12

2.9K 190 34
                                    

Yeni bölüüüüüüm!

Hastayım, huysuzum, ölüyorum...

Boğazlarım acıyo, şiştiler. Burnumdan nefes alsam alamıyorum, ağzımdan nefes alsam boğazım daha da acıyor. En sonunda götüme oksijen maskesi taktırıcam...

Hazır evdeyken size bölüm yazdım ama devamı bu gün gelir mi bilmiyorum.

Olaylar karışacak uwu

Dikkat!

Bölümde sağlıkla ilgili bir bölüm bulunmaktadır, yanlışım varsa siktir edin çok da önemli bir sahne değil.

Çok uzattım ama HASTA VE HUYSUZ BİR KEDİYİM ŞUAN. Evdekilere kök söktürüyorum kdkdkdkdk

Sizi seviyorummmm <3

Sizi seviyorummmm <3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

(Selim Mertoğlu)


İyi okumalar canlar...

🌀

Meriç ten

Arabaya bindiğimizde Göktürk ü inceliyordum. Her zamanki sert bakışları ve neredeyse çatık kaşlarıyla oldukça soğuk görünüyordu, aslında ne kadar neşeli ve sevgi dolu olduğu belli olmuyordu.

Gözlerim vücudunu incelemeye başladığında kendime engel olamıyordum, duyduğum sesle ise kırmızıya döndüğüme emindim.

" Çok sevdin galiba?"

" Hm?"

Titrek sesimle mırıldandığımda sırıtışı genişlemişti.

" Yok bir şey güzelim, bak istediğin gibi."

Bir şey demeden dışarı döndüğümde kıkırdamıştı, sessiz geçen yolculuğun ardından eve vardığımızda kapıyı bu sefer selim açmıştı.

" Hoşgeldiniz güzellikler!"

Göktürk tepki vermediğinde ben gülümsemiştim, selim ise elini belime atıp yukarıya yönlendirdi.

" Gel bir yarana bakalım, ondan sonra kahvaltı ederiz."

Başımla onayladığımda odaya girdik, omzum acıdığı için dün gece tahminlerime göre viktor ben uyuduktan sonra üstümü değiştirmişti.

Selime attığım bakışla gülerek yanıma gelip dikkatlice tişörtümü çıkarmıştı, bu sefer anlamadığım bir şekilde utanıyordum, oysaki ilk seferinde umrumda bile değildi.

Gözleri saniyelik göğsüme kaydığında kendini hızla toplayıp gözlerime odaklanmıştı, ikimiz de öylece bakışıyorduk. Aklından neler geçtiğini çok merak ediyordum.

Gözlerinin yeşili çok güzeldi, cam gibi açık bir rengi vardı. Saçları kahverengi, teni hafif kavruktu. Onu ilk defa inceliyordum ve aklımda hiç te hoş olmayan istekler oluşuyordu.

Gözlerimi kaçırdığımda o da biraz uzaklaşmıştı.

" Şey... Hadi uzan da yarana bakayım."

Yatağa yüzüstü uzandığımda kendimi tuhaf hissetmiştim, ben düşüncelere dalamadan bandajım açılmıştı. Canımın acıdığını hissederek inledim.

" Özür dilerim güzelim ama biraz acıyacak, krem sürmem lazım."

Cevap vermeden beklerken yaramın etrafında soğuk kremi hissederek irkilmiştim, bir süre sonra yeni bandajı yapıştırdığında yataktan kalkmıştı.

Ben de kalktığımda kendi tişörtlerinden birini alıp giymeme yardım etmişti, tişört büyük olduğu için köprücük kemiklerim gözüküyordu. Sanki kendine zor engel oluyormuş gibi kafasını çevirdi.

" Acıkmışsındır, kahvaltı hazırladım senin için."

Başımla onayladığımda mutfağa inmiştik, Göktürk makineden aldığı kahveyi içerken ben de masaya oturdum. Selim de kendine kahve aldığında konuştum.

" Çınar nerede?"

Göktürk gülümseyerek bana döndü.

" İşleri var güzelim, akşam gelir anca."

" E sadece ben mi yiycem bunlardan?"

Selim yanıma gelip oturdu.

" Biz erken kalktık meriç, ama istersen seninle otururuz."

Gülerek onayladıktan sonra selimin hazırladıklarından yemeye başladım, onlar da sanırım beni tanımaya çalışıyordu.

Göktürk,
" Ee meriç, anlatsana biraz. Kimsin sen?"

Gelen soruyla gülüp çatalımı tabağın kenarına bıraktım.

" Meriç işte, dümdüz."

Selim,
" İşte biz o 'dümdüz Meriç ' i tanımak istiyoruz."

" Neden?"

Selim gülerek dudaklarını yaladığında sinirlendiğini anlamıştım. Oluşan uzun sessizlikten sonra nefes verip konuştum.

" Meriç Gallo, namı diğer kara melek. Birkaç yıldır William ile çalışıyorum, bir şey vaad etti ve yerine getirmedi, onun yerine beni kendisine mecbur bıraktı. Öncesini sormayın, anlatmam. Bu kadarını bilseniz çok bile."

Uzun konuşmamın ardından ikisi de bana bakıyor ama tek kelime etmiyordu. Aklıma gelen şey ile Göktürk e döndüm.

" Yakınlarda laboratuvar var mı? Kullanabileceğim yani.."

İkisinin de kaşları çatılırken selim sordu.

" Neden sordun?"

" Uyuşturucu dışında bir şey yapmayı özledim."

Bakışları yumuşarken güven verici bir şekilde gülümsemişti, Göktürk ise öylece bizi izliyordu.

" Ne yapacaksın peki?"

" Patlayan şeker."

Sesli bir şekilde güldüklerinde benim suratım asılmıştı, ne vardı yani bunda gülünecek?!

" Ne var ya?!"

Göktürk,
" Bişey yok güzelim, istediğin patlayan şeker yapmak olsun. Yarına kadar oldu bil, bizim depoya kurdururum bütün malzemeleri."

Gözlerim sonuna kadar açılmıştı. Ne yani, benim için mi yapacaktı onca şeyi? Ben belki karanlık arkadaşlarında labaratuvar vardır diye demiştim.

" Teşekkür ederim.."

Cılız çıkan sesimle kaşları çatıldı.

" Sakın kendini mahcup veya borçlu hissetme Meriç, istediğim için yapıyorum bunu, sen mutlu ol diye."

Kalbim hızlanırken mutfağa dalan Hilmi ile bütün ortam bozulmuştu.

" Efendim, Salih Alkor, Çınar beyin restoranındaymış. Dördünüzle de konuşmak istiyor."

Selimin sert ve soğuk sesi beni bile ürkütmüştü.

" Dört derken?"

" Meriç beyi de istiyor efendim."

İtalya Kaçağı (bxbxbxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin