🦋 Bölüm 5 - Çiftlik 🦋

72 4 34
                                    

Çiftlik kapısının önündeydim bir süredir. Arabanın içinde oturuyordum. Düşünüyordum... Aslında düşünemiyordum. İçimde büyük bir kuyu vardı. Aklımda kocaman bir boşluk... Hayatım zaten boştu. Bir anlamı yoktu.

Yan koltukta ekran ışığı yanan telefona çevirdim başımı.
Arayan Boran'dı. Merakla elimi uzatıp telefonu açtığımda, karşıdan gelen kahkahaların arasında kadın sesleri duyuluyordu.

"Daha ne kadar süre oturacaksın arabada?" diye sordu. Sesinde merak ve endişe, ama bir yandan da alışık olduğum o alaycı tonu vardı.

"Beni mi izliyorsun lan sen?"

"Lan şerefsiz," diye cevap verdi, sesine sinirli bir gülümseme yerleşmişti. "Yine kim sinirlerini bozduysa git onunla uğraş. Adam selektör yapmaktan bıktı, artık uzunları kapatmaz oldu. Evin içi iki saattir disko topu gibi yanıp sönüyor. Geliyorsan gel, gelmiyorsan uzunları kapat!"

Söylediklerinin yarısını anlamıştım. Selektör, disko topu, kapat falan diyordu ama beynim bunları bir araya getiremiyordu.
Uzun zamandır yaşadığım bu sinir, kin, nefret hali beni gerçekten yormuştu.

Farlarımın uzunları, karanlık sokağı adeta gündüz gibi aydınlatıyor, karşıdaki evin camlarına yansıyan ışıklar disko topu gibi yanıp sönüyordu. Boran'ın söyledikleri kafamda yankılandı.

Selektör yapmaktan bıkan adam, disko topuna dönmüş evin içi...

Kahretsin, geldiğimden beri uzunlar açıktı. Tüm yolu uzunları açık şekilde mi gelmiştim ben?
Gözlerimi açtım ve direksiyona doğru eğildim. Farların düğmesini bulup uzunları kapattım.

Telefonu tekrar kulağıma götürdüm. "Tamam, kapattım. Geliyorum. Kim var yanında?"

"Kimse yok, televizyon açık. Gel hadi."

Telefonu kapatarak hızla arabadan indim ve Boran'ın çiftlik evine doğru yürümeye başladım. Yaz akşamının ılık havası tenim ile yüzleşiyordu.

Yavaş yavaş adımlarken, etrafımda ki cırcır böceklerinin sesi içimi sakinleştirdi. Toprak yol, yazın kuruluğuyla sertleşmişti ayaklarımın altında hafifçe çıtırdıyordu.

Çiftlik evi, geniş verandası ve etrafa yayılmış loş ışıklarıyla yavaşça görüş alanıma girdi. Gecenin karanlığında bile belirgin olan kendine has bir güzelliği vardı.

Kapıya vardığımda, derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonra Boran kapıyı açtı. Üzerinde rahat bir ev kıyafeti, yüzünde her zamanki dostane gülümsemesi vardı. "Hiç gelmeseydin?"

"Gel dedin geldim işte. Noldu özledin mi?"

"Siktir. Geç içeri konuşmamız lazım."

Sesimi çıkarmadan yavaş adımlar ile çiftlik evine girdim. Bir kaç kez gelmiştim buraya, salonun nerede olduğunu hatırlıyordum az çok. Fakat ev çok sessizdi.
"Tek misin? Çok sessiz ev. Eliz yok mu?"

Olumsuz şekilde kafa salladı. "Tartıştık. Çıktı gitti, boşuna mı gel içelim dedim ben sana?"

"O kızı yalnız başına dışarı mı bıraktın sen? İnanmam," demem ile Elzem'in cafesinde saniye saniye ne yaptığını biliyorum korkulacak bir şey yok." Geçiştirmişti sanki sorumu.

Boran'la uğraşmayı aşırı seviyordum. Kızcağından emindim. "Sen, ben, evde tek... İçki?"

"Sikecekmiş gibi konuşuyorsun bak sokarım o rakı şişesini bir tarafına. Puşt."

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Farkına varmıştı oda yüzüme bakıyordu. "Kalk hadi. Masayı hazırlayalım."

Yavaşça kalkarak mutfağa ilerledim. Peşimden geliyordu. Mutfakta konuşmadan masayı düzmeye başladık. Çatal, bıçak, bardak ne varsa çıkarmıştı Boran.
Buzdolabını açarak soğuk su ve rakıyı çıkardım. Buzluktan buz çıkardığımda bana uzattığı kaseyi alıp buzları içine döktüm.

Kaçak Aşk (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin