Bölüm 46 - Benim için mi?

176 7 19
                                    

》Vaspurakan《

Alparslan Bey, kalenin avlusunda askerlerle beraber talim yapar. Birden Avar, Afşin ve Selçuklu askerleri kaleye varıp beylerine yaklaşırlar.

Avar: ,,Beyim..."
Afşin: ,,Alparslan Beyim..."

Alparslan talim yapmayı bırakıp alplerine yönelir.

Alparslan: ,,Hayrola? Bir ize mi rastladınız?"
Avar: ,,Hayır, beyim. Lâkin bir sorunumuz var."
Alparslan: ,,Ne sorunu?""

Avar çekinir. Alparslan ise sabırsızlanır.

Alparslan: ,,Noldu, söylesene."
Avar: ,,Biraz evvel Hasan Bey'le biz Seferiye Hatun ile karşılaştık. Seferiye Hatun ardına bir birlik almış. Ormanlarda Karmatiler'in izini sürer. Hasan Bey dönmesini söyledi ama dinletemedi."
Alparslan: ,,Yâ Sabır... Bu hatun hiç rahat durmayacak mı?"
Afşin: ,,Hasan Bey sana haber vermemiz için bizi yolladı."
Alparslan: ,,En son neredeydiniz?"
Afşin: ,,Pınar vadisi civarında."
Alparslan: ,,Tez askerlerle beraber oraya gidelim. Karmatiler her an ortaya çıkabilirler. Seferiye Hatun'un canı bize emanettir. Onu kolundan tutup zorla götüreceğim gerekirse."
Avar: ,,Aman, beyim. Dikkatli olasın. Geçen sefer buna yeltendiğinde ne olduğunu hepimiz gördük."
Alparslan: ,,Seferiye Hatun istese de yapamayacak bunu budefa. Müsterih olun."

Alparslan Bey yanına askerleri alıp alplerle beraber yola koyulur.

Öte yandan Hasan Bey, kendi birliğiyle beraber Seferiye Hatun'un peşinden gelir. Onun yanına kadar yaklaşır.

Hasan: ,,Bu ettiğin doğru değil idir, Seferiye Hatun."
Seferiye: ,,Doğruyu yanlışı senden mi öğreneceğim, Hasan Bey?"
Hasan: ,,Gerekirse evet."
Seferiye: ,,Sen evvel doğru sözlü olmayı öğren. Buhara'da bana Alparslan Bey'i Cihangir diye tanıtırken yalan üstüne yalan söylemiştin."
Hasan: ,,Ayak altında dolanmasaydın buna mecbur kalmaz idim, Seferiye Hatun."
Seferiye: ,,Dilin de pek uzunmuş. Alparslan Bey'in kimden terbiye aldığı belli oldu."
Hasan: ,,İmdi bunları konuşmanın vakti değildir. Karmatiler'in nerede olduğunu bilmeyiz. Her an karşımıza çıkabilirler."
Seferiye: ,,Çıksınlar. Ben de tam olarak onu isterim."

Seferiye devam ilerler birliğiyle. Hasan da mecburen onun emniyetini düşündüğü için peşinden gelir. Alpler ve Hasan Bey aralarında sessizce konuşurlar.

Artuk: ,,Beyim tez gelse de ikna etse şunu. Seferife Hatun'un başına bir hal gelirse hesabını veremeyiz."
Hasan: ,,Avar ve Afşin varmışlardır kaleye. Beyimiz birazdan burada olacaktır."
Atsız: ,,İnşaallah, Hasan Bey."

Seferiye Hatun ve Hasan Bey biraz devam ilerledikten sonra birden ok yağmuru yayar. Hasan Bey'in koluna ok saplanır.

Seferiye: ,,Vaziyet alın!"

Selçuklular ve Karahanlılar kalkanlarını kullanıp eğilirler kendilerini korumak için. Ok yağmuru bitince Komutan Bektaş ve Fidan Hatun birliğiyle beraber yaklaşırlar. Bektaş kahkahalar atar.

Fidan: ,,Bizi mi arıyorsunuz, sefiller?"

Seferiye, yanında olan Hasan Bey'in koluna bakar.

Seferiye: ,,İyi misin, Hasan Bey?"
Hasan: ,,Şu soysuzları gebertince daha iyi olacağım."

Daha fazla ok gelmeyince Selçuklular ve Karahanlılar kalkanlarını çekip ayağa kalkarlar yine. Kılıçlarını da çekerler.

Bektaş: ,,Demek nâtık hazretlerinin selamı size ulaştı."

Bektaş'ın ve Fidan'ın kıyafetlerinden bellidir sıradan birer nefer olmadıkları.

Hasan: ,,Selama karşılık vermemek olmaz. Biz de size selam getirdik."
Seferiye: ,,Yalnız Selçukluların değil, Karahanlıların da selamını getirdik."

AlpSef: Nefret etme, çok seversin...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin