🦋 Bölüm 14 - Dicle 🦋

28 2 0
                                    

Bir süre sonra Boran gelip kapıyı açmıştı. Puştluk yapıp bizi yarım saat sonra çıkarması dışında sorun yoktu.

Ekim Eliz ile konuşmaya gitmişti. Boran ne sik yiyordu bilmiyorum. Kendimi yine güvertede suratıma tokat gibi çarpan rüzgarla başbaşa bulmuştum...

Aklımda tek bir soru.

Ekim'e gerçekleri nasıl anlatacaktım...
Ekim'e hayatımı nasıl anlatacaktım? Ona neden daha önce gitmediğimi, son beş altı senemi nasıl anlatabilirdim ki..

"Kardeşim? Yine dalmış gitmişsin..."

Hareket etmedim. Kafamı çevirmedim bakışlarımı döndürmedim... Öylece uzaklara bakmaya devam ettim.

"En çok neye yanıyorum biliyor musun?"

Bir şey dememişti. Beni dinlediğini biliyordum.

"Herkes kendine yeni bir hayat kurdu. Evinde işinde gücünde sevdiklerinde... Bir ben kendime bir yer bulamadım şu koca dünyada. Bir ben sığamıyorum buralara..."

Bir kaç adım sesi geldi ve bakış açıma Boran girdi. Ellerini tıpkı benim gibi, yatın demirlerine yaslayıp uzakları izlemeye başladı.

"Çok korkunç duruyor değil mi? Oysa gündüz sonsuz mavi, o kadar güzel ki... Fakat şu an gölgeler ve derinlik, insana her an bir şeylerin çıkacakmış gibi bir his veriyor. Gece olunca deniz sanki daha da gizemli hale geliyor. O karanlık derinliklerin içinde ne olduğunu kimse bilemez..."

Bir kaç saniyeliğine duraksadı ve devam etti.

"Hayatta böyle gündüzleri eşsiz güzellikteyken, geceleri korkunç bir hale bürünüyor. Gündüzleri denizin üzerinde güneş ışığının parıltısıyla her şey berrak ve huzur verici. Ama gece olunca, her şey değişiyor.... O yüzden denizin hem büyüleyici hem de korkutucu bir yüzü var. Her ikisi de hayatın bir parçası."

Yutkundum. Haklıydı...

"Hayatının bir parçası bu Miran. Karanlık yönlerini gösterip göstermemek sana kalmış... Fakat göstersen de göstermesen de, kimseyi o karanlıkta boğamazsın. Sen kendi karanlığında boğuluyorsun diye sevdiğin kadını ölüme götüremezsin..."

"Ben böyle hayalini kurmamıştım..."

"Sen bu kadına senelerce aşıktın. Çocukluk aşkın neredeyse, senelerce beynimizi siktin Ekim, Ekim diye... Şimdi elde ettin diye büyüsü mü kaçtı? Kendine gel. Yanında o. Aşık olduğun kadın yanında Miran ama böyle devam edersen onu sonsuza dek kaybedersin..."

Haklıydı. Onu kaybetmeyi göze alamazdım. Hayatımın her köşesinde Ekim vardı, gecem gümdüzüm o olmuştu hep. Hayatta kalma sebebim, en kötü günlerimi aşabilme şansım olmuştu o benim...

"Git anlat her şeyi. Dicle'yide söyle kıza..."

Boran'ın söyledikleri içimde yankılanıyordu. Onun bu kadar haklı olmasına sinirlenmem gerekiyordu belki de, ama aksine rahatlamıştım.

"Tamam, tamam ama nasıl söyleyeceğim? Onu kaybetmeyi göze alamam..."


Boran bir elini kaldırarak işaret parmağını kalbime doğrultup bastıra bastıra canımı yaka yaka üç kez vurmuştu. "Burası oğlum."

"Burayı dinle, kalbini dinleyerek ettiğin her harekette pişman olmazsın."

Aynı parmağını bu sefer kafama, şakaklarıma vurdu. "Ama burası kardeşim, sadece pişmanlık. Sadece hüzün, kin, nefret."

"Git, konuş." dedi ve yanımdan ayrıldı. Tam o sırada adaya gelmiştik zaten. Tatil yapacağımız Boran'ın kız kardeşi yerine koyduğu kadına ait olan o ada. Elzem Soyder'e aitti.

Kaçak Aşk (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin