🦋 Bölüm 9 - Kardeşimiz 🦋

32 1 32
                                    

Burası doğu anadolu.

Bizim topraklarda önce kadınlar uyanır, sonra güneş doğar; Çünkü güneşi kadınlar doğurur...
Sonra o güneş büyür.

Burası doğu anadolu. Burada bir kadının çığlığı yeterli değilken, bir erkeğin fısıltısı tüm kapıları açtırabiliyordu.

Burası doğu anadolu, burada kadınlar, kendi katillerini doğuruyordu.

Burası benim. Diyarbakır benim.

Burası doğu anadolu, ve burada kadınlar bir daha gözyaşı bile dökmeyecek...

Kollarımda bir bebek, ailesini çaldığım bebek. Henüz 6 aylık, bahtı kendisi kadar güzel olmayan bebek .

Kimliğinde Dilara Yıldız Özmenoğlu yazan bebek...

Bir trafik kazasının karanlık anları gözlerimin önünden geçiyor. Araba sürerken bir anda olmuştu her şey. Çığlıklar, metalin kıvılcımları ve acı bir sessizlik... Kaza yerinde bebeğin ailesi hayatını kaybetmişti. O geceyi hatırladıkça içim burkuluyor. Kazadan sağ kurtulmuş olsam da, o ailenin ölümü üzerimde derin bir suçluluk bıraktı.

Altı ay boyunca, bebek için hiçbir şey yapmadım. Yapamadım. Onun yerine, içimdeki suçlulukla yüzleşmeye çalıştım. Her gün, bebeğin gözleriyle, öteki dünyaya olan bağlılığımı sorguladım.

Kendimi affetmeye çalıştım, ama her gün suçluluğum biraz daha ağırlaştı.

Sonunda, bebekle ilgili her şey değişti. Onun için en iyisini yapmak, içinde bulunduğu yurt koşullarını düşündüğümde zor görünüyordu. Bebeğin huzursuzluğu ve yalnızlığı, benim içimde bir ateş yaktı. Yurt, ona hak ettiği sevgi ve bakım sunamıyordu. Bebeği oradan alıp, ona daha iyi bir hayat sunmak için her şeyi göze almaya karar verdim.

Bir gece, sessizce yurttan kaçırdım Dilara'yı. Küçük bedenini kucağımda taşırken, yüzümde bir kararlılık vardı. Kaçışımızı sadece ben ve bebek biliyorduk.

Artık bir ailemiz yoktu, ama birlikte bir geleceği inşa etmek için bir fırsatımız vardı. Her şey, bu minik bebeğin hayatında bir fark yaratmakla başladı. Geçmişin gölgeleriyle yüzleşmek ve o güzel bebeğe gerçek bir aile sunmak için yola çıkmıştık.

Benim güzel bebeğim.

İzmir'e Ekim'i görmek için sekiz ay önce gelmiştim. Altı aydır ise ailemden hiç bir şekilde haber alamıyordum. Annemin sesini en son kaza anında duymuştum.

Babamın ölümünden sonra bana düşman mı dost mu anlamadığım anam...

15 yaşında kardeşlerimi ve babamı kaybettiğim andan sonra acısı yüzeye çıktığında beni döven, hakaret eden, ağza alınmayacak sözler eden anam...
Kapıya koymuştu beni. Sen niye ölmedin demişti. Öz kızlarım öldü sen niye ölmedin diye yakınmıştı.

Onun öz oğlu değildim çünkü, babamın üzerine getirdiği kumanın tek oğluydum. Üzerine kuma getirilmesine dayanamayan, sinir krizi geçirdiği bir anda, ben yaklaşık dört beş yaşlarındayken yastıkla boğduğu kadının oğluydum ben.

Beni babamın ölümünden beri mi sevmiyordu? Yoksa doğduğum günden beri mi bilmiyorum.

Ve ben şimdi, altı aydır haber alamadığım ailemin yanına, kollarımda bir bebek ile gelmiştim.

Masum, bahtsız, gözlerini yeni yeni açmaya başlayan bu küçük cana bir gelecek sunmak zorundaydım. Kapıyı çaldım. İçeriden gelen ayak sesleri, içimdeki gerginliği daha da artırdı.

Kaçak Aşk (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin