🦋 Bölüm 8 - Kan 🦋

48 2 40
                                    

Bugün babamın ölümünün yıl dönümüydü. Öyle çok özlemiştim ki onu... Kelebekte olmasak İstanbul'da olmaktan faydalanıp giderdim mezarına.
Bir an aklım eski anılara gitti...

Aslında, gidebilirdim. Babama gitmeliydim... Poşetler biraz arabada kalabilirdi.

🦋🦋🦋

"Baba! Ekim yine televizyonda!" Konağın bahçesinde şoförüyle konuşan babama doğru koşar adımlarla ilerledim.

Sesimi duyar duymaz babam, konuştuğu ciddi konuyu bir kenara bırakarak bana döndü. Yüzündeki sert ifade yerini yumuşak bir gülümsemeye bırakmıştı. Hemen yere çömeldi ve kollarını açarak bana sarılmamı bekledi.

"Aslanım! Hemen gidip bakalım televizyona. Ekim ne yapmış, niye haber olmuş?"

Gözlerim sevinçle parladı ve koşarak babamın kollarına atıldım. Onun sıcak kucağında kendimi güvende hissediyordum. Babam, güçlü kollarıyla beni sıkıca sardıktan sonra ayağa kalktı ve elimi tutarak konağın içindeki salona doğru yöneldi. Adımlarımızı hızlandırdık, merak içindeydik.

Salonun kapısına vardığımızda, içeriye girip büyük ekran televizyonun karşısına geçtik. Televizyonun sesi yüksekti ve Ekim'in yüzü ekranda parlıyordu. Babam, gözlerini ekrandan ayırmadan uzaktan kumandayı aldı ve haberi dikkatle dinlemeye başladı.

Ekim, büyük bir holdingin sahibinin torunuydu ve onun sevimli yüzü sık sık medyada yer alıyordu. Bu sefer de, dedesiyle birlikte katıldığı bir yardım etkinliğinde çekilmiş görüntüleri gösteriliyordu. Ekim, neşeli ve enerjik haliyle dikkat çekiyordu.

Televizyonun karşısında Ekim'i hayranlıkla izliyordum. Kalbim hızlı hızlı atıyordu ve gözlerimi ekrandan ayıramıyordum. İlk kez birine böyle bir hayranlık duyuyordu. Ekim'in enerjisi ve sevimliliği, onun kalbinde derin bir etki bırakmıştı. Küçük kalbi aşkla dolup taşıyordu.

"Ekim'i çok sevdim," diye mırıldandım kendi kendime. Onunla tanışmayı ve arkadaş olmayı hayal ediyordum. Televizyonun karşısında otururken, bir gün Ekim'le karşılaşıp onunla konuşabileceğim anı düşlemeye başladım.

Bu arada biz de babamla birlikte Ekim'in televizyon haberlerini izlerken, onun etrafına ne kadar neşe ve ışık saçtığını gördükçe gururlanıyordum.

Babam, gülümseyerek bana döndü ve "Aslanım, çok sevdin galiba. Hemen gelinimiz olarak alalım Ekim'i oğlumdan daha iyisini mi bulacak?"

"Evet baba," dedim. "Alalım."

Uzakta bir yerde, küçük Miran'ın kalbinde filizlenen masum aşkın farkında değildim.

Tam o sırada, kapı yavaşça açıldı ve içeriye ailenin baş danışmanı ve en güvenilir adamı Hüseyin Amca girdi. Endişeli bir ifadeyle, "Ağam, acil bir durum var," dedi. Babam, Hüseyin Amca'ya dönerek, "Ne oldu Hüseyin, anlat bakalım," dedi.

Hüseyin Amca, adımlarını sıklaştırarak devam etti. "Ağam, geçen gece Diyarbakır çevresindeki topraklarımızda büyük bir çatışma yaşandı. Zimanî'lerin aşiretinin torunları, Hanoğulları topraklarımıza izinsiz girdi ve bizimkiler onların torunlarından birini vurmuş. Olayda birkaç kişi daha hayatını kaybetmiş. Şu anda durumlar çok karışık ve başka çatışmalar yaşanabilir.

Babamın yüzü bir anda sertleşti. "Bu işin üstesinden gelmek için hemen harekete geçmeliyiz. Topraklarımızı korumak ve bu kan davasının daha da büyümesini engellemek zorundayız. Zimanî'lerin bu saldırısına karşı ne gerekiyorsa yapılacak."

Kaçak Aşk (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin