💎
2. Bölüm: Maça Valesi Ve Sinek Kızı
Gracie Abrams, Unsteady
💎
11.11.2018
Bursa, Türkiye
Hava çoktan kararmış güneş yerini aya bırakmıştı. Annemlere bir saat önce on dakika sonra evde olacağımı söylemiştim ama ben daha nerede olduğumu bile bilmiyordum ki eve nasıl gidecektim? Üstelik buraya kendi isteğimle de gelmemiştim. Zorla getirilmiştim ve sonra bir anda etrafta kimse kalmamıştı. Annem kimsenin ikinci bir şansı hak etmediğini söylerdi. Ama ben o ikinci şansı vereli saatler oluyordu.
Buraya taksiyle otuz dakikada gelmiştim. Yürüyerek ve yolu bilmeyerek nasıl eve varacaktım? Yaklaşık on dakikadır yürümeme rağmen hala etrafımda olan şeftali ağaçlarından birine sinirle ayağımı geçirdim fakat sonra onun da bir canlı olduğu aklıma geldi. "Özür dilerim." Daha sonra ne yaptığımı fark edip nefesimi bıkkınca dışarıya verdim ve elimi anlıma yapıştırdım. "Ağaçla konuştuğuma inanamıyorum! Size güvenmem başlı başına bir hataydı zaten." Kendi kendime söylenirken yürümeye devam ettim.
Oturduğumuz yerden en uzak köy neredeyse eğer oradaydım. Ve o köyün herhangi bir şeftali bahçesinde. Adımlarımı hızlandırıp telefonumun flaşı yardımıyla yürümeye devam ettim. Telefon maalesef burada çekmiyordu. Kendimi genç kız romanlarının içine düşmüş gibi hissediyordum. Flaşı etrafta gezdirdim bir süre. En yakınımdaki ev fazlasıyla uzaktı bana.
Bir on dakika daha sonra şeftali bahçesinden çıkmayı başardım. Fakat önümdeki yol o kadar engebeliydi ki dikkatli bir şekilde ilerlemem gerekiyordu ve bunu yaparken yavaş olmam lazımdı. Yavaş olursam da sabaha anca evde olurdum. Belki de öğlen.
Neyse ki kolay kolay paniğe kapılan biri değildim. Bu yüzden mantıklı fikirler üretebiliyor ve sakin kalabiliyordum. Mantıklı fikrimse köyün içine varıp evlerden birinin kapısını çalmaktı. Ondan sonrası kolaydı zaten.
Şeftali bahçesinden çok uzaklaşmamışken arkamdan bir ses geldi. Konuşma sesi. Yanımda adını bilmediğim ağacın gövdesine sinip görüş açımı bahçe kapısını görecek şekilde ayarladım. Uzun bir beden elindeki fenerle çokta kısa olmayan bir süre bahçenin içine baktı. "Hazal!" Karan.
Aslında bir ay öncesinde olsaydık koşarak kollarına atlardım. Şimdiyse karar vermem gerekiyordu. Ya yürüyerek ilerlemeye devam edecek, sabaha kadar aileme haber veremeyecektim. Ya da Karan'a burada olduğumu söyleyip onunla uğraşacaktım. Bir süre düşündüm. İkisi de istemeyeceğim seçeneklerdi ama sabaha kadar sadece adını bildiğim bu köyde kalmak ne kadar doğru olurdu? "Hazal!" Karan bahçeye girmek üzereyken ağacın gövdesinden bir hışımla çıktım. Yaptığım sesten dolayı arkasına dönen Karan ilk önce silüetimi ardından da bana doğru tuttuğu fenerle yüzümü gördü.
"Şu feneri çeker misin? Gözüm çıkacak." Bir şey söylemeyip feneri yere doğru tuttu. Ardından bana doğru birkaç adım attı. "Kaç saattir buradasın?" Omuz silktim. "Arkadaşlarına ne zaman ulaştıysan onun üzerine bir saat ekle." Birkaç adım daha attığında bu sefer ben de ona yaklaşıp yanından geçtim. Anlaşılan çıkış diğer taraftaydı. "Gün içinde onlarla konuşmadım bile! Dikkatli yürür müsün? Takılacaksın." Feneri arkamda kaldığında o geldiğinde kapatmış olduğum flaşı tekrardan açıp yola doğru tuttum ve dediği gibi dikkatli ama hızlı olmaya özen göstererek yürüdüm.
"Hazal yavaş yürü." Olduğum yerde durup neredeyse bana yetişmekte olan bedenine baktım bir süre. Ardından hızlıca yürümeye devam ettim. Bana Hazal demesinden rahatsız olduğumu az önceki seslenişinden anladım. Onu en kısa sürede uyarmalıydım. Flaşım sayesinde gördüğüm Range Rover'a giden yolu takip ederken arkamdaki adım sesleri de hızlanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Beyaz Frezya
Teen FictionNBA oyuncusu olan Karan Tanzer ve Milli Voleybolcu olan Saye Hazal'ın geçmişteki hatalarını düzeltmeye çalıştıkları bir evren.