Bölüm 39 - Dönüşü olmayan yol

163 8 134
                                    

》Vaspurakan《

Alpler odalarında yer sofrası kurmuş, yemek yemektelerdir.

Avar: ,,Hele pastırmaları uzatın, gardaşlar. Pek acıkmışım."

Afşin pastırmalarla dolu tabağı uzatır.

Afşin: ,,Bize de bırak. Hepsini yeme."
Avar: ,,Valla söz veremem. Ayı gibi acıktım."

Alpler kendi aralarında gülüyorlar.

Artuk: ,,Ayıdan ne farkın var ki zaten?"
Atsız: ,,Pastırmaların kurtuluşu yok gayrı. Biz etli bulgurumuzu yemeye devam edelim, gardaşlar."

Melik Alparslan bir anda alplerin odasına girer.

Afşin: ,,Beyim..."

Alpler ayağa kalkacak iken Alparslan eliyle durmalarını işaret eder.

Alparslan: ,,Oturun yerinize."

Alpler ayağa kalkmaktan vazgeçip oturmaya devam ederler.

Avar: ,,Beyim, buyurasın hele. Sen de bizimle yiyesin."
Alparslan: ,,Aç değilim."
Artuk: ,,Bir emrin mi var, beyim?"

Alparslan ellerini arkaya birleştirir.

Alparslan: ,,Bir sualim var size. Emir versem de dikkate alınmaz ne de olsa."
Artuk: ,,O nasıl söz öyle, beyim?"
Avar: ,,Bilmediğimiz bir şey mi oldu?"
Alparslan: ,,Sizin değil, benim bilmediğim bir şey olmuştu. Neden benden gizlediğinizi sormaya geldim."
Avar: ,,Ne gizlemesi, beyim?"
Alparslan: ,,Atabeyim ve kaledarım benden habersiz Ani'ye gitmişler. Az daha oraya sızacaklardı. Sizin de bundan haberiniz varmış."

Alpler birbirleriyle bakışırlar. Hasan ve Alpagut Ani'ye değil, Rey'e gitmişlerdi. Alpler bunu biliyorlardı. Ani'yi Hasan ve Alpagut bahane olarak uydurmuşlardı. Bundan da haberdardılar. Ama Alparslan Bey'in kendilerinin ondan bir şey gizlediğini nasıl öğrendiğini bilmiyorlardı. Tekrar ayağa kalkmak isterler. Alparslan da tekrar tekrar durdurur onları.

Alparslan: ,,Oturun dedim."
Artuk: ,,Sen ayaktayken bize oturmak yaraşmaz, beyim."
Alparslan: ,,Ama beyinizden hakikati saklamak size yaraşır, öyle mi?"

Alpler mahcup bir şekilde bakarlar.

Afşin: ,,Affet, beyim. Kötü bir niyetimiz yoktu. Hasan Bey ve Kaledar Alpagut senin için çaba gösterdiler."
Alparslan: ,,Benim için olan bir şeyde en çok benim haberimin olması gerekmez mi?"

Atsız daha fazla dayanamayıp ayağa kalkar. Ondan cesaret alarak diğerleri de ayağa kalkarlar.

Atsız: ,,Affet, beyim. Böyle olması gerekiyordu."

Alparslan kaşlarını çatar.

Alparslan: ,,Sen hele hiç konuşma, Atsız. Sen hakikati gizlemekle kalmadın. Sen bana yalan söyledin. Bir şey bilmediğini söyledin. Yazık... Gayrı size emir veremeyeceğim anlaşılan..."
Atsız: ,,Alparslan Beyim... Bizi en iyi senin anlaman gerek."
Alparslan: ,,Neyinizi anlayacak mışım?"
Atsız: ,,Sen de devletimiz için doğru bildiğini yapıp sultanımızdan gizli saklı iş görmedin mi? Yalan söylemek zorunda kalmadın mı? Hal böyleyken neden bize..."

Atsız cümlesini bitiremeden Alparslan büyük bir öfkeyle onun yakasına yapışır 2 eliyle.

Alparslan: ,,Sana bu meseleyi bir daha açmayacaksın demedim mi?"

Atsız öylece bakar beyine. Diğer alpler de endişeyle izlemekteler. Alparslan bağırmaya başlar.

Alparslan: ,,Bu ne densizliktir!"
Afşin: ,,Beyim, hele bir sâkin olasın."
Alparslan: ,,Siz karışmayın!"

AlpSef: Nefret etme, çok seversin...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin