17. Bölüm

1.5K 148 90
                                    

Öfke.

En son ne zaman bu kadar öfke dolmuştu tüm bedenim, bilmiyordum. Belki de yıllar önce başımdan geçen o olayda öfkem her şeyin önüne geçmişti.

Dahası olmuş muydu? Evet.

Şu an dahası vardı kalbimde. Bin mislini kalbimde yaşıyordum şu an. O adamın bana yaşattıklarına bile böylesine öfkelenmemiştim. Çünkü ona dair içimde böylesine bir sevgi yoktu. Ama Jungkook...

Jungkook farklıydı. O kimseye benzemiyordu. Onu ilk gördüğümde henüz on yedi yaşındaydı. Üzerindeki yeşil kapüşonlu sweati, siyah şortu ve uykusundan daha yeni uyandığını belli eden gözleri ile kapıyı aralamıştı.

Henüz yirmili yaşlarında toy bir gençten başka hiçbir şey değildim. Berbat bir ilişkiden daha yeni çıkmış ve toparlanmaya çalışıyordum. Kalbimdeki vicdan azabından, içimdeki öfkeden.

Ama onu görünce sonlanmıştı biran için. Bana öylesine masum bakarken utanmıştım ona baktığım için. En yakın arkadaşımın kardeşine başka bir gözle baktığım için utanmıştım. Ama o durmadı. Ben ondan uzak durdukça o sanki bana çekildi.

Belki çok nadirdi yüz yüze gelişlerimiz. Ama her gelişinde hissediyordum. İçimde bir yerlerde bir şey vardı. Onu görmek diğerlerini görmek gibi değildi. Ve daha sonrasında benim olduğum üniversiteye geldi. Daha çok görmeye başladım. Bu yanlıştı, başından beri böyleydi. Bir gün içip içip Hoseok'un kapısına dayandığımda içime akan bu zehri akıttığımı düşünmüştüm.

Koltukta yayılarak uzanırken aklında çok yanlış şeyler beliriyordu. Olmaması gereken şeyler.

Onun şu anda düşünmesi gereken tek şey eve gidince okuması gereken sınav kağıtları olmalıydı. Veya yaz tatiline son birkaç hafta kala nereye gideceğini düşünmesi gerekiyordu. Ama onun aklında tek bir şey vardı.

O da bembeyaz ve pürüzsüz teniyle kendisini adeta büyüleyen omegaydı.

Bu çok yanlıştı. Yaptığı şey adiceydi, bunu biliyordu. Ama kendini tutamıyordu. Ona karşı kendisiyle savaşamıyordu.

"Bana bak, Yoongi seni sikmeden kendine gel."

Hoseok sinirle konuşurken o elindeki kadehten içkisini yudumluyordu. Ve duyduğu şeylerle umursamazca içmeye devam etti. Yüzünde bir tebessüm vardı.

"O çok güzel. Kahretsin o kadar güzel ki. Bembeyaz tenini gördüm. Yanaklarının kızarışı, utanarak koşması------"

Ayağına yediği tekme ile kelimeleri yarıda kesilirken kaşları çatılmıştı. "Lan çocuğu gizli gizli izledin mi naptın. Oğlum sen manyak mısın bir kendine gel. Bahsettiğin kişi kim farkındasın değil mi?"

"O çok güzel Seok. Bakmadan duramıyorum. Yasaklı bir mücevher gibi. Dokunamıyorum ama istemeden de duramıyorum"

Hoseok, gerçek anlamda sinirlendiğini hissederken ayağa kalkmış ve koltuğunda yayılmış adamın yakasına yapışarak konuşmuştu.

Bien-aimé • TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin