28. bölüm

423 49 9
                                    

Merhabaa. Yeni bölümle geldimm. Uzun bir bölüm oldu ama çok güzel bir bölüm oldu bence. Umarım beğenirsiniz. Yazım hataları varsa affoluna. Ayrıca bahsettiğim gibi zaman atlamalı bir bölüm. Kendinize iyi bakın . Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın...

"Bak eminsin değil mi?"

Yaklaşık bir saattir Hoseok'un zırvalıklarına maruz kalıyordum. Ve tahmin ettiğimden bile zordu bu. Çünkü geldiğinden beri sadece beni vazgeçirtmeye çalışmıştı. Üstelik ben bu kadar stresliyken hiç iyi bir tercih değildi açıkçası.

"Yeter ama! İmdat diye bağıracağım şimdi."

Elimdeki balonu şişirmeyi bırakıp sinirle hyunga dönmüştüm. Onun da bu hareketimle birlikte şaşkın bakışları bana dönerken iki elini teslim olurcasına havaya kaldırmış ve konuşmuştu.

"Tamam, bir şey demiyorum. 25 yaşında koca adamsın. Kendi kararlarını kendin verebilirsin."

Söylediklerini şaşkınca dinlerken oturduğu yerden, elindeki peçete kutusuyla birlikte kalkmış ve odama geçmişti. Dikkat çekiyorum 'benim odama' hatta odamıza geçmişti. Üstelik hasta haliyle. Kessinlikle benden çok büyük azar işitecekti o alfa. Hele bir eve gelsindi.

Ben kendi kendime söylenip süslemelere devam ederken çalan telefonumla birlikte uzanıp masanın üzerinden telefonu almış ve arayan kişiye bakmıştım. Tam zamanında aramıştı.

"Cidden, tam zamanında aradın. Gelip sevgilini başımdan al yoksa seni döverim. Çok pis döverim hem de."

"O benim sevgilim değil. Ayrıca ne yaptı yine seni bu kadar sinirlendirecek."

Söylediği şeyle göz devirirken ne kadar konuşsam da boşuna olduğunu bildiğim için başka bir konuya geçmiştim. Gerçekten ikisi de akıllanmazdı. Ve böyle gideceklerdi. Ne hyungum onu sevdiğini söylüyordu ne de Hoseok hyung. İkisi de inatçı herifin tekiydi. Ve böyle giderse kavuşamayacaklardı.

"Her zamanki hâli, siz ne yaptınız? Her şey tamam, değil mi? Eksik bir şey yok, bak varsa kalpten giderim."

"Merak etme, her şey istediğin gibi. Pastayı da Seokjin alacak. Diğer eşyalar bende. Eksik bir şey yok herhalde."

Söylediği şeyle rahat bir nefes alırken kolumdaki saate bakmış ve ağlarcasına ses çıkartmıştım. Kessinlikle yetişmeyecekti ve bunun en büyük sorumlusu içeride sümüklü peçeteleriyle oturan Hoseok hyung olacaktı.

"Çabuk gel ve bu adamı evimden al!"

Neye uğradığını şaşırdığını bildiğim hyungumun yüzüne telefonu kapatıp hızla ayağa kalkmış ve hazırladığım süslemelerle evi süslemeye başlamıştım.

Çalan kapı ile elimdeki süslemeyi yere bırakmış ve kapıya doğru ilerlemiştim. İçeriden kimin geldiğini soran Hoseok'a karşı göz devirmiş ve kapıyı açmıştım. Namjoon hyungun kucağında gördüğüm bedenle gülümseyerek uzanmış ve küçük bedeni kucağıma alırken heyecanla diğerlerine dönüp konuşmuş hemen ardından kucağımdaki bedene bakmıştım.

"Hoş geldiniz hyung, sen de hoş geldin Byeon-tak."

Jimin ve Namjoon hyung gülümseyerek yarım yamalak bana sarılmış ve ardından içeri geçerken ben de kucağımdaki bedenle arkalarından geçmiştim.

Bien-aimé • TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin