16. Bölüm

724 58 15
                                    

Keyifli okumalar....

Sabah alarmımın çalması ile uyandığımda başımın ağrısından gözüm kararmıştı. Küfür ederek yine bugünün de benim için iyi geçmeyeceğini biliyordum. Her gün bir önce ki günün aynısı amk. Bıktım artık.

Yataktan kalkarken annem seslenmişti. Uyandığımı belirten bir şekilde seslenip sonrasında banyo da rutin işlerimi hallettim. Okul formamı hemen giyip telefonumu elime aldım. Ekranda sadece bizimkilerin dün mü mevzudan ötürü gruptan mesajları vardı hala bu konuyu konuşuyorlardı.

Dün Eylül hocanın ağır konuşmasından sonra o gittiğinde hiç kıpırdamadan yerimde bir süre kaldım. Sonrasında Can ve Duru yanıma geldiklerinde beni kendime getirdiler. Onlara konuşmamızdan bahsettiğimde hepimizin tadı kaçmıştı. Zaten sonrasında da Eylül hocanın işi çıktığından hepimiz evlerimize geçtik.

Aramızdaki samimiyetin olduğunu düşünerek ona öyle konuşmuştum dün ama yanlış düşünmüşüm. Beni harap etmişti sözleri. Hadi ben neyse sinirli üzgün kırgındım onun yüzünden ama Can ve Duru aşırı derece de ona karşı tepkililerdi.

Onunla artık bu kadar iletişim kurmama mı istiyorlardı. Bugünden itibaren bana başka birilerini bulmam için nasihat verdiler. Hatta Can kendisi bu konu da yardım edecekmiş bana. Ben ne derdindeyim onlar ne derdinde.

Ayakta düşüncelere dalıp okula geç kalacağımı fark ettiğimde hemen kendimi toparlayıp annemlerin yanına gittim. Kahvaltı yapıyordu ikisi de.

"Günaydın anam." diyerek annemin yanağını kocaman öptüm.

"Günaydın kızım. Kendine gelmişsin biraz da olsa, dün geldiğinde bayağı kötüydün." evet dün geldiğimde suratım beş karıştı. Bizimkiler sorduğunda biraz hastalandığımı söylemiştim.

"Evet iyi oldum dün verdiğin ilaçlar sayesinde gülüm."

"Azıcık dikkatli olsan böyle şeyler olmayacakta neyse."

"Sen karışmasan olmaz abi demi." ağzını yamultarak beni taklit etti hemen kim der bu koca adam benden büyük diye. Hayır anlamıyorum her abi mi böyle.

"Olmaz." dediğinde onu yok sayarak kahvaltımı ettim. Saate baktığımda az bir vakit kalmıştı okula hemen vedalaşıp evden çıkmıştım.

Durağa yaklaştığımda kılpayı yetiştim otobüse ve yine tıklım tıklımdı yer yoktu ve her durakta durduğunda vakit kaybederek daha da geç kalıyordum okula.

Vallahi her gün şu çileyi çekmekten gına geldi artık. Sonra diyorlar karbon ayak izi bırakmayın, herkesin arabası olmasın toplu taşımaları kullanalım.
Ulan amk böyle tıkış tıkış giderek zaten terleyerek kokudan bile ozon tabakası delinirdi. Söz verdim kendime azıcık para kazandığımda ilk işim direkt kendime araba almaktı. Zaten ehliyetim vardı annem sayesinde.

Ben içimden söve söve ayakta beklerken okuluma yaklaşmıştım. Okul kapısından içeri girdiğimde çoktan öğretmenler zili çalmış ve neredeyse dersin başlayalı 10 dakika olmuştu. Aklıma başka bir şey geldiğinde daha da canım sıkılmıştı ilk ders Eylül hocanındı ve ben geç kaldım. Demiştim değil mi size bugün kötü gidecek diye.

Koştura koştura sınıfın kapısının önüne geldiğimde girsem mi girmesem mi arasında gidip gelmiştim en sonun girmeye karar vererek kapıyı çaldığımda "gir" komutunu duyarak kapıyı açtım.

Kaşlarını direkt çatmıştı beni gördüğünde. Nefes nefese;

"Hocam derse geç kaldığım için kusura bakmayın, girebilir miyim?" Demiştim.

NE ALAKA HOCAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin