İyi okumalar.
Engin 32 yaşında.
Oğuz 28 yaşında.
————
Engin Bıçakçı.
3 Mayıs 2003
Engin 12 yaşındayken.
"Annecim ne yapıyorsun." Dedim mutfağa girerken. Mis gibi kokuyordu. İçime derin bir nefes aldım.
"Oğluşum." Dedi eğilip saçlarıma öpücük bırakırken. "En sevdiğin yemeklerden yaptım. Yaprak sarması, hünkar beğendi, cacık." Dediğinde gözlerim parıldadı.
"Bende bayıldım." Dediğimde gülerek saçlarımı karıştırdığında sırıttım.
"Hadi geç bakalım masaya yemek vakti." Dediğinde sandalyeyi çekerek masaya oturdum.
Annem önüme yemek koyduğunda hızlı hızlı yemeye başladım.
"Oğlum yavaş ye boğazında kalacak." Dediğinde dolu ağzımla kendisine baktım.
"Anne Oğuz'la maç yapacağız geç gidersem küser bana nazı hiç çekilmiyor." Dediğimde güldü.
"Bence senin nazın çekilmiyor Oğuz çok akıllı düzgün bir çocuk." dediğinde elimde ki kaşığı ağzıma götürdüm.
"Aşk olsun anne ben akıllı düzgün değilmiyim." Dediğimde yanıma gelip oturdu.
"Ben öyle mi dedim oğlum ikinizde çok iyi çocuklarsınız." Dediğinde memnuniyetle gülümsedim. "Pişt yaklaş." Dedi kısık sesiyle. Yaklaştım. "Birbirinize verdiğiniz sözden hiç dönmeyin." Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Sen nerden biliyorsun." Dediğimde işaret parmağını kaldırarak burnuma değdirerek arkasına yaslandı.
"Anneler herşeyi bilir." Dedi göz kırparak.
"İyimiş." Dedim gülümseyerek. Ağzıma son bir sarma atıp ayağa kalkıp anneme yaklaşıp yanağına sıkı bir öpücük bırakıp sıkıca sarıldım. son görüşmemiz olduğunu bilmeden.
"oğlum benim dikkatli ol tamam mı oğuzda sana emanet." dediğinde başımı sallayıp çıktım evden.
-
Günümüz.
Dinmiyordu içimde ki nefret ve kin her gün her saniye büyüyordu sanki.
Annemin intikamını almıştım o şerefsizi öldürtmüştüm.
Peki niye içim rahat etmiyordu?
Niye iyi hissetmiyordum içimde alevler yanıyordu sanki. Her gün harlanan alevler.
yerde ki baygın bedene baktığımda nefretimin ve kinimin sebebini anlamıştım.
eskiden en yakınım dostum sırdaşım dediğim kişi şuan bir kaşık suda boğmak istediğim kişiydi.
onun nefes alması bile bana ağır geliyordu. O yaşamayı haketmiyordu.
Dişlerimi sıkarak yanda duran su dolu kovayı alıp suratına çarptığımda hızla gözlerini açarak kendine geldi.
Kovayı yana atıp yerdeki bedenin boynuna sardım elimi. Boynunu sıkarak ayağa kaldırdım.
"yaşamayı haketmiyorsun orospu çocuğu." dedim tiksinerek.
Elleri bağlı olduğu için beni ne itebiliyor nede kendini elimden kurtarabiliyordu. Gerçi ağzını oynatıp beni durdurmaya çalışmadı bile.
ölmeyi mi istiyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İTAATKAR bxb
Teen Fictionbirbirlerinden ölesiye nefret eden iki rakip iş adamı. Peki biri diğerinin bir sırrını öğrenirse ne olur?