"Aramızdaki güven problemini de aştıysak arabama biner misin Yağmur, tüm gün yürüyemeyiz herhalde?"
Kafeden çıktıklarında Yağmur'un evinin önüne doğru yürüyorlardı. Aslında haklıydı Barış. Zaten artık içinde ona karşı ister istemez güven oluşmuştu. Bir yandan da Barış bir kıza bir şey yapmak isterse rahatlıkla gidip onu isteyen biriyle yapar diye düşünüyordu. Kala kala Yağmur'a mı kalmıştı.
"Binerim." Yağmur'un kıkırdamasıyla yine ona döndü Barış. Onun güldüğü tek bir anı bile kaçırmak istemiyordu. Hatta onun güldüğü anlarda zaman dursun istiyordu. Arabanın yanına geldiklerinde Yağmur ön koltuğa oturdu. Arabayı çalıştırdığında radyodan bir şarkı açtı Barış. Çok kısık bir şekilde, fonda geliyordu şarkı.
"Yapmak istediğin bir şey var mı?" diye sordu Barış.
"Bilmem ki, sen ne yapmak istersin?"
"Ben seninle her şeyi yaparım, önemli olan senin ne istediğin." Dedi Barış iç çekerek. Bu sırada kırmızı ışıkta durmuşlardı. Genç kız kalbinin teklediğini hissetti Barış'ın söyledikleriyle. Barış'ı iyi kötü tanımamış olsa kendisine aşık zannedecekti. "Var mı içinde kalan bir şey, şunu da yapmak isterdim dediğin bir şey?"
"Biraz çocukça gelebilir ama..." yutkundu ve yeşil yandığı için tekrar arabayı hareketlendiren Barış'a döndü. "Lunaparka gidelim mi? Küçükken çok gitmek istemiştim ama hiç gidemedim."
"Gidelim tabi." Dedi Barış ve yarım saat sonra lunaparkın önünde durdular. Normal zamanlarda kendisini gizlemek gibi bir telaşa kapılırdı ama istemiyordu. Eğer böyle bir çabaya girerse Yağmur yanlış anlayıp üzülür diye korkuyordu. Yağmur'un hevesle önünden yürüdüğünü gördü. Onun birkaç fotoğrafını çekti habersizce. Antalya'dayken en çok onun bir fotoğrafı olmamasına üzülmüştü. Biraz da olsa özlem gidermek istiyordu.
"Biraz fotoğraf çekilelim mi?" dedi Barış melül melül bakarken. "Fotoğrafımız olsun istiyorum, sen yokken bakabilmek için."
Barış bugün diğer günlere nazaran fazlasıyla açık ve cesurca konuşuyordu. O her böyle konuştuğunda genç kız daha da utanıyordu. Üstelik o her böyle konuştuğunda biraz daha bağlanmaktan alıkoyamıyordu kendisini.
"Tamam, çekilelim." Barış ön kamerayı açarken kendisi de yanına geçmişti ama ne yapacağını bilmiyordu, elini kolunu nereye koyacağını çözememişti. Kendisine kalmadan Barış elini onun omzuna atıp göğsünün üzerine çekti. Bir nevi sarılıyor gibilerdi şu anda ama itiraz edip Barış'ın keyfini kaçırmak istemedi. Kasti yapmadığı çok belliydi zaten. Bir defalığına her şeyi kenara bırakıp başını iyice onun göğsüne yasladı. Taş gibi göğsüne kafasını koymak inanılmaz bir huzur vermişti kendisine. Birkaç tane poz verdiler kameraya. Ardından Barış biraz da onu tek çekmek istedi, kabul etti. Gülümseyerek kameraya baktı, Barış onu defalarca çekti.
"Söyle bakalım, neye binmek istersin şimdi?"
"Bilmiyorum ki, daha önce hiçbirine binmedim. Sen tavsiye ver istersen."
"Ben çok sert olanlarına biniyorum ama belki sen biraz korkabilirsin, ilk defa biniyorsun. O yüzden hafif olanlarına binelim."
İlk gondola bindiler, ardından çarpışan arabalara bindiler. Dönme dolaba bindiklerinde Barış, Yağmur'un bir sürü fotoğrafını çekti. En tepedeyken bile kız Barış'ın çektiği fotoğraflara bakıp çirkin çıktığını düşündüklerini sildirmeye çalıştı. Ama Barış her halinle çok güzelsin diye ona engel oldu. Dönme dolaptan indiklerinde atlı karıncanın önünden geçiyorlardı. Genelde ona çocuklar binerdi ama çocukluğundan içinde kalmıştı bir defa. Onun mahsun bakışlarını gören Barış hemen el attı duruma.
YOU ARE READING
Bir Çaresi Bulunur
FanfictieHayatında çok zorlu bir dönemden geçen Yağmur'un kurtarıcı beyaz atlı prensi Barış Alper ile tanışması ve üstüne üstlük bu adamın Galatasaray'ın en önemli futbolcusu olması ile hayatının 360° değişmesini konu alan mini hikayemiz.