Bölüm 42 - Bugün nişanlım, yarın nikahlım...

136 7 15
                                    

》Buhara《

O derin rüzgar esip geçer.

Seferiye: ,,Ne yani? Olanlardan haberin yok mu?"

Alparslan başını hayır anlamında sallar. Seferiye bunun üzerine anlatmaya başlar.

Seferiye: ,,Seni, yani Cihangir'i tekfurun elinden kurtarıp Buhara'ya getirdiğimde Vaspurakan'a ulak yollamıştım. Mektubun sana ulaşmasını istemiştim."
Alparslan: ,,Şu takas mektubun mu?"
Seferiye: ,,Evet. Ama sen sahte kimliğinle Buhara'da olduğun için Vaspurakan'da değildin."
Alparslan: ,,Eee?"
Seferiye: ,,Eeesi, Alparslan Bey... Ulağım mektubu senin atabeyine vermek istedi. Ama o da kalede yoktu. Akça Hatun da bunun üzerine sana gelen mektubu okumak istedi."

Selçuklu meliki git gide daha da meraklanır. Bu söylenenler ise ona mantıksız gelir.

Alparslan: ,,Neden yapsın bunu?"
Seferiye: ,,Ulağım da aynen böyle düşündü. Mektubu alelade birine veremeyeceğini dedi. Akça Hatun da bunun üzerine senin sözlün olduğunu söyledi. Seferiye Hatun namımı işitmedi mi dedi."
Alparslan: ,,Sen ne saçmalarsın böyle?"
Seferiye: ,,Bunları diyen ben değildim. Akça Hatun baya ısrar etmiş. Hatta mektubumu bir gönül meselesi sanmış. Benim sana yazmam onun hoşuna gitmemiş."
Alparslan: ,,Bu doğru olamaz."
Seferiye: ,,Doğrudur. Ulağım mektubu ona vermeyince Akça Hatun, Selcan Hatun'a haber edecekti. Selcan Hatun mektubu alınca belli ki onun üzerinden öğrenecekti benim ne yazdığımı. Neyseki atabeyin kaleye geri gelip mektubu almıştı. Gerçi Akça Hatun yine de Selcan Hatun'a haber etti ya... Selcan Hatun, Akça Hatun ile beraber divana gelip mektupta yazılanı merak etmiş. Hatta sonradan atan Çağrı Bey de gelmiş sinirli bir şekilde. Çağrı Bey gelince senin atabeyin ulağımı göndermiş. Telaşlı bir hali varmış. Belli ki benim sulh teklifinde bulunduğumun yalanını o an söylemiş."

Karahanlı melikesi, nişanlısının yüz ifadesine bakar. Aklından geçenleri anlamaya çalışır.

Alparslan: ,,Bir yanlışlık olmalı, Seferiye Hatun. Akça Hatun neden yapsın bunu? "
Seferiye: ,,Ortada yanlışlık yok, Alparslan Bey. Geldiğimden beri Akça Hatun bana karşı tavır yapıp durur. Benden uzak durur devamlı."
Alparslan: ,,Kim sana yakın durdu ki o dursun?"

Seferiye sabır çeker içinden.

Seferiye: ,,Ya senin ona olan yakınlığına ne demeli?"
Alparslan: ,,Benim onumla hiç bir bağım yok. Bu sözlerini kederine veririm. İmdi daha da uzatma. Baban seni bekler. Tez divana gel."

Alparslan arkasını dönüp içeriye doğru ilerler. 3cü adımı tamamlamadan Seferiye ona seslenir.

Seferiye: ,,Geçenlerde onun kolundan ne diye tuttun o vakit?"

Alparslan duraksar bu cümle karşısında. O anı hatırlar.

{Flashback...

Akça Hatun gidecekmiş gibi yapıp bir kaç adım atınca Alparslan Bey onun kolundan tutar. Koridorun diğer ucunda dolanan Seferiye Hatun onları görür biraz uzaktan. Konuşulanları işitmez.

Alparslan: ,,Dur hele, Akça Hatun. Bana ne olduğunu söyleyecek misin artık?"

Alparslan'ın temasını hissedince Akça'nın içi ferahlıyordu sanki. Kolunu çekmek için hiç çabalamaz.

Akça: ,,Beyim, madem bilmek istersin, sana söyleyeceğim. Lâkin nolursun bana öfkelenme."

Alparslan iyice meraklanır. Akça'nın kolunu bırakır.

Alparslan: ,,Tamam, çaba gösteririm."
Akça: ,,Alparslan Bey'im, kimsenin günahını almak istemem. Suizana girmeyi de istemem. Lâkin bir şeyler işittim."
Alparslan: ,,Ne işittin?"
Akça: ,,Hasan Bey ve Alpagut... Senden gizli bir iş çevirirlermiş..."

AlpSef: Nefret etme, çok seversin...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin