştü üzerime. Koray ve Yağmur'dan sonraki en iyi dostum olmuştu.

Sabah birlikte kahvaltı ederken bu kez kafeyi Yağmur'a bırakmıştım. Şimdilik bırakabileceğim birileri olduğu için şanslıydım fakat kesinlikle yardımcıya ihtiyacım vardı. Kahvaltıdan sonra Mathis'le yarım bıraktığımız rotaları tamamlamaya karar vermiştik. Tarihi yerlerin yanı sıra mutfağı ciddi anlamda merak ediyordu. Michelin yıldızlı bir şefin restoranına götürmüştüm kendisini.

Kafeye döndüğümüzde saat beşe geliyordu. Akşam dördümüz dışarı çıkmaya karar vermiştik. Dışarıdaki masalarda Yağmur ve Tolga oturuyordu. Mathis'de benimle birlikte mutfağa girmişti. Kendi tarifiyle hazırladığı bir şeyi tattırmak istiyordu. Onu beklerken fırından çıkan tatlılarımın üstüne çikolata sosunu yayıyordum.

"Yaban Mersini buradaydı değil mi Masal?"

"Alt çekmecede. Ne yapıyorsun hiçbir şey anlamıyorum."

"Çocukların yanına geç birazdan geliyorum."

Önündekine o kadar konsantreydi ki gülerek ellerimi yıkadım ve elimdeki tatlıyı alarak mutfaktan çıktım. Tatlıyı girişteki tezgaha bırakırken dilimleyip iki servis tabağı açtım. Tabakları dikkatlice tutarken Tolga'yla Yağmur'un yanına doğru yürüdüm.

"Müesseden, afiye- Sen ne zaman geldin?"

Arslan sorumu duymazdan gelerek bıraktığım tabağa eğildi.

"Ne var içinde?"

Sesli bir nefes aldım. Gerçekten sabrımı zorluyordu.

"Evrendeki bütün meyveleri koydum içine. Oldu mu?"

Tolga alttan alttan sırıtırken Arslan'ın önündeki tabağı kendine çekti ve çok geçmeden bir çatal alarak ağzına attı.

"Mathis nerede?" diyen Yağmur'a döndüm.

"İyi alıştın sen bu çocuğa baş belası?"

"Ya, o kadar alıştım ki beni de götür yanında diyeceğim."

"Nereye duyamadım?"

"Tolga, uzatma!"

Arslan'ın uyarısıyla arkasına yaslanmıştı ikisi de. Bir sandalye çekerek yuvarlak masanın bir ucuna oturdum. Altımdaki sarsıntının şiddetiyle neye uğradığıma şaşırırken dudaklarım aralandı. Arslan, sandalyemi kendine doğru çekmiş hiçbir şey olmamış gibi arkasına yaslanmıştı.

MasalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin