Gidiyordu. Geri gelmeyecekti! Leyla ile gidiyordu. Beni ölüme iten, kendi ve çocuğunun canına kıyan Leyla ile gidiyordu! Annemi gördüm kalabalık arasından babamın yanındaydı.
İndim merdivenleri dikildim karşısına gülerek bağırdım. Umurumda değildi kimse, "Memnun musunuz? Beni evlendirdiğin adamın kızınıza yaptıkları karşısında memnun musunuz?" Babam sinirlenerek konağın kapısından çıktığında yanıma beni teselli etmek için Sultan hala ve Evin hanım geldi.
Evin hanım, "Bir kaç güne gelir. Endişelenme kızım." demişti.
"Bana bir daha hiç dönmeyeceğini söyledi ama." dedim ses tonumu sakin tutmaya çalışsam da burnumdan soluyordum. Kadınlar şaşırarak niye bakıyordu? Ben doğru olanı yapıyordum. Şaşkınlıkla Kartal'ın ardından bakılması gerekirken, şaşırılan ben oluyordum. Kapı açıldığında Kartal'ı ve Leyla'yı dede ağanın durduğunu gördüm. Konağın içindeki Kartal'ın amcası dışarı çıkıyordu. Kapı geri kapandı, Kartal'ın bağırışları duyuldu.
"O kadın benim karım değil!" diyordu.
"Geri dönmeyeceğim!" diyordu.
"Ağabeyimin katili olan ailenin kızını karım olarak kabul etmiyorum!" diyordu. Bağırıyordu! Herkesin içinde bağırıyordu. Sabır diledim, ama dilediğim sabır bile çoktan taşmıştı. Nefes alamıyordum. Bana o söylediği sözler kolay yutulabilecek şeyler değildi. Bile bile hiç mutlu olamayacaksın demişti bana. Beni teselli etmeye çalışan Sultan hala ve Evin hanımın sesleri bozuk olan televizyondan çıkan tiz ses gibi gelmeye başladığında kalabalık olan insanların bana şaşkınlıkla bakışlarına baktım.
Kadınlara şaşırılırdı, üzülürdü, kızılırdı, utanılırdı... Ama ya Kartal? Onun dediklerinden neden kimse utanmıyordu. Neden dediklerine kimse kızmıyordu?
Üstünde durduğum nokta Baran'ın öldüğü noktaydı. Baran vurulmasın diye üstüne atlamış, ölmesin diye kafasına siper olmuştum. Akan kanlarını dindirmek için baskı uygulamıştım. Ama katil ben olmuştum. Ama katil bizdik.
Tüm tarlayı içindeyken yakarım demişti ya, benim zihnimde zaten cayır cayır yanıyordu! O kusurları silaha çeviren bir profesyoneldi. O güvenilmemesi gereken konuştuklarını seçmen gereken birisiydi. Yer ayağımın altından kayıyordu. Bende deprem etkisi yaratmıştı, şimdi de bağırıyordu. Katil diyordu bana!
Mutlu olamayacaksın. Unutulacaksın dedi ya! Ben unutulmayacaktım! Adımı yazacaktım Mardin tarihine benim adımı kimse unutmayacaktı. Yer ayağımın altından kayarken yürüdüm, kolumu tutmaya çalışanların ellerinden sıyrıldım, annemin sözlerini yok saydım. Yukarı çıkan merdivenleri tırmanmaya başladığımda "Meran'ı karım yapmayacağım!" diye bağırıyordu. Tüm her şeyi şimdi baştan yazacaktım.
Merdivenleri çıkarken hafifçe gülümsedim, delirdiğimi düşündüm. Ama bu gülümseme bir fırtınanın kopuşu öncesi oluşan dinginlikti. Tsunami olmadan önce denizin geri çekilmesi gibiydi, yağmur yağmadan önce havanın sıcaklaması gibiydi...
Gitmek istiyorsa gidebilirdi. Mutlu olmak istiyorsa olabilirdi. Leyla ile mi gidecekti ona da tamam. Ama geri döndüğünde konakta eski beni bulamayacaktı. O kadar çok istedim ki dışarıya çıkıp bağırmak, def ol nereye gidersen git! O kadar çok demek istedim ki anlatamam. İnanın derdim bir an kuşku bile duymazdım! Ama o sözleri sarf ettikten sonra bu konağa geri dönmem gerekecekti. Başka bir yere gidemezdim ki? Gitsem bile kaç günlük? Bir kaç günlük sadece. O sözleri yutmamı sağlayan aşiretin aldığı karardı. Elimdeki resmi nikah geri dönülemez laflar etmemi engelliyordu. Paşa paşa döneceğim konağa kafam öne eğik sözlerimi yutarak dönmek istemiyordum. Ben o sözleri farklı şekillerde yedirecektim. O Kartal elbet dönecekti, işte o zaman o lafları bir bir ona yedirecektim. Ben sadece şimdilik susuyordum. Zamanı geldiğinde konuşan ben olacaktım. Terasa çıkarak Kartal'ın gidişini izledim, arabanın ana yola çıkmasından gözden kayboluncaya kadar izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YASEMİNLİ KIZ
General FictionVicdan eskirse, ruh küflenirmiş! Ruhu yaşarken küflenen insanların öldüklerinde ruhları da kokarmış! Ben Meran! Ailemin zoruyla evlendirildim. Evlendiğim gün kocamı kaybettim. Ve ben bu sefer kayınbiraderimle evlendirilmek zorunda bırakıldım. Kims...