Derin bir sohbete dalmış durumdalarken saatin üç buçuğa yaklaştığını gördü Barış. Yağmur inanılmaz derecede eğlenceli ve komik bir kızdı aslında. Üstelik kendisine ben sıkıcıyım demişti, hiç de öyle bir hali yoktu. onunla sohbet etmekten çok keyif almıştı Barış.
"Yiyecek bir şeyler söyleyelim mi?" dedi Barış.
"Ha yok, ben birazdan kalkarım zaten. Başka sefere umarım."
"Ne güzle laflıyorduk ya, niye kalkıyorsun?"
"İlk günlerden muhabbeti sıkı tutup tez ayrılık getirmeyelim." Dedi Yağmur kıkırdayarak.
"Merak etme, senden kolay kolay kopmaya niyetim yok. Hem daha yeni başlıyoruz ama biraz daha otursaydık iyiydi."
"Kalkalım. Hem sen de çok yorgunsun. Dinlen biraz."
Daha fazla ısrar etmedi Barış. Hesabı ödeyip çıktılar kafeden. Evin önündeki hafif rampayı tırmanırlarken Yağmur yolu, Barış da Yağmur'u izliyordu. Düz ve küçük bir burnu; iri, yeşile çalan ela gözleri, ince dudakları vardı. Bembeyaz teni ve doğal olduğunu düşündüğü sarı saçları ise ona öyle bir hava katıyordu ki bir bakan kesinlikle bir daha bakardı. Sıfır makyaj ile nasıl bu kadar güzel göründüğünü aklı almıyordu Barış'ın. Kendi kız kardeşi de dahil olmak üzere bugüne kadar gördüğü tüm kadınlar tabiri caizse yüzlerine boya badana yapıyorlardı. Bazen kardeşinin yanağını sevmek için elini uzattığında ellerine hep fondöten yapışırdı ve bundan inanılmaz derece tiksiniyordu. Keza nefret ettiği bir diğer şey ise ojeli ve uzun tırnaklardı. Kardeşi bazenleri evde yemek yaptığı zaman tırnakları ojeli ise yemezdi. Gözlerini usulca kızın ellerine indirdi. Tırnakları kısacık ve boyasızdı.
"Burada ayrılsak iyi olur."
"Ailen benimle görüştüğünü görse kızar mı?"
"Kızmazlar, daha doğrusu umursamazlar. Ama babam seni fazlasıyla bunaltır. Çünkü seni tanıyor, bu yüzden de senden para koparana kadar elinden geleni yapar." Öfkeyle bir nefes verdi. "Kendisi tam alkolik ve bahis oyunu bağımlısı. Sabahtan akşama kadar kupon doldurup kimin kaç gol atacağını hesaplıyor. Anlayacağın ruh hastası." Dedi halen siniri geçmemişken. "Hatta seni görse atamadığın gollerin hesabını falan ile sorar yani, o derece."
Yağmur'un sinirli halini ilk defa gören Barış bu anın keyfini çıkardı. Çok tatlı sinirleniyordu, sanki bir şey yapabilecekmiş gibi konuşuyordu ama aslında korkağın teki olduğu çok belliydi. İlk buluştukları gün kayalıklarda otururlarken yanlarından kedi geçince bile korkmuştu. Tabiri caizse tam bir ürkek ceylandı. Barış'ın ceylanıydı.
"Biz de atarız bu hafta bir gol, baban için." Dedi gülerek.
"Aman onun için hiçbir şey yapma, hak edenler için yap." Dedi ve ekledi. "Ben artık yukarı çıkıyorum."
"Tamam. Görüşürüz Yağmur, yarın yine aynı saatte burada seni bekleyeceğim."
"Görüşürüz." Deyip yukarı çıktı. Eve adımını attığında saatin dörde geldiğini gördü. Namaz vakti çıkmadan hemen banyoya koştu. Abdestini alıp öğle namazını kıldı. O sırada annesinin sesini duydu.
"Kimdi kız o aşağıdaki çocuk?"
"Arkadaşım." Dedi tekdüze bir sesle. Bu sorudan hiç korkmamıştı zira annesinin ve babasının bir erkek arkadaşı olmasına karışacaklarını sanmıyordu. Hoş Barış da erkek arkadaşı değildi zaten, en azından şimdilik.
"Kimmiş bu arkadaş, ilk defa gördüm."
"Sen tanımazsın." Annesinin kendisine fırlattığı terli havada yakaladı ve geri getirip ayağının dibine koydu. "Yemek yiyebilir miyim?" dedi çekinik bir sesle.
YOU ARE READING
Bir Çaresi Bulunur
FanfictionHayatında çok zorlu bir dönemden geçen Yağmur'un kurtarıcı beyaz atlı prensi Barış Alper ile tanışması ve üstüne üstlük bu adamın Galatasaray'ın en önemli futbolcusu olması ile hayatının 360° değişmesini konu alan mini hikayemiz.