4.Bölüm

325 14 11
                                    

Bugün sizlere yeni bölümle geldim canlarım, nasılsınız umarım iyisinizdir.

Hadi yeni bölümü okuyunnnn. Bol bol yorum yapınnn.

**************

Avşar beklemekten aşırı yorulmuştu. Karısı uyandıktan sonra yanına gitmiş ve bir saat kadar birlikte vakit geçirmişlerdi. 

İhtiyacı olan tek şey şu anda karısına sarılıp kokusunu hissederek uyumasıydı. Ancak doktor karısının bir gün daha hastanede kalmasının daha doğru olacağını söylemişti.

Karısı kızını sezaryanla doğurduğu için dikiş yeri enfeksiyon kapabilirdi. Bu yüzden her ihtimali düşünüyorlardı.

Karısına kızının öldüğü yalanını söylemesinin üzerinden neredeyse iki saat kadar geçmişti. Aylanın yanında durdukça söylediği yalan aklına geliyor ve karısının acı çektiğini gördükçe kahroluyordu. Yalnız doğruyu söylese de eninde sonunda her iki ihtimalinde karısını üzeceğini biliyordu.

Böyle zamanlarda Avşar hep susmak ve konuşmamak isterdi. Susarsa bütün acıların hafifleyeceğini ve üzerindeki yüklerin hafifleyeceğini düşünürdü. Bu aslında Avşar için bir kaçış yoluydu.

Aylaya söylediği yalanın altında eziliyor, kızı bulunduğu ilk anda 'kaçırıldığını söyleyeceğim' diye telkin veriyordu. Bazı yaşanılanların unutulmadığı gibi bazı anlar da unutulmazmış.

Yıllar sonra gerçekler bir bir açığa çıktığında Avşar bu söylediği yalan için bin pişman olacaktı. Etrafındaki herkesin güvenini sarsacak ve zamanla bütün ailesini kaybedecek noktaya gelecekti. Yıllar sonra şimdiki aklı olsaydı asla böyle bir işe kalkışmazdı ve yalana başvurmadan bütün meseleyi çözmeye çalışırdı.

Aylayı normal odaya almışlardı. Ağrısı her ne kadar olsa da, doğum sancısına oranla daha hafifti. Sadece dikişlerinden dolayı rahat hareket edemiyor ve doğrulamıyordu. Doğum yaptığı için o kadarının da normal olduğunu biliyordu.

Avşarın kızının öldüğünü söylemesinden beri Ayla oldukça bitkindi ve ağlamaktan yorgun düşmüştü. Hala kızının öldüğüne inanması güç geliyordu. Vücudu bu kadar bitkinliği kaldıramamış olacakki iki saattir aralıksız uyuyordu.

Avşar karısını izlemeyi bırakmalıydı. Şu anda daha önemli işleri vardı. Kızını kaçıran o adamı bulmalı ve hayattan yok etmeliydi. Uğruna kızına kavuşmaksa hedef bu yolda mesleğini yakmaya bile razıydı.

Karısına son kez baktı ve burnunu boynuna yaslayarak kokusunu içine çekti. Kokusu yine her zamanki gibi mest ediciydi. Avşar karısının kokusunu hiçbir şeye değişmezdi, üzerinde öyle bir etki bırakıyordu.

Daha fazla burada durursa bu hastane odasından çıkamayacak ve karısının kokusuna bağımlı halde yaşayacaktı. Hastane odasından hızlı ama sessiz adımlarla koridora doğru yöneldi.

Karakoldan Ahlaz mobese kayıtlarına bakmak için gelecekti. Aradan iki saat geçmesine rağmen arkadaşının neden gelmediğini düşünürken gözünün önünde el sallayan kişinin kendi arkadaşı olduğunu fark etti.

"Dostum elimi sallıyorum gözünün önünde, onu bile fark etmiyorsun. Hayat sana ne yapmış böyle? Topla kendini, kendine gel."

"Kusura bakma, şu son iki saattir o kadar dalgınım ki, ne yapacağımı bilmiyorum. Her şey birbirine girdi. Sanki dünyam başıma yıkıldı. O derece kendimi yıkık gibi hissediyorum."

"Yengeye doğruyu söyleyebildin mi?"

"Sorun da işte bu ya koçum. Gözlerinin içine baka baka yalan söyledim, saatlerce ağladı. O an yalan söylemenin doğru olacağına inandım ya da inanmak istedim, bilmiyorum. Ama kızımı bulunca doğruyu söyleyeceğim diye kendimi telkin ettim hep. Ya kızımı hiçbir zaman bulamazsam?"

"Olumsuz şeyleri çağırma ki olumsuz olaylar hayatında yer edinmesin. Ben eminim kızını en kısa sürede bulabileceğine. Karına hangi durumda olursan ol, doğruyu söylemeliydin. En büyük yanlışı orada yaptın. Hadi gel şu mobese kayıtlarına bakalım da, kızını kaçıran adamı bulalım."

Avşar, Ahlaza bir şey demedi, sadece gözleriyle anlaştılar. Bu onların lügatında ' hadi başlayalım demekti. Avşar bu hastanenin düzenini biliyordu. Önden hızlı adımlarla Avşar ilerliyordu. Arkasından da Ahlaz onu takip ediyordu.

Hastane kayıtlarını izlemek için kameranın oraya geldiklerinde etrafta kimsenin olup olmadığına baktılar.

Avşar, Ahlaza döndü ve konuşmaya başladı.

"Sen burayı kolaçan et de, ben kızımı kaçıran kişinin beklediğim kişi olup olmadığına bakayım."

Ahlaz başını salladı ve etrafına baktı. Kimsenin olmadığını görünce gir işareti yaptı. Avşar, içeri girdi ve kapıyı kapattı.

Her an birinin gelebileceğini biliyordu. O yüzden işini hızlı halletmek ve bir an önce buradan çıkmak istiyordu.

Bilgisayarın oradaki sandalyelerden birine oturdu ve doğumhaneyi kapısını çeken kamerayı bulmaya çalıştı.

Sağ alt taraftaki kameranın doğumhane kapısını çektiğini görünce odağını oraya vermeye çalıştı. Görüntüleri dört saat geriye aldı ve bir şey dikkatini çekti. Görüntüyü tekrar başa sardığında doğumhane kapısından içeri elini kolunu sallayarak birinin girdiğini gördü.

Arkadan kızını kaçıran kişinin kim olduğu belli olmuyordu. Ancak doğumhaneye giren kişi son anda kameraya bakarak gülümsüyordu. Bu kişinin kim olduğunu Avşar çok iyi biliyordu.

Kızını kaçıran kişinin bir terörist olacağını söyleseler asla inanmazdı. Ama şimdi görüyordu ve gerçekti.

Birde girmeden önce el sallıyordu. Avşar, göz göre göre kızını kolay bir şekilde kaçırabilmesine kızdı ve öfkelendi.

Zamanında oğlunu öldürdüklerinden intikam istiyordu. Onu bulduğunda Avşar, işi yargıya taşımadan kendi cezasını çoktan kesecekti.

Avşar, şu an kızı yanında olsaydı Elfida ismini koyacaktı ama bu isteğini gerçekleştiremiyordu. Kızını kaçıran kişi dağda oğlunu işkence ederek öldürdükleri terörist Agahdı.
Bu duruma sinirlendiği için intikam almak istediği belliydi.

Avşarın en zayıf yerinden vurmak isttiyordu ama başaramayacağı son derece belliydi. Ama Avşar asla yıkılmaz, sert duruşunu bozmazdı.

Agah intikam istiyorsa Avşar en alasını verirdi. Agah gün yüzüne çıktığında girdiği deliğe tekrar girmek isteyecekti.




Arkadaşlar selam yeni bölümle geldim. Sizce nasıl olmuş? Yorumlarınızı bekliyorum. Azıcık kısa oldu ama idare ediverin.

Orijinal AilemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin