Eveeet ben geldimm. Upuzuuun bir bölümle geldimm. Nasılsınız bakalım, biraz uzun zaman olduuu tam vaktinde atamadım ama napimmm tatildeydim bendee. Ve diğer kurgularla biraz ilgilenmem gerekiyordu yeni sürprizler için 🤭Yeni bölümü anca atabildim ve hazır olun en kaoslu bölüme hoş geldiniz. Biraz kaossuz bir fic biliyorum ama bu olmayacağı anlamına gelmezdi öyle değil Mİİİİ? Yazım hataları varsa affoluna tekrar dönüp kontrol edemedim direkt yazıp atmak istedim. Düzeltmeyi yarın yaparım. Keyifli okumalar. Bol bol yorum yapıp düşüncelerinizi paylaşmayı ve oylamayı unutmayın. Hoşça kalın. Gelecek bölüm biraz ayrılıcaz biz😁
•
Öfke kontrolünü daima sağlayan biri olmuştu Taehyung. Bunun yanında çabuk öfkelenen biri de değildi taaki Jungkook hayatına girene dek. Jungkook hayatına girdiğinden beri uzun süredir yaşamadığı duyguları yaşıyordu.
Üzüntü, öfke, merhamet, arzu, şehvet, aşk... Aşk, Jungkook'a olan aşkı.
Öfke duygusu her ne kadar ona olmasa da yolunu onda buluyordu. Dün kolları arasına alıp zar zor uyuttuğu beden üzerinden tehdit edilmesi öfkesinin asıl sebebiydi. Çünkü biliyordu, o adamı tanıyordu. O kadar tehlikeli biriydi ki, aklında dolaşan her şeyi yapabilirdi.
Korktuğu asıl şeyde buydu. Çünkü o bir daha Jungkook'a zarar gelsin istemiyordu. Bir daha aynı acıyı hissetmek dahi istemiyordu. Aynı pişmanlığı, aynı öfkeyi...
Uyandığı andan itibaren yüz üstü uyuyan bedeni izliyordu. Saçları yastığına dağılmıştı dağınıkça, gülümsedi bu duruma. Dudakları uykusundayken bile büzülü haldeydi ve bu onu deli ediyordu. Bir kolu başının altındaki yastığın altındayken çıplak teni ortadaydı. Beyaz ve pürüzsüz teni gözler önündeyken sancılı bir nefes aldı Taehyung. Bir çocuğun gelip kalbinin tam ortasına kurulması ve kalbini bu denli acıtmasına hâlâ inanamıyordu.
Jungkook gerçek miydi? Siyah saçları, içinde galaksileri barındıran gözleri, uzun ve gür irpikleri, dolgun ve kan çiçeği rengindeki dudakları, onun hemen altını süsleyen ve sanki Tanrı tarafından özenle yapılmış beni, belinin inceliği ve orayı süsleyen, kendine ait bıraktığı iz olan çiçekleri ve diğer her şeyiyle. Jungkook mükemmeldi ve onundu. Tamamıyla ona aitti.
Bunu daha yeni farkediyor gibi gülümsedi şaşkınca. Elini kaldırıp uyandırmamaya çalışarak uzanıp saçlarını okşadı. Uzamış tutamı gözlerinin önünden çekip kulağının arkasına tutuştururken bakışları kollarına değince yüzündeki gülüşü anbean soldu. Kaşları çatılmaya başlarken, hareket halinde olan parmakları durmuş ve derin bir nefes aldıktan sonra, saçlarındaki parmakları omzuna ardından morarmış olan koluna temas etmişti.
Daha yeni farkettiği morluk ile yüzündeki ifade tamamıyla değişirken bunun ne zaman olduğunu tartmaya başladı aklınca. Ancak onun yanında olduğu sürece hiç bir yere çarpmadığına emindi üstelik parmak izleri bariz belliyken bunu birinin yaptığı ortadaydı. Bunu anladığı an zaten hali hazırda bekleyen öfkesi tekrar gün yüzüne çıktı.
Gözlerini kapatıp kendine telkinler vermeye başladı. Çünkü kimin yaptığını tahmin etmek çok da zor olmamalıydı. Onu gördüğü an bunun hesabını ödetecekti.
Bu düşünceleri devam edecekken yanından gelen sesler düşüncelerini dağıtmıştı. Gözlerini açıp soluna dönerken onu görmüştü. Kaşlarını çatmış ve başını tutarak mırıldanmalar çıkartıyordu.
"Ahh, başımmm."
Yattığı yerden ağlarcasına sesler çıkartmış ve gözlerini aralayarak oturur hâle gelmişti. Etrafına baktıktan sonra bakışları çıplak üstüne değmiş ve afallamıştı. Hemen yan tarafına dönüp uyanık olan bedeni görmüş ve yutkunmuştu. Taehyung ise ona sadece gülümsüyordu. Bu halleri onu gülümsetmeye devam ederken Jungkook elini yorgana atmış ve altına bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bien-aimé • Taekook
FanfictionJeon Jungkook ilk kızgınlığını ruh eşiyle geçirdiğinden habersizdi. Okulda edebiyat hocası ile ellerinin temas etmesi ikisinin de hayatını tamamiyle değiştirecekti.