Bölüm 41 - Evliliğin adımları

276 6 50
                                    

》Vaspurakan《

Sabah olmuştur. Öğlen vakti yaklaşır. Bütün çeyizler kervanlara yüklenmiştir. Alparslan odasında son hazırlıklarını yapar. Nişan kıyafetini giymiştir. O kaliteli kumaşlardan yapılan kıyafet bütün ihtişamını, asaletini gösteriyordu. Sıra saçlarına gelmişti. Selçuklu meliki saçını her zamanki gibi açık bırakmak istiyordu, arka tarafa da o küçük örgüyü örecekti. Eline tarağı alır. Çağrı Bey alplerle beraber kapının önündedir.

Çağrı: ,,Destur var mıdır, oğul?"
Alparslan: ,,Buyur, baba."

Çağrı Bey, Alparslan'ın alpleriyle beraber içeri girer. Alplerine hâla kızgın olan Alparslan, bu durumdan memnun olmaz. Yüz ifadesinden de belli eder biraz. Alpler başlarını eğerler.

Çağrı: ,,Hazırlanmaya başlamışsın bile..."
Alparslan: ,,Mühim bir mesele mi var, baba?"
Çağrı: ,,Var."
Alparslan: ,,Seni dinlerim."
Çağrı: ,,Oğul, işittim ki yoldaşlarınla aranda bazı sorunlar yaşamışsın."
Alparslan: ,,Onlar mı söylediler sana bunu?"
Çağrı: ,,Atabeyinden işittim ve çok üzüldüm. Böylesi bir günde size dargınlık yaraşmaz. Çocukluğunuzdan bu yana hep beraberdiniz. Aranızdaki buzları eritin, hayde."

Alparslan tereddütlüdür.

Alparslan: ,,Baba..."
Çağrı: ,,Oğul... Bugün çok özel bir gün. Hem kız isteyeceğiz, hem de nişanlanacaksın. Onlar senin yoldaşların. Bu özel gününde yanında olmalarına izin ver. Böyle hayırlı işlerde husumete yol açmayın."

Alparslan alplerine bir bakış atar. Ardından yine babasına.

Alparslan: ,,Peki... Senin hatrın büyüktür. Dediğin gibi olsun, Çağrı Bey."

Çağrı Bey sevinir ve tebessüm eder.

Çağrı: ,,Ha şöyle... O elindekini bırak da alplerin halletsinler geri kalan şeyleri."

Alparslan başını sallar. Babası eliyle onun omuzuna dokunduktan sonra odadan çıkar. Kapıyı da kapatır.

Alparslan: ,,Kaldırın başınızı."

Alpler başlarını kaldırırlar.

Afşin: ,,Beyim, kusura bakmayasın. Çağrı Beyimiz ısrar etti diye geldik. Amma senin gönlün buna razı değilse biz gidebiliriz."
Alparslan: ,,Çağrı Bey ne derse o, Afşin. Vazifenizi yapın, hayde."

Alpler başlarını sallarlar. Alparslan, Avar'a tarağı uzatır. Avar tarağı alıp beyinin saçlarını tarar. Artuk ve Afşin de yardım edip arka tarafa o küçük örgüyü örerler. Atsız ise öylece durur. Beyine karşı en çok o mahcup idi. Alparslan da kızgınlığını unutmuş değil. Hâla biraz tavırlı. Ancak babasının sözüne uymak için sert davranmamaya özen gösterir.

Alparslan: ,,Sen de gelesin, Atsız. Geride durmana gerek yok."
Atsız: ,,Beyim, ben..."
Alparslan: ,,Olan oldu gayrı. Önümüze bakalım."
Atsız: ,,Peki, beyim."

Atsız da gelip alplere yardım eder. Alparslan'ın saçları hazırdır nihayet.

Avar: ,,Çok yakışıklı olmuşsun, beyim. Hatunlar seni görünce birbirleriyle kavga ederler. Demedi deme."

Alparslan hafif sırıtır.

Alparslan: ,,Diğer hatunları bilmem ama, Seferiye Hatun'un ne düşündüğü belli. Ondan çekeceğim var."
Artuk: ,,O da aynı senin gibi düşünüyordur, beyim. Bu adamdan çekeceğim var diyordur içinden. Aslında ikinizden biri bir adım atsa, bu vaziyetten kurtulabilirsiniz."
Alparslan: ,,Lüzumu yok. Maksat sulhu sağlamak. Gayrısına ne ben meraklıyım, ne de o."

Selçuklu meliki, masasının üstünde duran küçük, güzel taşlarla işlenmiş bir sandığı eline alır. Sandık, küçük bir mücevher kutusu büyüklüğündeydi.

AlpSef: Nefret etme, çok seversin...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin