Yuppiii ben geldimm. Güzel bir bölümle geldimm bence. Beğeneceğinize eminim. Yazım hataları varsa affolunaa. Vee yeni bir haberim var. Birkaç bölüm sonra zaman atlaması olacak. Öyle her şeyi finale sıkıştırmak istemediğim için. Yeni bölüm aralığı bu kadar fazla olmaz inşallah diyorummm ve sizi bölümle baş başa bırakıyorum. Oy verip yorum yapmayı, düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayınnnn. By byeeee.
•
Dalga seslerinin vurduğu kıyıda gözlerim tek bir bedeni arıyordu. Kurdu ve kokusunu aldığı ilaç yüzünden alamıyordum ve delirme çok az kalmıştı.
Nasıl böyle bir şey yapabilirdi aklımı kaçıracaktım. Kafede yanımızdan ayrıldığında kendime gelir gelmez peşinden gitmiştim ancak gözden kaybolmuştu. Onu kaybetme korkusunu bir kez daha yaşama düşüncesi beni nefessiz bırakırken, hiçbir yerde onu bulamamak bunu körüklemişti. Ne evinde ne de başka bir yerde.
Az önce onunla konuşmam ise her ne kadar sinirli olsam da içimin ferahlamasına neden olmuştu. Ona bir şey olmamıştı. Güvendeydi. Bu bana yeterdi.
Gözlerim hızla etrafı tararken taşların üzerinde dizlerini kendine çekip oturan bedeni görür görmez gözlerimi kapatmış ve derin bir nefes almıştım. Elimdeki telefonu kabanımın cebine yerleştirdikten sonra zaman kaybetmeden koşmaya başlamıştım.
Gözlerimiz buluşurken duraksamış ve öylece bakmıştım yüzüne. Burnu soğuktan kızarmıştı. Gözleri ise ağladığını belli edercesine hâlâ dopdoluydu. Beni görür görmez ayağa kalkmış ve aramızdaki küçük mesafeyi de birkaç adımla kapatmıştı.
Ellerini yumruk yapıp burnunu küçük bir çocuk gibi çekmiş ve sol yanağına bir gözyaşı indiğini görürken fısıltılı çıkan sesiyle konuşup ardından ellerini boynuma sarıp sıkıca sarılmıştı.
"Özür dilerim."
Daha fazla bu haline dayanamamış ve onun gibi yapıp kollarımı sıkıca etrafına sarıp sarılmıştım ona. Ağlamasına dayanamıyordum. Hele ki benim yüzümden ağlıyorsa. "Tamam, tamam burdayım." derken saçlarını okşamış ve sarılmamıza devam etmiştim.
"Özür dilerim, canını yaktım. Bilmiyordum, özür dilerim."
"Eğer biraz daha özür dilersen bırakıp gideceğim seni."
Söylediğim şeyle bana sarılı kollarının daha sıkı tutunduğunu hissederken gülümsemiş ve saçları arasına sesli bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekilmek istemiştim ancak bu pekte mümkün değildi. "Korkma, burdayım. Sadece hava çok soğuk ve daha fazla böyle kalmanı istemiyorum." dediğim şeyi anlamış olacak ki kolları yavaşça belimden inmiş ve aramıza ufak bir mesafe açılmıştı.
"Kollarını kaldır bakalım." üzerimdeki kabanı çıkartıp konuşmuş ve sözümü dinlemesine gülümseyip giydirmiştim. Hava çok soğuktu ve bu ayda böyle akşama dek dışarıda sadece üzerindeki pekte kalın olmayan sweti ile durması tekrar sinirlenme sebep olurken, şu an sırası olmadığını bildiğim için sessiz kalmış ve yakasını düzenleyip alnını öpmüştüm.
"Herkesi ne kadar endişelendirdiğini bir bilsen. Özellikle de beni. Çok korktum Jungkook. Hele seni hissedemeyince."
Söylediğim şeylerin ardından başını mahçupça önüne eğmiş ve kolları ona birazcık uzun olduğu için sadece parmakları gözükürken gözyaşlarını silmiş ve bu görüntü tatlılığından aklımı yitirmeme sebep olmuştu.
"Ben...Sadece biraz yalnız kalmak istemiştim."
"Yalnız kalmak istediğinde, böyle bu soğukta burda oturmak yerine evine gidebilirsin. Evimize gidebilirsin, ben gelmem. Ama bir daha bana bunu yapma lütfen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bien-aimé • Taekook
FanfictionJeon Jungkook ilk kızgınlığını ruh eşiyle geçirdiğinden habersizdi. Okulda edebiyat hocası ile ellerinin temas etmesi ikisinin de hayatını tamamiyle değiştirecekti.