Bu bölümde başlıyor aslında her şey.... Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum bana ulaşın: sudeyurd/ Nasuendeİyi okumalar dilerim...
Arabaya bindim, gelinliğin kuyruk kısmını toplamama yardımcı olan Baran'da yanıma binmişti. Arabayı kimin kullandığını kırmızı duvaktan göremiyordum, açıkçası umurumda değildi. Ama tahminim Kartal'ın olduğunu söylüyordu. Erkek kuzenleri olsaydı mutlaka o kullanırdı ama son erkek kuzenlerini benim kuzenim öldürdüğü için koskoca Alemşah aşiretinin iki erkek varisi kalmıştı.
Büyük konvoya Babür aşiretinden de katılanlar olduğu için korno seslerinden hiç bir şey doğru düzgün duyulmuyordu, neyse ben kırmızı duvağın altında yaşam savaşı verirken çok uzakta olmayan Alemşah konağına varıldığında nefeslendim. Şükür araba durmuştu. Bir an konvoy hiç bitmeyecek tüm Mardin'i dolaşacağız sanmıştım. Önümüzdeki ve arkamızdaki arabaların kapıları açıldı kapandı, ön koltuktaki arabayı süren Kartal'da arabadan iner inmez, Baran kendi oturduğu yerin kapısını açarak benim oturduğum yere dolaştı, kapımı açarak bekledi. Arabadan inmek için adım attığımda başlayan silah sesleri bu gün hiç kesilmeyecekti.
Arabadan zorlanarak indim, Baran ile konağın kapısına geldiğimizde bir kadın yanımıza gelerek elime toprak testiyi tutuşturdu. Silahlar kesildiğinde hocanın duaları başlamıştı. Hoca duayı bitirdikten sonra testiyi az önce üstünden geçeceğimiz eşiğe doğru atarak kırdım. Kırılan testinin ardından kapının yanında kesilmeyi bekleyen adak hayvanları hocanın duaları eşliğinde kesildi, kanlar içinde kaplanan eşikten geçerken hafifçe kaldırdım gelinliği Baran ile birlikte geçtik kapının eşiğinden. Kapının eşiğinden geçer geçmez tüm şarjörler boşalmıştı havaya, Mardin'e haber veriyorlardı iki düşman aşiretinin birleştiğini. Dualar eşliğinde, kırılan testinin içindeki altınlara basarak, adak hayvanlarının akıttığı kanın üstünden geçerek girdim Alemşah konağına.
Yanan kalbim tuttuğum nefesimle boğazıma dizilmişti, kırmızı duvağın altında titreyen dizlerimle yürüyordum. O kadar çok korkuyordum ki eşikten geçerken kalp krizi geçireceğim sanmıştım. Baran'ın uzattığı kolunu parmak uçlarımla hatta tırnaklarımla tutuyordum. Baran'a bakmamak etrafta gülen yüzleri görmemek için kafamı hiç kaldırmıyordum.
Kapıdan avluya ilk adımımı atmamla, Baran kolunu çekti yanımdan geçerek karşıma geldi. Kırmızı duvağın uçlarını kavrayarak geriye doğru açtı, duvağı boynumda bıraktı. Bu sefer sağ cebine elini götürdüğünde Evin hanım ağlamaktan kızarmış gözleriyle yanımıza geldi. Elindeki kadife siyah kutuları açarak oğluna doğru uzattı. Baran gözlerime bakarak ilk önce cebinden çıkardığı kutunun içindekileri, sonra da annesinin uzattıklarını taktı boynuma. Evin hanım boynumdan kırmızı duvağı almıştı, Yekta ağa yanımıza yaklaşarak. "Hoş geldin kızım!" dedi gülümseyerek, gözleri kan çanağına dönmüştü.
Kalbim sıkıştı kendimi gülümsemeye şartladım ve hafifçe gülümsedim "Hoş buldum." diyerek diz kırdım uzattığı elini tutarak elini öperek alnıma götürdüm ve geri çektim. Evin hanım ağlayarak göz yaşları içinde sarılmıştı bana, gülümseyerek eğilip onunda elini öpüp alnıma götürdüm. Yekta ağa ve Baran yanımızdan ayrılırken Evin hanım beni yönlendirerek kadınların olduğu kısma götürdü. Kadınların kısmında yan yana oturan yaşlı kadın ve yaşlı adamın önünde durduk. Evin hanım bana onları tanıtıyordu, "Baran'ın dedesi Baran ağa, Baran'ın babaanesi Yade Heja." onlar oturdukları yerde oturmaya devam ederlerken önce dede ağanın elini öptüm, sonra da Yade Heja'nın elini öptüm. Dede ağa yanındaki siyah kutuları açarak Evin hanıma uzattı, Evin hanım dede ağanın uzattıklarını boynuma takarken elimin üstünde eli olan Yade Heja dua okuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASEMİNLİ KIZ
General FictionVicdan eskirse, ruh küflenirmiş! Ruhu yaşarken küflenen insanların öldüklerinde ruhları da kokarmış! Ben Meran! Ailemin zoruyla evlendirildim. Evlendiğim gün kocamı kaybettim. Ve ben bu sefer kayınbiraderimle evlendirilmek zorunda bırakıldım. Kims...