yedinci mektup.

283 26 6
                                    

24/02/2024

İnsanlar anlamıyorlar, Alaz. Kimse kimseyi anlamıyor. Kendi çıkarları, işleri uğruna sürekli başkalarını görmezden geliyorlar, “En çok ben acı çektim” yarışı yapıyorlar. Acının yarışı olmaz, acı acıdır. İnsanlar bunu anlamıyor. Seni senden başka anlayan olmaz, olamaz. Sen yaşadın, sen hissettin. Bilip bilmeden söylenen söz, verilen nasihat insanın karşısındaki insana yaptığı en büyük kötülüktür.

Ben seni anlıyorum, diyemem sana. Seni senden başkası anlamaz. Güzel kalbini kötü düşüncelerle yorma. Sen değil ama o dört yaşındaki Alaz hala daha üzülüyor.

Çocukluğum karşıma dikilse benden korkar mıydı yoksa gelir bana sarılır mıydı diye çok düşünürüm hep. Bu kez de bu soruyu senin için sordum. Dört yaşındaki Alaz şimdiki Alaz’a karşı ne hissederdi? Ben verdim cevabı. Kocaman sarılırdı sana, Alaz. Anlattığın her şeye tek tek yorum yapamam. Ancak bunları söyleyebilirim. Kalbini ona aç, Alaz. Bu hayatta seni ondan başka kimse anlayamaz. Yalnızca o. Sen ona abi ol, büyüt onu. Lunaparka gidin mesela, pamuk şeker alın!

Yaparsın sen, biliyorum. Sakın yapamam deme. Gerekirse Türkiye’ye geldiğinde beraber yaparız, olmaz mı? Bizim de size ihtiyacımız var çünkü. :)

Papatyanı aldım, teşekkür ederim, çok güzelmiş. Gelince beraber yapalım tacı. Hem yapmamız gereken daha çok şey var! Çizgi film izlemeliyiz, senin en sevdiğin yemeği ve tatlıyı bulmalıyız! Nelere alerjin var, nelere dikkat etmemiz lazım… En önemlisi, kedi tüyüne alerjin olup olmadığı. Bu, Pamuk için ciddi bir nokta!

Gülümsediğini biliyorum. Hep gül. Hak ediyorsun.

Alaz. Ben seni görüyorum, biliyorsun değil mi? Sen de beni gör.

Ağlamayacağıma söz verdim ama yapamıyorum. Nefes alamıyorum, Alaz. Okula nasıl gidip geldiğimi bile bilmiyorum. Ruh gibiyim. Tek nefes aldığım alan bu küçük masa işte. Sana mürekkebimi harcarken nefes alıyorum ben. Dinleniyorum, soluklanıyorum. Başka türlüsünü bilmiyorum ben, bilemiyorum. Onu da yeni öğrendim zaten.

Sen dört yaşındaki seni anlatınca beş yaşındaki beni anlattığım için mahcup hissettim kendimi. Kusura bakma. Bilsem gerçekten bahsetmezdim. Ama bundan sonrası… İyi değilim, Alaz.

İlk zamanlar sürekli Sezen Aksu dinlerdik annemle. O zaman da dayımlarda kalıyorduk. Herkes bana düşman, bütün aile. Ben bilmiyorum nedenini. Anneme sesleniyorum, yüzüme bakmıyor. Ağlıyorum, bağırıyorum, sürekli kendimi yere atıp bir yerlerimi yaralıyorum… Bir gün dayanamadı yüzüme sağlam bir tokat attı. Tam o sırada da radyoda bir şarkı, Sezen Aksu’dan Ünzile. “Dayaktan uslanalı, hiçbir şey sormuyor.” diyor.

Yüzüme tükürdü, Alaz. Gel zaman git zaman dayımın arkadaşı Yaşar Abi ile görüşmeye başladı. Kısa sürede evlendiler. Yaşar Abi benden nefret ediyor. Piçin kızı diyor bana. Babamı hiç sevmezmiş, gençliğinde başından beri anneme aşıkmış. Bir şekilde tavladı babam ölünce annemi. Annem benden zaten nefret ediyor, Yaşar Abi babamın kızıyım diye nefret ediyor.

Bir gün eve geç gideyim, orospu diye adımı çıkarırdı mahallede. Babası kılıklı derdi bana. Mahalledeki erkeklerin adını sayardı, “Hangisine açtın bacaklarını, hangisine ellettin kendini?” diye sorardı. “Naz yap, peşinden koşsunlar, para iste.” derdi.
Sana yemin ederim, Alaz. Bu yaşıma kadar hiçbir erkeğe göz ucuyla bakmadım. Lise boyunca hep kapalı kıyafetler giyerdim. Yazın bile uzun kollu giyerdim, şapka takardım.

Sonra bir gün annem geldi yanıma. Dedi ki “Konuştum ben onunla, biliyorum senin öyle birisi olmadığını. Gez kızım, yap istediğini.” Hayatımın en mutlu günüydü, Alaz. Annem kızım dedi bana! Saçımı okşadı, öptü beni. Sandım ki affetti beni. Ondan değilmiş, komşuları dalga geçiyormuş. Elalemin yüzüne bakamıyormuş. Bizim bakkal Necip Amca’nın eşi Gül Teyze başkalarına söylerken duydum ben de.

kuru mürekkepWhere stories live. Discover now